'Her Edip'in bir Beritan'ı kaldı geride'

  • 13:09 30 Haziran 2018
  • Güncel
İSTANBUL - Lice ilçesinde 1995 yılında gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Edip Aksoy’un kızı Beritan Aksoy, Cumartesi Anneleri'ne gönderdiği mektupta, "Onları öldürünce korkularının biteceğini sandılar, yanıldılar. Hesaba katmadıkları bir şeyler vardı: Her Edip'in bir Beritan'ı her Orhan'ın bir Amed'i kalmıştı geride ve onların ayak izlerinden yürümeye devam edeceklerdi” dedi. 
 
Cumartesi Anneleri, kayıpların akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle 692'nci kez Galatasaray Meydanı'nda bir araya geldi. Eylemde üzerine beyaz tülbent ile karanfiller bırakılan, "Failler belli, kayıplar derede" yazılı pankart açılarak,  gözaltında kaybedilenlerin fotoğrafları da taşındı. Eyleme Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul milletvekilleri Musa Piroğlu ve Hüda Kaya’nın yanında çok sayıda insan hakları savunucusu da katıldı.  Diyarbakır Lice’de gözaltında kaybedilen Edip Aksoy ve Orhan Cingöz’ün akıbetinin sorulduğu ve faillerinin yargı karşısına çıkartılmasının istendiği eylemde, seçim sonuçlarına gönderme yapılarak, “İnsan hakları mücadelesinden bir adım geri adım atmayacağız” mesajı verildi. 
 
Eylemde ilk olarak HDP milletvekili Musa Piroğlu konuştu. Gelmekte olan dönemi anlamanın en kolay yolunun Cumartesi Anneleri’nin fotoğrafına bakmak olduğunu söyleyen Musa, bu sürecin de aşılacağını belirtti. Musa’nın ardından Cumartesi Anneleri’nden Maside Ocak konuştu. Maside 17 yıl önce gazeteci Musa Ağacık ile babasının yaptığı röportajda babasının, “Bugünümüz yarından iyidir” dediğini hatırlatarak, durumun tam da öyle olduğunu belirtti. Maside, “Herkesin kendi yaşadıkları ve yaptıkları ile yüzleşmesi gerektiğini belirten babamı saygı ile anıyorum” dedi. 
 
Maside’nin ardından İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Başkanı Avukat Gülseren Yoleri konuştu. İnsan hakları mücadelesi verenlerin defalarca gözaltına alınmasına rağmen vazgeçmediklerini söyleyen Gülseren, insan hakları mücadelesine herkesin katkı vermesi gerektiğini söyledi. “İnsan olan herkesin insan hakları mücadelesine destek vermesi gerekir” diyen Gülseren, yeni gelecek süreçte yaşanacaklara dair uyarı da bulundu. 
 
Daha sonra babası 7 Haziran 1995’te Lice’de babası gözaltına alındığında 40 günlük olan Beritan Aksoy’un Diyarbakır’dan gönderdiği mektubu okundu. Cumartesi Anneleri’nden İkbal Eren’in paylaştığı mektubunda Beritan, “Bir kadın yaşamın her anında babasına ihtiyaç duyar. İlk adımını onunla atmak ister, okula onunla başlamak ister, ilk ona aşık olmak ister. Bir yerde okumuştum; kız çocukları ilk babalarına aşık olurmuş... Ben babamı hiç görmedim ama ilk aşık olduğum, örnek aldığım erkektir” dedi. 
 
‘Her Edip’in bir Beritan’ı kalmıştı geride’
 
“Ben 24 yıldır onunla yaşıyorum, onunla gülüyor, onunla ağlıyor, onunla birlikte mücadele ediyorum ve şundan da eminim 70 yaşına da gelsem bu böyle devam edecek” diyen Beritan, “Peki babam nerede? ‘Öldürdük’ diyorlar, artık sebebini sorgulamıyorum çünkü biliyorum; korktular, verdiği mücadeleden savunduğu ideolojiden korktular! Bu korkuyla baş edemeyince göç etmeleri için baskı uyguladılar, işkencelerle yıldırmaya çalıştılar ve yetmedi öldürdüler. Çünkü onları öldürünce korkularının biteceğini sandılar, yanıldılar. Hesaba katmadıkları bir şeyler vardı: Her Edip'in bir Beritan'ı her Orhan'ın bir Amed'i kalmıştı geride ve onların ayak izlerinden yürümeye devam edeceklerdi” dedi. 
 
