'Soylu'ya benzer çok bakanlar geldi geçti, bu eylem yine yolunu bulur'

  • 09:11 29 Ağustos 2018
  • Güncel
İSTANBUL - Cumartesi Anneleri'nin 700'üncü haftada gerçekleştirdikleri oturma eylemine polis saldırısı ve talimatı veren Süleyman Soylu'nun sözlü saldırısını değerlendiren insan hakları savunucusu Avukat Eren Keskin, "Süleyman Soylu'ya benzer çok bakanlar geldi geçti. Ama bu eylem devam etti. Bu eylem her haliyle bir yolunu bulur ve yine devam eder" dedi.
 
Cumartesi Anneleri'nin 25 Ağustos'ta Galatasaray Lisesi önünde 700'üncü haftada oturma eylemi yasaklanmış, ardından polis saldırmış, birçok kişiyi darp ederek gözaltına almıştı. Annelerin eylemine dönük müdahale talimatı veren İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun Cumartesi Anneleri'nin hak arayışlarına ilişkin yaptığı açıklamayı değerlendiren insan hakları savunucusu Avukat Eren Keskin, Cumartesi Anneleri'nin eyleminin 1995'de Rıdvan Karakoç ve Hasan Ocak'ın ailelerinin çabalarıyla başladığını hatırlatarak, bugüne kadar birçok bakanın değiştiğini fakat eylemlerin devam ettiğini söyledi. 
 
'Cüneyt'in gözaltında kaydı var'
 
Rıdvan Karakoç'un,  Cüneyt Aydınlar'ın o dönem müvekkili olduğunu dile getiren Eren, Cüneyt'in gözaltında kaydının olduğunu vurguladı. Eren, "Rıdvan gözaltına alınmadan bir buçuk ay önce bana gelmişti. Terörle mücadele timleri tarafından takip edildiğini her an gözaltına alınabileceğini söyleyerek bana vekalet verdi. Bir buçuk iki ay sonra da gözaltına alınmış ve kayıp edildi. Biz bütün bu süreçlerin çok yakın tanığıyız. Cüneyt Aydınlar'da benim müvekkilimdi ve gözaltında kayıp edildi. Hem de kayıtlı bir gözaltıdır. Gözaltına alındığı savcılık kaydı ile tespit edilmiştir. Şimdi içişleri bakanı diyor ya 'bunlar örgüt tarafından öldürülmüştür.' İşte Cüneyt Aydınlar bizzat devletin gözaltına aldığına dönük kaydı olan kişi. Yine Cemil Kırbayır öyle. Bu eylem başladığından beri bu coğrafyanın en meşru kabul edilen ve en uzun süren eylemi. Çünkü son derece inandırıcı bir eylem" diye ifade etti.
 
'Ayrımcılık, ötekileştirme ve yok sayma var'
 
Cumartesi Anneleri ile dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan'ın yaptığı görüşmeyi hatırlatan Eren şöyle devam etti: "Tayyip Erdoğan bir dönem başka bir siyaset yürütürken bu annelerle bir toplantı yaptı. O dönemi 'beyaz toroslar' dönemi olarak adlandırdılar. Ve o dönemin bittiğini söylediler. Bizzat İçişleri Bakanı Soylu'nun Tayyip Erdoğan'ın genel başkan yardımcısı olduğu dönemde böyle açıklamalar yaptılar. Şimdi ne değişti. Erdoğan o tarihte ailelere 'bizim sürecimizde bir daha gözaltında kayıplar olmayacak. Diğerlerinin faillerini bulacağız' diye söz verdi. Hatta Meclis'te bir araştırma komisyonu kuruldu. Bu araştırma komisyonu Cemil Kırbayır'ın gözaltına alınıp kayıp edildiğini araştırdı. Meclis komisyonu bir kitapçık yayınladı. Bu kitapçıkta Cemil Kırbayır'ın bizzat devlet güçleri tarafından gözaltına alındığını ve işkence ile öldürüldüğünün anlaşıldığına dair meclis raporu var. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin tarihinde kayıplara ilişkin tek belgedir bu. Şimdi bugün içişleri bakanı söyledikleri ile bunları birleştirdiğinizde ortaya ne çıkıyor.  Sadece Kof bir kabul edemezlik, ayrımcılık, ötekileştirme ve yok sayma."
 
