
Nafaka hakkı kısıtlanacak: Amaç maruz kalınan şiddet ve evliliği sürdürmek
- 09:04 28 Nisan 2018
- Güncel
Habibe Eren
ANKARA - Adalet Bakanlığı'nın kadınlara verilen nafakaya sınırlama getirilmesini öngören düzenlemeye tepki gösteren Avukat Sevinç Hocaoğulları, düzenlemeyle kadınların her türlü şiddete maruz kaldıkları evlilikleri sürdürmeye zorlanacağını ve baba, eşe, sosyal yardımlara bağımlı hale getirilmeye çalışıldığını söyledi.
Her sene farklı bir gündemle kadın kazanımlarına saldıran AKP iktidarı, şimdi de kadınlara verilen nafakaya sınırlama getirmeyi planlıyor. Adalet Bakanlığı nafakaya yeni bir düzenleme getiriyor. Düzenlemeye göre, yapılacak değişiklikle yoksulluk nafakasına kriter getirilecek. Nafaka kriterleri arasında çocuk sayısı, boşanan eşin "kusur" derecesi, evliliğin süresi, kadının yaşı ve gelir seviyesi olmak üzere 5 koşul göz önünde bulundurulacak. Bu 5 kriter, nafaka hesaplamasında etkili olacak. Kadının boşanmadaki "kusurunun" yüzde 50'nin üzerinde olması durumunda mahkeme, nafaka verilmemesi yönünde karar alabilecek. Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Avukat Sevinç Hocaoğulları, düzenlemeye yönelik eleştirilerini dile getirdi.
‘Boşanmadan caydırılmak isteniyor’
Hali hazırda kadınların yaşamlarını güvence altına alacak bir nafaka uygulamasının olmadığını belirten Sevinç, yoksulluk nafakasının var olan düzenlemeye göre boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek ve tarafça “kusuru” daha ağır olmamak koşuluyla diğer taraftan malî gücü oranında istenebildiğini söyledi. Kadınlara düşük ücretlere rağmen çalıştıkları gerekçesiyle nafakanın bağlanmadığını, bağlanan nafakanın ise miktarının düşük olduğunu vurgulayan Sevinç, şöyle dedi:
“Ancak yine de yoksulluk nafakasının sınırlanmasına dair talep ve çalışmalar bir süredir iktidar ve bağlı örgütleri tarafından gündem yapılıyor. Çalışmalar, 2016 yılında kısaca ‘boşanma komisyonu’ raporu olarak anılan Meclis Araştırma Komisyonu Raporu ile de kadınların gündemine girmiş ve çokça tartışılmıştı. Yoksulluk nafakasının sınırlanmasına dair değerlendirmenin yapıldığı Meclis Komisyonu’nun adı ve yapısı dahi yoksulluk nafakasının sınırlanmasına dair çalışmaların nasıl bir yaklaşımla yürütüldüğünü göstermeye yetiyor. Yasa değişikliği çalışmalarının merkezinde ‘kadınların güçlendirilmesi’ değil Komisyonun adında ifade edildiği üzere ‘Aile Kurumunun Güçlendirilmesi’ yer alıyor. Kadınları merkezine almayan politikaların ve yasal düzenlemelerin sonucu ise kadınları her türlü şiddete maruz kaldıkları evlilikleri sürdürmeye zorlamak, kadınları boşanmadan caydırmak, kadınları sosyal yardımlara bağımlı hale getirmek olacaktır.”
‘Kadınlar baba, eşe mahkûm edilmek isteniyor’
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Dairesi (DİSK-AR) raporunda genç kadın işsizliğinin yüzde 24, geniş tanımlı kadın işsizliğinin ise yüzde 27 olarak açıklandığını anımsatan Sevinç, çalışan kadınlar açısından yasal zorunluluklara rağmen işyerlerinde kreş olmadığını yine yasal zorunluluklara rağmen kadınların sığınacağı sığınma evlerinin yeterli olmadığı var olanların ise kapatıldığını söyledi. Sevinç, “Sosyal hizmetlerin ise kadınları aile içine hapseden gerici bir anlayışla sürdürüldüğünü biliyoruz. Bu tabloya toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştiren pek çok başka unsur da ekleyebiliriz. Bu eşitsizliğe son vermeden, kadınların ellerindeki nafaka gibi sınırlı güvenceleri almak kadınları eşe, babaya veya iktidarın toplumu denetlemenin etkili bir aracı olarak kullandığı sosyal yardımlara mahkûm etmek anlamına gelecektir” diye konuştu.
‘Kadın özgürlüğü açısından büyük bir tehlike’
Var olan düzenlemede yoksulluk nafakası alma koşulunun “daha ağır kusurlu olmamak” iken, yeni düzenlemede ise “kusur” derecesinin nafakanın belirlenmesindeki kriterlerden biri olacağını ifade eden Sevinç, “Bugün kusur değerlendirmesi mahkemelerce çoğu zaman kadınlık ve erkeklik rollerinin yerine getirilip getirilmediğine göre yapılıyor. Böylece kusur değerlendirmesi yapılırken kadınlar için ‘makbul kadınlık’ değerlendirmesi yapılıyor. Aslında böylece mahkeme kararlarıyla da kadınlık rolleri, toplumsal cinsiyet rolleri yeniden inşa ediliyor. Kadınların yaşamlarını sürdürebilmelerinin koşulu olan yoksulluk nafakasının, hakimin takdirine ve toplumsal cinsiyet rollerine dayanan bir kusur değerlendirmesine bağlı olması kadın özgürlüğü açısından büyük bir tehlike oluşturuyor” ifadelerini kullandı.
‘Kadınlar OHAL koşullarında dahi özgürlüklerinden taviz vermediler’
İktidarın kadınların kazanılmış haklarına sistematik bir şekilde saldırdığını dile getiren Sevinç, saldırıyı iktidarın kendisine en büyük tehdit olarak gördüğü kesimin isyanını bastırma çabası olarak okunması gerektiğini vurguladı. Kadınların OHAL koşullarında dahi özgürlüklerinden taviz vermediğini söyleyen Sevinç, “Şu an yaşamaya zorlandıkları eşitsiz ilişkileri kabullenmediklerini ve değiştireceklerini kimi zaman ‘ölümüne’ ifade ediyorlar. Kadınlara yönelik fiili saldırıları ve yasal düzenlemeleri iktidarın, kadınların toplumun geneline yayınlan eşitlikçi hareketinden, korkusunun ürünü olarak okumak gerektiğini düşünüyorum” dedi.
‘Güçlü kadın örgütlerine ihtiyacımız var’
Sokağı terk etmeyen kadın hareketinin kürtaj hakkının yasaklanmasından istismarcıların affını içeren yasa tasarısına kadar iktidarın tüm hamlelerine karşı eylemsellikler geliştirdiklerini ifade eden Sevinç, şöyle dedi: “Durdurmakla da yetinmedi eşitlik için ileri taleplerini gündemleştirdi. Örneğin eğitimin gerçi cinsiyetçi içeriği karşısında, OHAL koşullarında yasaklı Ankara 8 Mart eyleminde, kadınlar feminist eğitim talebini dile getiriyordu. Bugün bu aktif savunma çizgisini ilerletecek güçlü kadın örgütlerine ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.”