‘Ölülerimizden dahi korkuyorlar’
 
Babasının yürüttüğü mücadeleden hiçbir zaman vazgeçmeyeceğini belirten Beritan, “Bugün gelinen süreçte görüyorum ki onlar bizim ölülerimizden bile korkuyorlar. Peki gözaltında kaybedilen sevdiklerimize ulaşmak için daha ne kadar bedel ödememiz gerekecek? Ölülerimizi almamız için daha ne kadar ölmemiz gerekecek! Korkmaları gerekiyorsa ölülerimizden değil bizden korkmaları gerek, çektiğimiz acılardan korkmaları gerek çünkü er ya da geç ben mutlaka babama ulaşacağım ve bedeni yoldaşım, mezarı sırdaşım olacak” diye konuştu. 
 
Beritan’ın mektubundan sonra haftanın basın açıklamasını Cumartesi İnsanları’ndan Gönül Sonbahar okudu. 
 
“692 haftadır her cumartesi Galatasaray’da, ‘İnsanız haklarımız var. Devlet bu haklarımızı korumak ve geliştirmekle yükümlüdür’ diyerek kamuoyunun önüne çıkıyoruz” diyerek sözlerine başlayan Gönül, “Çünkü Türkiye’de devlet gücünü sınırlayan, yurttaşın hak ve özgürlüklerini koruyan hukuk kurumlarının boşluğu ağır hak ihlallerine neden oluyor. 692. haftamızda hukukun işletilmeyip, cezasızlık geleneğinin devam ettirilerek 23 yıldır akıbetleri karanlıkta bırakılan Edip Aksoy ve Orhan Cingöz dosyasını kamuoyu ile paylaşmak için buluştuk” dedi. 
 
İnfazı itiraf etti
 
Daha sonra gözaltında kaybedilen Edip Aksoy’un ve Orhan Cizgöz’ün başına gelenleri anlatan Gönül, “Edip ve Orhan’ın gözaltına alındığına tanık olanlar ve yolda onları Beyaz Toros’un içinde görenler vardı ama gözaltına alındıkları inkar edildi. Kendilerinden bir daha haber alınamadı” diye konuştu. 
 
Gönül, olaydan 10 yıl sonra JİTEM mensubu Abdulkadir Aygan’ın basına da yansıyan ve kitaplaştırılan itiraflarında Edip Aksoy ve Orhan Cingöz’ün JİTEM tarafından sorgulandığını, sorguladıktan sonra infaz edilerek Silopi yolu üzerinde bir dere kenarına gömdükleri şeklindeki itiraflarını hatırlattı. 
 
Abdülkadir Aygan'ın tarif ettiği yerde inceleme yapıldı
 
Gönül, konuşmasına şöyle devam etti: “Bunun üzerine İHD, 06 Temmuz 2005 tarihinde Aygan’ın tarif ettiği yerde incelemelerde bulundu. Topladığı bilgilerle Silopi Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdu. Savcılık Aygan’ın tarif ettiği yerde 2 kişiye ait cesedin belediye aracılığıyla Kimsesizler Mezarlığı'na gömüldüğünü tespit etti. Aileler de soruşturma dosyasındaki cesetlere ait fotoğrafların Edip ve Orhan’a ait olabileceklerini beyan etti.Savcılık kararı ile açılan mezardan çıkan dört kişiye ait kemikler İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. Adli Tıp Kurumu yapılan DNA testi sonucunda kemiklerin Aksoy ve Cingöz aileleriyle eşleşmediğini açıkladı. 
 
'Edip ve Orhan için adalet istiyoruz'
 
Devlet, Edip Aksoy ve Orhan Cingöz’ün gözaltında kaybedilmesini önleyecek yasal, idari ve adli tedbirleri almadı. Edip Aksoy ve Orhan Cingöz’ü gözaltına alanlar, işkenceyle sorgulayıp infaz edenler ve gömenlerin isimleri bu suça kendisi de iştirak etmiş olan JİTEM mensubu tarafından açıklanmasına rağmen, adli makamlar maddi gerçeği açığa çıkartacak, adaleti sağlayacak etkinlikte bir soruşturma ve kovuşturma yürütmedi. Gözaltında kaybedilen insanlarımızın akıbetlerinin açıklığa kavuşturulması, cezasızlığın son bularak adaletin sağlanması hukuk devletinin varlığı ile mümkündür. Bizler onurlu yurttaşlar olarak, insan hakları üzerindeki baskı ve sınırlayıcı girişimlere karşı direnmekte, hukukun üstünlüğü ve insan haklarının korunması temelindeki çabamızı sürdürmekte kararlıyız.
 
Gözaltında kaybedilişlerinin 23. Yılında Edip Aksoy ve Orhan Cingöz için adalet istiyoruz.”