Ayşe Acar Başaran: Suruç’un planlayıcıları AKP'nin kendisi

  • 09:12 16 Haziran 2018
  • Güncel
URFA - AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın basına yansıyan görüntülerinin ardından Suruç’ta 4 kişinin yaşamını yitirmesinin tesadüf olmadığını belirten HDP’li vekil Ayşe Acar Başaran, “Burada iki silahlı gücün bir çatışması yoktu. Süleyman Soylu aslında doğru söylüyor. Bu planlı bir olaydı. Ama bunun planlayıcıları iktidarın kendisi idi” dedi. 
 
Seçim kampanyası boyunca birçok ilde AKP-MHP ittifakının hedefi olan Halkların Demokratik Partisi’ne (HDP) birçok saldır ve engelleme gerçekleşti. Saldırı ve engellemelerin yanı sıra HDP’lilere dönük gözaltı ve tutuklamalar da sürdü. HDP Hukuk Komisyonu’nun raporuna göre 18 Nisan 2018 tarihinden bu yana en az 208 HDP’li gözaltına alındı, en az 57 saldırı gerçekleşti. Son olarak Urfa'nın Suruç ilçesinde AKP Urfa milletvekili ve bu dönem de milletvekili adayı olan İbrahim Halil Yıldız'ın esnaf ziyareti sırasında yakınları tarafından yapılan silahlı saldırı sonrası başlayan olaylarda 4 kişi yaşamını yitirdi. 
 
‘Çeteleşmenin hat safhaya vardığını görüyoruz’
 
Suruç ilçesine giderek incelemelerde bulunan heyette yer alan HDP Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran, 7 Haziran 2015’te de benzer bir süreci yaşadıklarını belirterek, müzakere sürecinin bitirilmesi olayı, Ceylanpınar'dan Suruç'a, 10 Ekim Katliamı’ndan Adana ve Mersin binalarının bombalanmasına kadar benzer süreçleri gördüklerini vurguladı. Saldırıların iktidarın kayıp ettiğinin göstergesi olduğunu kaydeden Ayşe, "Çünkü her kayıp edişinde bize daha çok saldırarak bizi baskı altına alarak en sonunda da katliamlar yaparak başarılı çıkmak gibi bir yaklaşımın olduğunu görüyoruz. Suruç'ta gerçekleştirilen olayda benzer bir şey. Olaydan iki gün önce AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın basına yansıyan bir takım konuşmaları vardı. 'HDP'lileri baskı altına alın. Sandıkları baskı altına alın' gibi bir takım söylemleri vardı. Bunun hemen akabinde bu olayın gerçekleşmesi tesadüf değildir. Süleyman Soylu aslında doğru söylüyor. Bu planlı bir olaydı. Ama bunun planlayıcıları iktidarın kendisi idi. Şuanda artık yavaş yavaş çeteleşmenin hat safhaya vardığı bu süreçte çok planlı programlı gerçekleştiğini anlıyoruz" diye konuştu.
 
‘İki aile arasında bir husumet değil’
 
Olaydan 2 gün önce aynı yerde esnaf ziyareti yapıldığını ve bu esnafın ısrarla HDP seçmeni olduğunu söylemesine rağmen 2 gün sonra bu kez ağır silahlarla gidildiğini ifade eden Ayşe, "Bu kez esnaf taranıyor ve bu korkunç olay meydana geliyor. Bununla kalınmıyor sonrasında yaralı olarak hastaneye yetiştirilenler de hastanede katlediliyor. Kamera kayıtları imha ediliyor. Planlı ve sistemli bir saldırı olduğu çok net olarak karşımıza çıkıyor. Bu gün 2 kişinin cenazesini defnettik. Bu gün burada olup oradaki acıyı görüp içi yanmayana ben insan diyemem. Çünkü büyük bir haksızlık büyük bir zülüm. Bu insanlar esnaftı. Bu iki aile arasında yaşanan bir husumetten kaynaklı yaşanan bir olay değildir. Sadece siyasal tercihlerini ifade ettikleri için böyle bir katliama maruz kaldılar" ifadelerini kullandı. 
 
