
HDK: Deprem değil kapitalist rantçı düzen öldürür
- 13:03 23 Ekim 2018
- Güncel
HABER MERKEZİ- Van'da yaşanan depremin 7'nci yıldönümü dolayısıyla açıklama yapan HDK Yürütme Kurulu, kapitalizm ve sermayenin kentlerde yarattığı rantçı düzene dikkat çekti.
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Yürütme Kurulu, 23 Ekim 2011 tarihinde Van'da meydana gelen ve merkez üssü Erciş ilçesi olan depremin 7'nci yıldönümüne ilişkin yazılı açıklama yayınladı. "Doğa olayları değil, ihmal öldürür. Deprem değil kapitalist rantçı düzen öldürür" başlıklı açıklamada, deprem dolayısıyla yaşamını yitiren 644 kişi anılarak ailelerine başsağlığı dilendi. Açıklamada, Türkiye yüzölçümünün yüzde 92'sinin, nüfusunun yüzde 95'inin ve sanayisinin yüzde 98'inin deprem bölgesinde yer aldığı hatırlatmasında bulunuldu.
'Yapısal ve ekonomik etkiler ağır oldu'
17 Ağustos 1999 yılındaki Marmara depremine de dikkat çekilen açıklamada, bundan dersler çıkarılmadığı ve Van depreminin depreme karşı tedbirsiz olma halini ve yüksek sayıda can kaybına, ağır hasarlara neden olduğunun altı çizildi. Depremde açıklananın aksine yaralı sayısının net olmadığı belirtilerek, depremin yapısal ve ekonomik etkilerinin de çok ağır olduğu ifade edildi. Gelen maddi kaynak kullanımında büyük adaletsizlik yaşandığına da işaret edilen açıklamada şu hususlara dikkat çekildi:
"Deprem sonrası dönemde; yardım mekanizmaları içinde sadece belli dernek ve vakıfların ön plana çıktı. Bazılarının da red edildi. Bunun politik sebepleri olduğu, bu kararın verilmesinde derneklerin hangi gereksinimleri karşılayacağı değil, iktidara yakın olup olmadığının belirleyici olduğu çok açıktı. Yardımların kabul edilmesinin yanı sıra dağıtılmasında da kayırmacılık yaşandığı gözlemlenmiştir. Özellikle köylerde ve Van kent merkezinin çeperindeki yoksul mahallelerde iktidara yakın olmak ve olmamak yardımların dağıtımında belirleyici olmuştu."
'Hükümet halka kulağını kapattı'
Açıklamada deprem sonrası halk ve STK'lardan hükümete yapılan Van'ın afet kapsamına alınması talebinin reddedildiği de belirtilerek, "Bu dönemde evleri yıkılan insanların büyük bir kısmı göç etmiş, bir kısmı da kurulan çadır kentler ve konteynırlarda barınmıştır. TOKİ tarafından depremzedeler için yapılan evler kentin ve halkın kültürel ve doğal yaşamına uygun yapılmadığı gibi halka yüksek fiyatlarla satılmıştır. Halk taksitlerini ödemekte halen zorlanıyor. Yine deprem sonrası esnafın vergi borçlarını silmek yerine 5 yıllığına ertelediler. Uzun süre vergi terkini için yapılan taleplere hükümet kulağını kapattı. 2018 yılı itibari ile halk TOKİ taksitlerini, esnaf ise biriken vergi borçlarını ödemekte zorlanmaktadır" diye eklendi.
'Sermaye birikim mekanı haline geldi'
"Kentler, kapitalizmin yeni liberal politikalarının belirleyiciliği altında biçimlenmekte ve dönüştürülmektedir" denilen açıklamada küreselleşme sürecinin ve sermayenin kentleşmesinin Türkiye kentlerinde ortaya çıkardığı toplumsal eşitsizlikler ve mekansal ayrışmaların derinleşerek genişlediği ifade edildi. Açıklamada ayrıca şunlar belirtildi: "Halkın büyük çoğunluğu için kullanım değeri olan mekanlar sermaye için değişim değeri haline dönüştürülerek doğal kaynaklarımız, tarihi ve doğal değerlerimiz, kültürel mirasımız, ekolojik dengeler yok edilmektedir. Kent mekanlarının metalaştırılarak sermayenin birikim mekanı haline getirildiği günümüzde, sömürüye dayanan bir kentsellikten, insanoğlunun hak ettiği bir kentselliğe olan yolun açılması, sermayenin değil insanlığın yararına bir dönüşümün gerçekleştirilmesi, tüm sürecin sona erdirilmesinin biricik yolu olarak görülmektedir."
Açıklamada HDK'nin, doğa olaylarının felaketlere dönüşmesini engellemek için doğa ile uyumlu ekolojik bir yaşamı kurmanın insanlığın temel görevi olduğu paradigmasına sahip olduğunun altı çizildi. Açıklamada son olarak da "Bu nedenle; kentlerin ve doğal çevrenin değişim değerini değil kullanım değerini esas alan politikaları geliştirmek ve mücadele etmek hepimizin tarihsel bir görevdir" denildi.