‘Komisyonda kadını görmeyen bir duruşla karşı karşıyayız’

  • 09:04 20 Ağustos 2025
  • Güncel
İSTANBUL - Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nda söz sahibi olmak istediklerini söyleyen kadınlar, ““Komisyonda kadını görmeyen, kadının iradesini esas almayan bir duruşla karşı karşıyayız. Kadın eşitliğini sadece DEM Parti sağlamış durumda” dedi.
 
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’taki “Barış ve Demokratik Toplum” çağrısının ardından, PKK 5-7 Mayıs tarihleri arasında düzenlediği kongrede kendini feshettiğini açıkladı. 11 Temmuz’da Güney Kürdistan’ın Silêmanî kentinde düzenlenen sembolik silah yakma töreniyle süreç yeni bir boyuta taşınırken, Meclis’te kurulan “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi” komisyonu bekleneni veremedi. 51 üyeli komisyonda kadın temsiliyeti neredeyse yok sayıldı. Barışın inşasında kadınların sesi bir kez daha bastırıldı.
 
Siyasetçi kadınlar, komisyonda yeteri sayıda kadına yer verilmemesini eleştirdi. 
 
‘Örgütlenerek çağrıya karşılık olmalıyız’
 
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”nın toplumun tüm kesimlerini ilgilendirdiğini ifade eden Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) meclis üyesi Dilber Demir, “Bizler bu çağrı çerçevesinde kadınlar olarak bir bütünen toplumu örgütleyecek, öncü güce ulaştıracak örgütlenmeler yaparak bu çağrıya karşılık olmalıyız. Demokratik toplum çağrısı çok değerli bir çağrı olmasından dolayı biz kadınlar hem kendimiz hem de kendimizle birlikte tüm toplumun örgütlülüğünü yapan bir pozisyonda olmamız lazım” dedi.
 
‘Demokratik Toplum çağrısı bu zihniyetleri yıkan bir çağrı’
 
Meclis'te kurulan “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi” Komisyonu'nun 51 üyesinden yalnızca 9’unun kadın olmasına dikkat çeken Dilber Demir, “Komisyonda kadını görmeyen, kadının iradesini esas almayan bir duruşla karşı karşıyayız. Kadın eşitliğini sadece DEM Parti sağlamış durumda. Diğer partilere baktığımızda; CHP’de 2, AKP’de 1-2 kişi var. DEM Parti dışında kadınların orada çok fazla rol almadığını çok net bir şekilde görebiliyoruz. Kadının orada sözünü kurmadığı, siyasetin her alanında yer alamayışının bir zihniyet sorunu olduğunu biliyoruz. Demokratik toplum çağrısı, tüm bu zihniyetleri altüst eden bir çağrı. Kadınların öncülük edebileceği, daha fazla söz söyleyebileceği bir çağrı yapıldı ve biz bu çağrıya öncülük ederek daha fazla ilerleyip her alanda büyüyeceğiz. Savaş bir erkek zihniyettir, ancak kadınlar her zaman barıştan yana olmuştur. Her zaman toplumsallığı ön planda tutan kadın bakış açısıyla örgütlenmek, her dönemden çok bu dönemde daha fazla ihtiyaçtır diye düşünüyorum” diye belirtti.  
 
‘Kadın özgürleşirse toplum özgürleşir’
 
Dilber Demir, Barış ve Demokratik Toplum çağrısının yalnızca Kürtleri değil, toplumun tüm kesimlerini ilgilendirdiğini söyleyerek Demokratik Toplum çağrısını genişletip toplumu her alanda örgütlemek gerektiğini vurgulayarak, “Bugün baktığımız zaman, ekonomik krizin bu kadar derinleştiği, kadınların yok sayıldığı ve katledildiği bir dönemde Demokratik Toplum çağrısını daha da genişletip toplumu her alanda örgütlemek gerekiyor. Örgütlülük olmazsa, ahlak ve politikadan uzak bir toplum oluşur. Bugün baktığımızda, ahlaki ve politik bir toplumdan bahsedemeyiz. Tüm sivil toplum kuruluşları ve kadın platformları bu çağrıyı sahiplenmelidir. Sadece siyasi partilerle yapılacak bir şey değil. Kadın özgürleşirse toplum özgürleşir. Onun için bizim talebimiz; kadınların bu çağrıyı sahiplenmesi ve onların özne olduğunu, katledilmek istemediklerini daha yüksek bir sesle topluma yansıtmalarıdır” sözlerini kullandı.  
 