Amaçlarının parlamentoya vekil göndermek olmadığını belirten Ayşe, bir varlık yokluk mücadelesi yürüttüklerini aktardı. Kürt olduğu için 1990'lı yıllarda binlerce insanın katledildiğini ve köylerinden edildiğine dikkat çeken Ayşe, "Şimdi ise HDP'li olmak bir öldürülme nedeni oluyor. Tüm bunlara rağmen bu ailenin hedef yapılması kabul edilemez. Sanki kendileri suçluymuş gibi hedef gösteriliyor” dedi.  
 
‘2 gündür aileye dönük bir saldırı var’
 
Olayın hemen ardından hükümet kanadından yetkililerin aynı açıklamayı yaparak esnafı suçlu göstermesine değinen Ayşe, iktidarın bu yöntemi ilk kez kullanmadığını aktardı. Ayşe, daha önce 6-8 Ekim olaylarında da aynı yöntemin kullanıldığını hatırlattı. İnsanların hayatlarını kayıp ettiğini, iktidarın ise bunu bir seçim malzemesi haline getirdiğini ve her seçimde bunu yaptığına işaret eden Ayşe, şöyle devam etti: "Tıpkı Cizre'de Nusaybin'de insanlar katledilirken 'onlar örgüt üyesi' deyip bunu meşrulaştırmaya çalıştığı zaman da aynı yöntemi kullanmıştı. Bu iktidarın sürekli kullandığı bir yöntem. Katlettiği insanları terörize ederek illegalize ederek bir yaklaşım belirliyor. Bunu da meşrulaştırmaya çalışıyor. Sanki bu meşru bir haklarıymış. O ölen insanlar çok haklı bir sebepten öldürülmüşler gibi bir tablo çiziliyor. Bu şehir merkezinde iki silahlı gücün bir çatışması yoktu. Bu iki silahlı gücün çatışması değil. Esnaflık yapan bir aileye saldırı gerçekleştirilmiştir. Ama bir suçluluk psikolojisi bir bastırma kendilerine seçim malzemesi yapma zihniyeti ile 2 gündür aileye yönelik bir saldırı var." 
 
Ortada büyük bir suç ve suçluluk varmış gibi yansıtılan cenazeleri toprağa verene kadar taciz durumunun yaşandığını söyleyen Ayşe, bunun artık iktidarın olağan yöntemleri haline geldiğini ve toplumun bu duruma artık şaşırmadığını ifade etti. Ayşe, iktidarın yarattığı bütün algıya rağmen toplumun büyük çoğunluğunun burada meydana gelen olayın iktidarın yansıttığı gibi olmadığını bildiğini vurguladı.  
 
‘AKP milletvekili gidip PKK'den oy mu istiyor?’
 
İktidarın her şeyi seçim malzemesi haline getirdiğini ve her şeyden bir iktidarlaşma yolu açmaya çalıştığının altını çizen Ayşe, "Madem ki bu insanlar PKK'li AKP milletvekili gidip PKK'den oy mu istiyor? Bu kadar absürt gerçeğe aykırı bir yaklaşım olamaz. Başbakan bu gün çıkıp katledilen insanların sicil kayıtlarını söylüyor çağrımızdır; katledilen insanların sicilin araştıracaklarına bu olayın nasıl meydana geldiğini araştırsınlar. Devletin görevi katledilen insanların sicil kaydını araştırmak oradan kendine bir savunma alanı bulmak değildir. Meydana gelen böyle bir olayı araştırmak sorumlularını bulmaktır. Sicil dedikleri de bir tanesi bir dönem yöneticiliğimizi yapmış. Bu çok onurlu bir görevdir" dedi.
 
Türkiye yaratılan bu algı karşısında daha net bir tutum sergilenmesi gerektiğinin altını çizen Ayşe, HDP olarak demokratik siyasetten yana olduklarını, tamda iktidarın yarattığı kaostan çıkmanın yolunu yaratmaya çalıştıklarını söyledi. Ayşe, "Artık bu çeteleşmiş devlet anlayışından çıkmamız gerekiyor. Her defasında yeni olaylarla, yeni katliamlarla adım atmaya çalışıyorlar. Artık bunun karşısında güçlü duruş sergilememiz gerekiyor. Ben bu güçlü duruşun 24 Haziran'da gösterileceğini düşünüyorum" diye konuştu.