Cumartesi Anneleri: Bize 'paçoz' diyeceğine, savcılara, 'bu dosyaları sonuçlandır' de

  • 14:47 27 Ağustos 2018
  • Güncel
İSTANBUL - İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun eylemlerine dönük saldırıya ilişkin yaptığı açıklamasına cevap veren  Cumartesi Anneleri, 701'inci haftada da Galatasaray Meydanı'nda olacaklarını belirtti. Anneler, "Süleyman Soylu'nun dosyaların takibi için savcılara seslenmesini ve yasaları işletmesini söylemesini isterdik. Bize 'paçoz' diyeceğine, savcılara, 'bu dosyaları sonuçlandır' demesini isterdik. Annelik istismar edilmiyor. Annelik aranıyor. Hasan Ocak'ı çukurdan çıkardı Emine Anne, hangi istismardan söz ediyorsunuz. Bizi kimse kullanmıyor. Bizi oraya yüreğimiz götürdü" şeklinde cevap verdi. 
 
Cumartesi Anneleri'nin  25 Ağustos'ta Galatasaray Lisesi önünde 700'üncü hafta oturma eylemine yapılan polis saldırısı ve kayıp yakınlarının işkence edilerek gözaltına alınması İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi'nde düzenlenen basın toplantısı ile protesto edildi. "Kayıplarımızı aramaktan vazgeçmeyeceğiz" yazılı pankartın asıldığı toplantı salonuna, gözaltında kaybedenlerin fotoğrafları da yer aldı. Toplantıya,  Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekilleri Garo Paylan, Hüda Kaya, Oya Ersoy, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) milletvekili Ali Şeker,  İHD İstanbul Şubesi Başkanı Gülseren Yoleri, Cumartesi Anneleri Emine Ocak, İkbal Eren, Hanife Yıldız, Maside Ocak, Besna Tosun, Hanım Tosun, Cumartesi İnsanı Mikail Kırbayır, Hüseyin Ocak, Ali Ocak  ile çok sayıda kayıp yakını ve gözaltına alınanlar katıldı. 
 
'Bu tutum başka bir boyut aldı'
 
Toplantıda ilk olarak söz alan Gülseren Yoleri, şunları belirtti: "Bu olayın 700'üncü haftada yaşanan bir boyutu vardı. Bugün İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun yaptığı açıklama ile bu tutum da başka bir boyut kazanmış durumda" dedi. 
 
'Hükümeti uyarıyoruz'
 
Grup adına basına açıklamayı da Gülseren okudu. Gülseren, müdahalenin anayasal  hakların gaspı olduğunu belirterek, Beyoğlu Kaymakamlığı'nın kararı ile keyfi olarak eylemin yasaklandığını söyledi.  Gülseren, 47 kişinin gözaltına alındığını be hukuk dışı bu yasağı protesto ettiklerini belirterek, "Hükümeti bu yanlışı tekrar etmemeleri için uyarıyoruz" dedi. 
 
'Eylemi büyütmeye ihtiyaç var'
 
Her hafta bir kayıp hakkında hakkaten paylaşıldığını ve olayın faillerinin isim isim belirtildiğini ifade eden Gülseren, "700 haftalık bu mücadele kimi zaman cılız da olsa bazı faillerin hesap vermesine neden oldu. Ancak yine de eylemi büyütmeye ihtiyaç var. Bu nedenle de 700'üncü haftaya destek vermek için çok sayıda kişi Galatasaray Lisesi'ne gelmiştir. Hepsine teşekkür ederiz. Bundan sonra da 701'inci eyleme de geleceklerini ve koruyacaklarından dolayı şimdiden teşekkür ederiz" diye ekledi.  
 
'Cumartesi Anneleri annelik haklarını kullanmaktadır'
 
Cumartesi Anneleri'nin haklı mücadelesinin bu ülkeyi yönetenler tarafından bilindiğini söyleyen Güleren, Süleyman Soylu'nun açıklamasının, devletin suçlarını örtmeye yönelik olduğunu ve gözaltında kayıp davalarına siyasi müdahale olduğunu belirtti. Tayyip Erdoğan'ın Cumartesi Anneleri ile yaptığı görüşmeyi Süleyman Soylu'ya hatırlattıklarını söyleyen Gülseren, "Konu hakkındaki raporu da hatırlatıyoruz. Devlet 31 yıl sonra Kırbayır'ı katlettiğini açıklamıştır. Hasan Ocak'a dair de gerçek bilgi verilmedi. Cumartesi Anneleri anneliği istismar etmemekte annelik hakkını kullanarak çocuklarının kemiklerine ulaşmak istemektedir. Bu talep hepimizin talebimizdir. Bitmeyen bu yas sürecinin tamamlanması ve adaletin sağlanması devletin görevidir. Eylem günü polis saldırısı ortamı provake etmiştir. Bir kez daha bu saldırıyı kınıyoruz" ifadelerini kullandı.  
 
