
‘Tecrit, Türkiye’de kan ve savaşa neden oluyor’
- 09:17 14 Nisan 2018
- Güncel
İSTANBUL - PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde süren tecridin Türkiye'de kan ve savaş politikası olarak hayata geçirildiğini belirten HDP İstanbul Milletvekili Hüda Kaya, "Yıllardır ağır tecrit altında tutulan Sayın Öcalan'ın bulunduğu durum, durumun değişmediği ve değişmesi için yeteri çaba gösterilmediği takdirde nasıl bir Türkiye doğabildiğini yaşadığımız şu günlerde görüyoruz" diye belirtti.
Türkiye'de Olağanüstü Hal (OHAL) adı altında iktidarın yaptığı her türlü saldırının ve hak ihlalinin meşrulaştırıldığı günlerden geçerken, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit de devam ediyor. Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Hüda Kaya, Türkiye'de yaşanan hak ihlalleri ve hak gasplarının tecritten bağımsız ele alınamayacağını vurguladı. Hüda, Abdullah Öcalan'ın yalnızca Kürt halkının değil, Türkiye halklarının ve Türkiye'nin demokratikleşmesinin en büyük öncü olduğunu, çözüm sürecinde Türkiye kamuoyunun da anladığını belirtti.
‘Sayın Öcalan barış ortamı için perspektifler sundu’
Hüda, kamuoyunun ve iktidarın da Abdullah Öcalan ile ilgili düşüncelerini sosyal medya ya da basın yoluyla dile getirdiğini ifade ederek, "Bu düşünceler de genelde pozitif düşünceler olmuştu. Sayın Öcalan kadınların geleceği ve tüm halkımızın, 81 milyonun ortak bir yaşam noktasında, barış ortamında nasıl yeniden bir ülke yaratabileceği konusunda perspektifler sundu" dedi.
'Türkiye'de yaşananlar tecridin devam etmesindendir'
Abdullah Öcalan'ın barış ve demokrasi mücadelesi verdiğine hem Türkiye halklarının hem de tüm dünyanın şahit olduğunu belirten Hüda, şöyle devam etti: "Fakat bu sürecin kendilerine pozitif getirisi değil de, negatif etkisine şahit olan bugünkü yöneticiler, süreci baltaladılar. Kaç yıldır Sayın Öcalan'a yönelik tecrit ağırlaştırılmış bir şekilde devam ediyor. Bu tecridin devam etmesi aslında şunun göstergesi; Türkiye'de savaş politikasına, kan politikasına, şiddet, nefret politikasına teslim olmuş, bu çevrelerle ittifak etmiş ve bu politikalara karar vermiş olan yönetim var. Dolayısıyla yıllardır ağır tecrit altında tutulan Sayın Öcalan'ın bulunduğu durum, durumun değişmediği ve değişmesi için yeteri çaba gösterilmediği takdirde nasıl bir Türkiye doğabildiğini yaşadığımız şu günlerde görüyoruz."
'Zulümlerine kılıf uyduruyorlar'
Türkiye'nin İmralı Cezaevi’ne dönüştürülmek istendiğini söyleyen Hüda, savaşa karar veren iktidarın ülkeyi batırmak yolunda her türlü politikayı kararlılıkla sürdürdüğüne işaret etti. Yaşanan haksızlıkların, insan hakları ihlallerinin OHAL ile meşrulaştırmaya çalışıldığını ifade eden Hüda, OHAL yolu ile zulümlere kılıf uydurulmaya çalışıldığının altını çizdi. Hüda, “Sürekli bir devlet güvenliği, vatan güvenliği, sınır güvenliği, gelecek güvenliği gibi kendi saltanatlarının aslında güvenlikte olmamasından kaynaklanan endişeleriyle halka güvenlik ya da özgürlük dayatması yapıyorlar. Bize yaşatılanlar ya güvenliğe mahkum olacaksınız, ya özgürlüklerinizden vazgeçeceksiniz dayatmasıdır. Kendilerini eleştiren, sorgulayan, muhalefet eden başta partimiz, HDP eş başkanlarımız, vekillerimiz, yöneticilerimiz, kadınlarımız, gençlerimiz olmak üzere tüm demokratik çevreler bu baskı dayatma, haksızlık ve insan hakları ihlallerinden nasibini almaya da devam ediyorlar" diye belirtti.
‘Tüm kanallar bize yasaklandı’
Ekranlar karartıldığını, yüzlerce internet sitesinin kapatıldığını, muhalefetin ve eleştirinin sesi olabilecek tüm kanalların kendilerine yasaklı hale geldiğine dikkat çeken Hüda, ulusal kanalların dahi kendileri için yasaklandığını ifade etti. Hüda, “TBMM'de yaşanan hadiseyi biliyorsunuz. Partimiz adına yapacağımız 20 dakikalık konuşmaya hazırlanmışken bizim 20 dakikalık konuşma hakkımızı 3 dakikaya indirme mücadelesi verdiler. Meclis Başkan vekilimiz Sayın Mithat Sancar’ın hafta nöbeti iken meclis başkanı İsmail Kahraman'ın bir kayyım edasıyla yaptırım ile haksızca onun koltuğuna oturarak kendilerinin idare ettiği bir mecliste istedikleri o 20 dakikalık konuşmaları 3'er dakikaya indirdiler. Yaşadığımız bu olay bile tecritten bağımsız değildir" diyerek ülkede yaşanan olayların tecritten bağımsız ele alınamayacağının altını çizdi.
'Mücadeleden taviz vermeyeceğiz'
Hüda, meydanlarda, sokaklarda, parlamentoda, bulundukları her alanda mücadelelerinde taviz vermeden yaşamları için direneceklerini vurgulayarak, "Bu mücadele bizim insanlık mücadelemiz, vicdan mücadelemiz, ahlak mücadelemiz. Olay sadece politik bir mücadeleden ibaret değil gerçekten. Bu bir insanlık mücadelesidir. Onurlu bir yaşam için, özgür bir yaşam için, güvenli bir yaşam için mücadele edeceğiz. Ve bunu sadece Türkler, Kürtler değil, bu ülkede yaşayan farklı inançtan, düşünceden, partiden, meslekten her farklı kimlikten olan bütün bir ülkemiz hak ediyor. Biz birlikte onurlu, özgür, güvenli bir yaşamı birlikte inşa edeceğiz" diye konuştu.