‘Kürt sorunun çözümü hepimizin sorumluluğunda’
 
“Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi” Komisyonu’nun kurulmasının tarihte bir ilk olduğunu söyleyen Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İstanbul Kağıthane ilçe Eşbaşkanı Sida Yıldız, “Kürt sorununun demokratik çözümü, tüm toplum olarak hepimizin sorumluluğundadır. Yıllar süren antidemokratik uygulamaların ve çatışmaların sonucunda gerçekleşen hak ihlallerinin, ayrımcılıkların ve birçok acının birer tarafı olan halklarımız, bu onurlu barış yolunda doğal birer söz sahibi konumundadır. Yasama ve bürokrasi de söz konusu demokratik barış zemininin hukuksal bir yönde ilerlemesi adına elbette büyük bir role ve göreve sahip olacaktır. Türkiye'de halen süren toplumsal kutuplaşma, ekonominin korkunç bir duruma gelmesi ve bu durumun üst tabaka hariç tüm toplumsal kesimleri etkilemesi, kadın cinayetlerinin artması ve bunun artık normalleştirilmeye çalışılması; barışa olan gerekliliği doğal bir sonuç haline getirmiştir” ifadelerini kullandı.  
 
‘Toplum barışa susamış durumda’
 
Sida Yıldız şöyle ekledi: “Toplumsal ve siyasi zeminin ve halklarımızın onurlu bir barışa aslında tam da şu an hazır olduğunu düşünüyorum. Bilindiği üzere bu topraklar, aklın alamayacağı acılara şahit oldu. Halklar, aklın alamayacağı hak ihlalleri, eşitsizlikler, antidemokratik uygulamalarla karşılaştı. İşte tam da bu nedenle toplum barışa hazır. Toplum barışa susamış durumda. Bu yükümlülük, toplumun tüm kesimine düşen bir sorumluluktur. Barışı hep beraber inşa etmeliyiz. Çünkü bizler şunun farkındayız ki: Bugün aslında birçok sorunun, birçok antidemokratik uygulamanın, bu hak ihlallerinin temel sebebi Kürt sorununun çözümsüzlüğüdür.” 
 
‘Komisyonda biz kadınlar da söz kurmak istiyoruz’
 
Sida Yıldız, tarih boyunca antidemokratik uygulamalardan, savaş politikalarından ve şiddetten en çok etkilenenlerin kadınlar olduğunu hatırlatarak, “Yüzyıllar boyunca kadınlar olarak bu politikaları oldukça acı bir şekilde deneyimledik. İşte bu nedenle de barışa en çok biz kadınların ihtiyacı var. Barış annelerinin, çatışma ortamında hayatını kaybeden tüm canların annelerinin barışa ihtiyacı var. Komisyon, Barış Anneleri ile de bir görüşme sağlayacak. Bunu oldukça değerli görüyoruz. Zira kadınlar ve anneler öncülük göstererek, haftalar önce TBMM'ye yürüyerek bu anlamda iradesini gösterdi. Bugün Meclis'te komisyonun kurulması yönünde taleplerini ve barışa ihtiyaç duyduklarına dair sözlerini kurdular. Annelerimizin, kadınların bir diğer talebi de halkların bir diğer isteği olan siyasi tutsakların tahliye edilmesi konusudur. Komisyon bu konuda olağanüstü bir çaba göstermeli ve halklarımızın barış umudunu bu kararla daha da yeşertme sorumluluğuna sahip olmalıdır. Ayrıca; erkeğin kadına yönelik şiddeti ve kadın kırımı da aslında biraz da çözümsüzlüğün olduğu, barışın olmadığı bir zeminde artmış oldu. İşte bu nedenle barışa en çok biz kadınların ihtiyacı var diyoruz. Ve bu onurlu barışın kurucusu, yürütücüsü olmak ve tabii sürecin en önemli rolünü de kadınların üstlenmesi gerektiğini söylüyoruz” sözlerini kullandı.