'Biz paços diyeceğine sorumluları yargıla'
 
Daha sonra kayıp yakını Maside Ocak konuştu. Maside, "Bugün karşınızda hem insan hakları aktivisti hem de İHD üyesi olarak konuşuyorum. Hepiniz iyi biliyorsunuz ki her Cumartesi bizim Galatasaray'da yükselttiğimiz sessiz çığlıkla, biz kaybedenlerin yargılanmasını, kayıplarımızın kemiklerini istiyoruz. Bize uygulanan şiddet karşısında şunu söyleyebiliriz; Hasan'ın gözaltında iken tanıkları vardı. Bunu bir kez daha hatırlatıyoruz. Adli Tıp Raporu'nu hatırlatıyoruz. Bugün Süleyman Soylu'nun yaptığı açıklama Hasan abimin davasında olduğu gibi pek çok davayı etkileyecek. Savcıların bu dosyaları kapatmasına yönelik bir müdahale olduğunu söylüyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Berfo Ana'ya verdiği bir söz vardı. Cemil Kırbayır'ın bulunması için halen dosyaları canlandırmadılar. Biz devlet yetkililerinden yasaları işletmesini isterdik. Biz, Süleyman Soylu'nun bizi tehdit etmesi yerine, Soylu'nun dosyaların takibi için savcılara seslenmesini ve yasaları işletmesini söylemesini isterdik. Bize 'paçoz' diyeceğine, savcılara, 'bu dosyaları sonuçlandır' demesini isterdik. Bizim bitmeyen yasımız var. Bize tehditler savurmasını anlayamadık. Süleyman Soylu yaptığı açıklama ile suç işlemiştir. Yalan beyanda bulunarak suç işlemiştir, mahkemelere müdahale ederek suç işlemiştir. Bu suçu asla cezasız kalmayacaktır" şeklinde konuştu. 
 
Mikail Kırbayır: Meydana gel bizi dinle 
 
Daha sonra bir diğer kayıp yakını Mikail Kırbayır söz aldı. 23 yıldan bu yana devleti muhatap alarak sessiz direnişi ve haklılıklarını ifade ettiklerini belirten Mikail, "Bizim canlarımızı yüreklerimizi alanlar, haksızlardır. Biz bunun için mücadele ediyoruz. Biz şunun ya da bunun müdahalesi altında hareket etmiyoruz. Biz irademizi ve cesaretimizi haklılığımızdan alıyoruz. Sen kaybetmişsin. Senden davacıyız. Sen bu meydandan bizi götüremezsin. Senin görevin bizi oradan uzaklaştırmak değil, oraya gelip bizi dinlemektir" dedi. 
 
Hanife Yıldız: Beni kimse kullanmıyor, beni buraya yüreğim getirdi 
 
Daha sonra söz alan Cumartesi Annesi Hanife Yıldız, 1996'da Ankara'ya gittiğini ifade ederek, tüm yetkililerin kendisini başından savdığını belirtti. "Ben evladımı arıyorum kim bana sahip çıkarsa ben onların yanında olurum" diyen Hanife, devamında şöyle konuştu: "Ben buraya Murat'ın annesi olarak geldim ama baktım bir sürü Murat var. Ben onların da annesiyim. Dolmabahçe Sarayı'nda Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yapılan görüşmede bende vardım. Erdoğan bizim üzerimizden boy gösterdi. Süleyman Soylu da boy gösterdi. Bizi dinleseydi ya, trafiği takip edeceğine. Bizi dinleseydi ya. Beni kimse kullanmıyor. Beni oraya yüreğim götürdü. Ben evladımı devlete götürdüm şimdi devletten alamıyorum. Biz sizden eşya istemiyoruz. Biz sizden canlarımızı istiyoruz." 
 
