Dilek’in ‘intiharı'nın ardından: Köyde yaşayan çocuklar intihara sürükleniyor

  • 09:04 4 Haziran 2018
  • Güncel
VAN - Ahtamara Kadın Platformu üyeleri, Özalp’ın sınır köyünde yaşayan Dilek Ölgün’ün şüpheli ölümü üzerine köyüne giderek ailesiyle görüştü. Köydeki kız çocuklarının evlendirildiği, baskıcı bir ortamda yaşadığı, İran ve Türk askerleri nedeniyle dışarı çıkamadıkları, cemaatlerin çocukları etkilediği ortaya çıktı. Köyde intihara sürüklenen kız ve erkek çocuklarında oranın yüksek olduğu bilgisine ulaşıldı. 
 
Van'ın Özalp ilçesine bağlı Axruka Jor (Yukarı Turgalı) köyünde 27 Mayıs günü Dilek Ölgün (21) sabah saatlerinde evinde şüpheli bir şekilde ölü bulunmuştu. Dilek'in şüpheli ölümü üzerine harekete geçen Ahtamara Kadın Platformu üyeleri köye giderek görüşmeler yaptı. İlçe merkezinden kilometrelerce uzakta bulunan İran sınır köylerinden biri olan Yukarı Turgalı'da daha önce de birçok intihar vakası platformun ziyareti sonucunda ortaya çıktı.  Platform üyeleri ve yerine kayyım atanan Özalp Belediye Eşbaşkanı Handan Bağcı, Dilek’in ailesini ziyaret etti. 
 
Olay gününü anlatan Dilek’in kız kardeşi, erkek kardeşinin kapının kolunu çıkardığını kolun oluşturduğu boşluktan içeri baktığında ise Dilek'in havada asılı olduğun gördüğünü iddia etti. Ardından kapıyı kırarak içeri giren aile bireyleri Dilek'in cansız bedeniyle karşılaştığını öne sürdü. Olayın yaşandığı saatlerde Özalp Devlet Hastanesi’ne kaldırılan Dilek’in yaşamını yitirdiği belirtildi. Üç gün taziyesi kurulan Dilek 6 kardeşten en büyüğü. 
 
'Kapıyı kırdığımızda Dilek için artık çok geçti'
 
Dilek'in ölümünü kabullenemeyen kız kardeşi, "Ailede hepimizden çok farklı biriydi. Tüm işlerimizi beraber yapardık. Zaten aramızda iki yıl var. Burada sabah 04.00’te güne başlarız. Ben ve annem koyunları sağmaya gitmiştik. Dilek ise evin işleriyle meşguldü. Koyun sağmaktan döndükten sonrada getirdiğimiz sütten sütlaç yaptı. Daha sonra yorgun olduğunu söyleyerek odasına çekildi. Bir süre sonra gelip bir iki minder götürdü. Ben 'minderleri nereye götürüyorsun' deyince  o da 'yastıklar çok yüksek ben uyumak için minderleri yastık olarak kullanacağım' dedi. Ardından odaya çekildi. Yaklaşık beş saat içerde durduktan sonra merak ettik. Kapıyı çaldık açmadı. Erkek kardeşim kilidi kırarak önce kapının deliğinden içeri baktı. Havada asılı olduğunu görünce de kapıyı kırdı. Elleri soğuktu. Nefes alamıyordu. Çoktan ölmüştü" dedi. 
 
'Sınır köyünde dışarı çıkmaktan korkuyoruz'
 
Köyün İran sınırına yakın olmasından kaynaklı hem İran askerlerinin, hem de Türk askerlerinin tepeliklerde nöbet kulübelerinin olduğunu söyleyen Dilek'in kardeşi, "Sürekli İran'dan gelen mülteciler oluyor. Bizler de günün bitmesiyle erkenden kapılarımızı kilitleyerek hiçbir şekilde dışarı çıkamıyoruz. Çünkü askerlerden çok korkuyoruz. Bütün günümüz günlük işlerle ve evde geçerdi. Dilek sürekli Kur'an okuyordu. Ben de okuyorum. Erkek kardeşim Süleymancılar Cemaati'nde kalıyor. Oradan getirdiği kitapları Dilek'te okurdu" ifadelerini kullandu. 
 
‘Kız çocukları evlendiriliyor’ 
 
Köyde birçok kız ve erkeğin intihara sürüklenerek yaşamına son verdiğini belirten Dilek'in kız kardeşi, "Bizde kızlar genelde ilkokul beşinci sınıfa kadar okur. Genelde köyde hiçbirinin cep telefonu yoktur. Kız çocukları burada 15, 16,17 yaşlarına gelince evlendirilir. Çevre köylerden ve bizim köyde daha önce de hem kızlar, hem de erkekler çok sık aralıklarla intihar etti. Sadece geçen yıl 4 kişi intihar etti. Hatta Dilek ‘Bir insan canına nasıl kıyabilir' diye tepki gösteriyordu bunlara. Ablam hayat doluydu. Üstelik daha öncede babama açık öğretimde okumak istediğini söylemişti. Neden intihar etti? anlamış değilim" dedi. 
 
‘Gençlerin beyinleri zehirleniyor’ 
 
Ahtamar Kadın Platformu'ndan Ayşe Minaz ise aileyle görüşmeleri hakkında gözlemlerini şöyle anlattı: "Köyün sınıra çok yakın olması ve gelen giden bu mültecilerden dolayı özellikle akşam saatlerinde kesinlikle köyden hiç kimsenin güvenlikten dolayı dışarı çıkmadığı açığa çıktı. Bunun dışında orada ki kızların okutulmadığı, kızların tamamıyla evlere hapsedildiği, günü birlik ev işleri dışında herhangi bir sosyal alanın olmadığı, telefon dahi kullanmadıklarını gözlemledik. Bu da kız çocuklarının belirli bir yaşa kadar sürekli kapalı bir ortamda kalmaları bir birey olarak baskılandığı bir ortamdı. Ailenin kızlarının intiharıyla ilgili hiçbir izlenimi yok. Son zamanlarda dini argümanlara sahip olduğu söylenmişti. Tabi buda yıllardır cemaatlerin bu toplumlar üzerinde yapmış olduğu baskılar maalesef bizim bütün gençlerimizi zehirlemiş durumda." 
 
'Kadınlar için sosyal alanların, atölyelerin açılması gerekir'
 
Dilek’in hayata son derece bağlı olduğunu öğrendiklerini aktaran Ayşe, "Dinin etkisinin ağır olduğu anlaşılıyor. Kız çocuklarının yanı sıra erkeklerinde intihar ettiği ortaya çıktı. Platform olarak birinci amacımız, kadınların, çocukların yaşayabileceği güzel ortamlar oluşturmak. Sosyal alanlar, sosyal atölyeler oluşturmak. Bugün bu köyde intihar eden Dilek ile yola çıkarak kafamızda oluşturduğumuz bu tür intihar vakalarının yaşandığı köylerde ses getirmek. Bunlarla ilgili farklı çalışmalar yapacağız. Dilek Ölgün ilk değildi ama son olabilir. Bunun için herkesi kadına ve çocuğa yönelik şiddete karşı mücadeleye çağırıyorum” diye konuştu.