Annelerin eyleminin son derece barışçıl olduğunu kaydeden Eren, eylemi "terörize" ederek saldırmanın anlaşılır bir şey olmadığını belirtti. Bu eylemin her haliyle bir yolunu bulup yine devam edeceğinin altını çizen Eren, "Bu eylem çok Süleyman Soylular gördüğünü düşünüyorum. Süleyman Soyluya benzer çok bakanlar geldi geçti. Ama bu eylem devam etti. Bu eylem her haliyle bir yolunu bulur ve yine devam eder" sözlerini kullandı. 
 
'Devletin 90'lar ve 1915'lerdeki tavrı bugünde devam ediyor'
 
Gözaltında kayıp etmenin bir devlet politikası olduğunu söyleyen Eren, bu politikanın 1915'ten bu yana zaman zaman muhaliflere yönelik uygulandığını dile getirdi. Devletin Birleşmiş Milletler'in (BM) "Zorla Kayıp Etmelere Karşı Sözleşme"yi bu nedenle imzalamadığına dikkat çeken şu ifadeleri kullandı: "Çünkü imzaladığı anda bu kayıplara ilişkin soruşturmalarda zaman aşımı artık ortadan kalkacak. Şimdi ne yapıyor devlet öldürme, cezasına ilişkin zaman aşımı uyguluyor. Bir dosya 20 yıl sonra kapatılıyor. Eğer bu sözleşme imzalanırsa bu dosyaların hiçbiri kapatılamayacak. İşte böyle Süleyman Soylu gibi de terörize edilerek içi boşaltılarak başka yönlere çekilmeyecek. O nedenle Türkiye imzalamıyor. Bu sözleşmeyi imzalamamalarının bir diğer nedeni de kayıplar konusunda 1990'lar 1915'lerdeki tavrının bugün de devam etmesidir. Bunu nereden anlıyoruz. Bize göre şuanda iktidarda olanların 'beyaz toroslar' diye adlandırdığı bizimse derin devlet, kontrgerilla ve çeşitli isimlerle adlandırdığımız süreçte iş başında olan kişiler kimlerdi. Ona bakmak gerekiyor. O dönem iş başında olan tipleri şimdi AKP mitinglerinde görüyoruz. Hatta o zaman Mehmet Ağar, Süleyman Soylu için 'oğlum gibi severim' derdi. O nedenle ben şu anda İçişleri Bakanlığı'nın zihniyetinin Mehmet Ağar zihniyeti olduğunu düşünüyorum."
 
'Maddi ve haklı temele dayandığı için korkuyorlar'
 
Cumartesi Annelerinin verdiği mücadelenin haklılığına vurgu yapan Eren bunu "Gerçeklerden maddi ve haklı temele dayandığı için korkuyorlar" sözleri ile açıkladı. 700'üncü hafta olması nedeniyle çok çeşitli kesimlerden de eyleme desteklerin olduğunu belirten Eren son olarak şöyle dedi: "Mesela ilk kez CHP'liler de  gözaltına alındı. Bu bizim daha önce yaşamadığımız bir şeydi. Demek ki birçok kesim tarafından bu eylem sahipleniliyor. Bence bu onları korkutuyor. Türkiye'nin önünde iki yol var. Türkiye Dolar'ın yükselişiyle neler yaşanabileceğini gördü. Siyaset ve ekonominin ne kadar iç içe olduğunu net bir biçimde gördük. Şu anda Avrupa birliği ile ilgili yeni reform hazırlığında olduğunu söylüyorlar. Şimdi reform hazırlığındayız diyen bir devletin aynı zamanda bu kadar sesiz bu kadar yumuşak bir eyleme böylesine şiddet dolu yaklaşmasını bir araya getirmek mümkün değil. Nasıl yaklaşacağı devletin vereceği bir karardır, ama Cumartesi Anneleri kendi kararlarını göre hareket eder. Çünkü son derece meşru ve haklı, kimseyi rahatsız etmeyen derin anlamları olan bir eylem. Haklı oldukları için bu eyleme devam edecekler."