İkbal Eren: Şuanda dünya Türkiye'deki Cumartesi Anneleri'ni konuşuyor 
 
Daha sonra Cumartesi Anneleri'nden İkbal Eren konuştu. İkbal, 25 Ağustos'un Kara Cumartesi olarak kayıtlara geçtiğini belirterek, "Biz 699 hafta dile getirdik. Oturmaya başladığımızdan 306'ıncı haftaya kadar bizi duyan olmamış, o hafta dönemin başbakanı bizimle tanışmak istemiş. Annelerimiz, O'nunla tanıştığında şunu söylemiş. 'Kayıp yakınlarının acılarını dindirmek için hükümet olarak üzerine düşeni yapacaklarını' belirtmiş. Ben de 38 yıl önce kaybedilen Hayrettin Eren'in kardeşiyim. Sonra Emine Erdoğan açıklama yapmış. Emine, yıllardır mücadele eden annelerin başbakanın karşısına çıkmadığına şaşırmış, 'tüm cumartesi annelerinin açısını paylaşıyorum' demiş. 306'ıncı haftamızdan sonra 394 hafta daha oturduk. Ne değişti? 306 haftada ne söylüyorsak, başbakanla görüştükten 394 hafta da aynı şeyi söyledik. Bizim taleplerimiz değişmedi. Bizim ne topumuz ne silahımız var. Bizim sadece sözlerimiz var. Ne yapmıştık biz? Ne istedik? 699 hafta sessiz çığlığımızı yükseltmek istedik. 700'üncü haftadır bizi duymuyorlar, görmüyorlar. Bu mu karşılığı? Bazı şeyler vardır sizi görmezler, duymazlar. Bir foto karesi vardır sizin söylediklerinizden çok daha fazlasını anlatır. Biz hak, hukuk, adalet istedik. Hükümet bir tek adım atmadı. Ben 38 yıldır ailemle birlikte hak, adalet, hukuk arıyorum. Bu ülkede biz bunu bulamadık. Dünya bizi duydu. Şu anda dünya Türkiye'deki hukuksuzluğu, Cumartesi Anneleri'ni konuşuyor" diye konuştu. 
 
'Kendi kendinizi mi yargılayacaksınız?'
 
Süleyman Soylu'nun söylemlerine yönelik de konuşan İkbal, "Annelik istismar edilmiyor. Annelik aranıyor. Hasan Ocak'ı çukurdan çıkardı Emine Anne, hangi istismardan söz ediyorsunuz? Süleyman Soylu sen bunları bilmiyor musun? Anneleri meşrulaştırmıştı senin başındaki. Sen şimdi bizim anneliğimizi inkar ediyorsun. Bizi, sizin gazınız, tüfeğiniz susturamaz. Siz de haklısınız, kendi kendinizi mi yargılayacaksınız. Mehmet Ağar da sizin hükümette, sizin ortağınız. Bizi susturmaya gücünüz yetmez. Adalet arayışımız devam edecek. Annelik başka bir şey Süleyman Soylu sen bilmezsin" dedi.
 
Hanım Tosun: Devletin arşivlerinde tüm bilgiler var 
 
Daha sonra Cumartesi Anneleri'nden Hanım Tosun söz aldı. Hanım, kendilerine yönelik şiddeti kınadığını belirterek, "Üstten emir verenleri şiddetle kınıyorum. Biz 700 haftadır arada oturuyoruz kime ne zararımız oldu? Biz şunu istiyoruz. Kayıplar bulunsun failler yargılansın. Biz bunu söyledik" dedi. 
 
'Biz Galatasaray Meydanı'ndan vazgeçmeyiz'
 
Süleyman Soylu'nun açıklamasını utanç verici olarak nitelendiren Hanım, "Zaman zaman bizimle görülmek isteyen devlet yetkilileri nasıl bu açıklamayı yapıyorlar? Biz yıllar önce Cenevre'de bir toplantıya katıldık. O toplantıdan sonra beni gözaltına aldılar. Sorguda bana şunu sordular, 'Bu toplantıya neden katıldın?'. Ben neden İHD'ye üyeyim, sen benden daha iyi bilirsin dedim polise. Beni öldürsen de parçalasan da benim eşim gözaltında kayboldu bunu söyleyeceğim. Sonra o masaya iki tane Fehmi Tosun dosyası geldi. Evet biz biliyoruz devletin arşivlerinde herşey kayıtlı. Benim eşim nereye gitti nerde kayboldu. Tüm bilgiler devlette vardır. Bir kayıbımız kalsa da, iki elimiz onların yakasında olacak. Galatasaray bizim için meşru bir yerdir. Oradan bizim sesimizi duydu herkes. Biz Galatasaray Meydanı'ndan vazgeçmeyiz, vazgeçmeyeceğiz. Biz haklıyız, kararlıyız, inatçıyız. Onların açıklaması onlar da kalsın. Bizim analık babalık vicdanımız var. Vicdanı olan biri varsa gelsin bizim karşımıza çıksın, 'Neden buradasınız?' diye sorsun" şeklinde konuştu.  
 
Daha sonra tekrar söz alan  Maside Ocak,  701'inci haftada Galatasray'da olacaklarını belirtti.