Barış Anneleri: Muhatap Abdullah Öcalan

  • 17:21 19 Ekim 2025
  • Güncel
 
AMED –Barış Anneleri Meclisi’nin gerçekleştirdiği konferansın sonuç bildirgesinde Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın baş müzakereci ve muhatap olduğu vurgulandı.
 
Barış Anneleri Meclisi, 12 yılın ardından “Dayîk pêşengên civaka demokratîk û aşitiyek mayînde ne” şiarıyla 3’üncü konferansını ÇandAmed Kongre ve Kültür Merkezi’nde 2'nci günü sona erdi. Konferansa Barış Anneleri’nin yanı sıra Tevgera Jinên Azad (TJA), Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM) il, ilçe örgütleri ve belediye eşbaşkanları, DEM Parti miletvekilleri, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) il ve ilçe örgütleri katıldı.
 
İkinci gününde devam eden konferansın yapıldığı salona, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın posterleri, yaşamını yitiren Barış Anneleri ile katledilen kadınların fotoğraflarının yanı sıra TJA'nın flamaları asıldı. Tartışmalarla sona eren konferans sonucunda sonuç bildirgesinin açıklaması ile son buldu. Bildirgeyi Barış Anneleri adına Songül Tamriş okudu. 
 
Amed'de 12 yıl aradan sonra gerçekleştirilen konferansın toplumsal barışın tarihsel inşasının yeniden başlaması iradesine sahip olduğunu ifade eden, Songül Tamriş, yapılan konferansı katledilen, kaybedilen ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a ithaf ettiklerini belirtti. Songül Tamriş, “Ortadoğu’da yürütülen kirli savaşta sadece devletlerarası çıkarlar gözetilmemekte; aynı zamanda halkların hafızası, kimliği ve yaşam hakkı üzerinden bir tasfiye amaçlanmaktadır. Kadın bedeni, dili, emeği ve varlığı bu savaşın ilk hedefi olmaktadır. Bu nedenle kadının direnişi, sadece bu savaşa değil, bu savaşı var eden erkek egemen sisteme ve ulus-devlet şiddetine karşıdır. Mücadelemiz bu temelde, barışın ilk sesi, vicdanı ve toplumsal hafızasıdır” diye belirtti.
 
Kürt halkının, yüz yıldır süregelen inkar, imha ve asimilasyon siyasetiyle sistematik olarak çözüm dışı bırakıldığına işaret eden Songül Tamriş, “Çözümde ısrarla muhatap arayan ve her fırsatı barış için diyaloğa, müzakereye dönüştürmeye çalışan Sayın Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı, halkların kendi kendini yönetme hakkına dayanan çok katmanlı bir toplumsal yeniden yapılanma tasarısıdır. Bu çağrının hayata geçmesi adına atılacak ilk adım, Sayın Abdullah Öcalan’ın başlattığı süreci özgür koşullarda devam ettirmesinin sağlanmasıdır. Bu, yalnızca hukuki bir zorunluluk değil, siyasi barışa dair iddianın gerçeklik ölçütüdür. Biz Barış Anneleri’nin bu sürece yaklaşımı, başımızdaki tülbent kadar beyaz, açık ve nettir. Barış Anneleri olarak, barış çağrısının toplumsallaşmasının ve onurlu, kalıcı bir barışın tesisinin öncelikle güçlü, demokratik bir topluma dayalı örgütlenme ile mümkün olduğunun bilincindeyiz. Bu bilinçle, her yerde komünlerin yaygın bir şekilde örgütlenmesinde öncülük rolümüzü sürdürmeye kararlıyız” dedi. 
 
 ‘Sayın Öcalan baş müzakereci ve temel muhataptır’
 
Yürütülen süreç ile beraber Abdullah Öcalan’ın halklar arasındaki doğrudan temasın yeniden tesis edilmesi, barışın toplumsallaşmasının ilk şartının olduğunu vurgulayan Songül Tamriş, fiziki görüşme ve müzakere koşullarının sağlanmasının barışa inancının artacağını söyledi. Songül Tamriş, “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’yla birlikte Kürdistan’da ve dünyanın birçok yerinde bu çağrıya verilen olumlu destek ile PKK’nin zaman kaybetmeden attığı somut adımlar açıkça göstermiştir ki, Sayın Öcalan baş müzakereci ve temel muhataptır. Barışın baş muhatabının tutsak olması kabul edilemez. Bizler, kendi özgürlüğümüzü onun özgürlüğünde görüyoruz. Umut hakkı bir lütuf değil, hukukun emrettiği bir haktır ve derhal hayata geçirilmelidir. Zindanlardaki tüm siyasi tutsaklar derhal serbest bırakılmalı, hasta tutsaklara yönelik insanlık dışı uygulamalara son verilmeli, idare ve gözlem kurullarının, ATK’nin keyfi uygulamaları ortadan kaldırılmalıdır” ifadelerini kullandı. 
 
‘Barışın dili özenle kurulmalıdır’
 
PKK’nin  barış sürecinde silah yakma eylemiyle tutumunu çok net ortaya koyduğunu dile getiren Songül Tamriş, “Gerillanın sesi barış masasında yankı bulmadıkça, gerçek çözüm olanaksızdır. Bu nedenle, bu konuda yapılacak yasal ve anayasal düzenlemeler barışın samimiyeti kadar, devletin tarihiyle yüzleşmesinin de bir gereğidir.  Ve bugün, barışın bir tarafının "terör" kavramını fırsatı buldukça tekrar etmesi, sadece bir söylem sorunu değil, halkın bütün tarihiyle birlikte kriminalize edilmesidir. Bu kavramın tekrar tekrar kullanımı bir zihniyet sorunudur ve bu sorun barışın önüne engel olarak çıkacaktır. Terör söylemi, devletin inkâr refleksidir. Terörle itham edilenler kızlarımız, oğullarımız, kardeşlerimiz, ailelerimizdir. Barışın dili özenle kurulmalıdır” diye belirtti. 
 
‘Barış iradesi halkta, kadında vardır’
 
Tarihi ve önemli bir süreçten geçtiklerini belirten Songül Tamriş şöyle devam etti: “Tarihi bir dönemeçte, elimizi uzatsak dokunacağımız yakınlıkta olan barışın mimarı Sayın Abdullah Öcalan ile yapılacak görüşmeler hayati önem taşımaktadır. Konferansımız, Meclis’te barış ve kardeşlik için kurulan komisyonun öncelikli görevinin Sayın Öcalan ile görüşme sağlaması gerektiğini vurgulamaktadır. Bizim de beklentimiz, barışı konuşabilmek ve demokratik bir toplumun inşası için üzerimize düşeni yapabilmek adına İmralı’da Sayın Abdullah Öcalan ile görüşebilmektir. Umudu büyüten ve halkların önüne barışın yol haritasını koyan Sayın Abdullah Öcalan şahsında, başta İmralı olmak üzere tüm siyasi tutsakları selamlıyoruz.  Bizler inanıyoruz ki, Barış iradesi halkta, kadında vardır. Bu yol yürünürse, kazanacak olan bütün insanlık olacaktır.”
 
Açıklama, "Jin jiyan azadî", "Bê Serok jiyan nabe" sloganı ile son buldu.