
Sema Yüce’nin ardından: Direniş sürüyor
- 09:13 17 Haziran 2025
- Portre
Memihan Zeydan
WAN – Kürt kadın direnişinin simge isimlerinden Sema Yüce’nin, Çanakkale Cezaevi’nde bedenini ateşe vererek gerçekleştirdiği eylemin üzerinden 27 yıl geçti. “Ben Newroz oldum” diyerek hafızalara kazınan Sema Yüce, ardında bir şiir, bir mektup ve sürdürülen bir mücadele bıraktı.
Kürt kadın direnişinin simge isimlerinden biri olan Sema Yüce, bedenini ateşe vererek bıraktığı mirasla hâlâ hafızalarda. “Beynimi, yüreğimi ve bedenimi 8 Mart’tan 21 Mart’a ulaşan ateşten bir köprü yapmak istiyorum” diyerek yaşamını feda eden Yüce’nin ardından 27 yıl geçti. Agirî’nin Dutax ilçesinde doğup genç yaşta Kürt özgürlük mücadelesine katılan Sema Yüce, Çanakkale Cezaevi’nde gerçekleştirdiği fedai eylemle bir halkın hafızasına kazındı. Geride bıraktığı şiirleri, mektupları ve annesinin sözleriyle bugün hâlâ yaşayan bu direniş, yeni nesillere yol göstermeye devam ediyor.
1971 yılında Agirî’nin (Ağrı) Dutax (Tutak) ilçesine bağlı Aşağı Kargalı köyünde doğan Sema Yüce’nin çocukluğu, dedesinin Ağrı İsyanı’nda yer almasının da etkisiyle Kürt halkının direniş geleneği içinde şekillendi. Lise yıllarına kadar Agirî’de kalan Sema Yüce, üniversite eğitimi için gittiği Ankara’da Kürt Özgürlük Hareketi’yle tanışarak gençlik çalışmalarında yer aldı.
Daha sonra üniversite eğitimini yarıda bırakarak Kürt özgürlük mücadelesine katıldı. 1992 yılında ihbar üzerine Agirî’de gözaltına alınarak tutuklanan Sema Yüce’ye 22 yıl ceza verildi. Önce Nevşehir, ardından ise Çanakkale’ye sürgün edildi. Devletin imha politikalarına karşı 21 Mart 1998 tarihinde Çanakkale Cezaevi’nde, “Beynimi, yüreğimi ve bedenimi 8 Mart’tan 21 Mart’a bir köprü yapmak istiyorum” diyerek bedenini ateşe veren Sema Yüce, uzun süre tedavi gördüğü hastanede 17 Haziran 1998’de yaşamını yitirdi. Sema Yüce’nin hastanede yaşamını yitirmeden önce söylediği son sözü, “Ben Newroz oldum, Mazlum oldum” oldu.
Sema Yüce, eylemiyle ve son sözünde de değindiği gibi, kendisinden önce gelenlerin mirasını devraldı. Ondan sonra da bu yolu takip edenler oldu. Sema Yüce’nin ardından, aynı cezaevinde Fikri Baygeldi de bedenini ateşe verdi. Mektubunda, “Sema’nın eylemini tamamlamak istiyorum” diyerek bu mirasın sürdürücülerinden biri oldu.
‘Ben Sema’ya söz verdim’
Sema Yüce’nin annesi Zennure Yüce, her fırsatta kızına mücadele sözü verdiğini, “40 yıldır ben de herkes gibi bu sorunun barışla çözülmesi için mücadele verdim. Siyaset yaptım, barış elçisi oldum. Devlet barış elimizi ve talebimizi sürekli ret ve inkâr etti. Artık hakiki bir barışın olmasını istiyoruz. Biz varız, var olmaya da devam edeceğiz. Ben Sema’ya söz verdim; var olduğum sürece barış mücadelemi sürdüreceğim” ifadeleriyle dile getiriyor.
Sema Yüce'nin yazdığı şiir
“Gün 28 Mart derler ey dost!
Gabar’da yanıyor özgürlük ateşi
Koşsam bir yol ısınsam
Dumandan bir cigara tüttürürsem
Bir de kızıllığında bir gül koparsam bu ateşim
Bacaklarıma zincirlerle takılı
Dışarda deli bir rüzgâr ıslık ıslık
Köh bir kıleşin nazlı sesi
Köh bir yiğidin yıllık aşk ezgileri
O ezgiler ki alıp beni götürsün
Özgürlük senedim, ölüm fermanım eden dağlar
Zindan küçülmüş, zindan zavallı
Zindan karanlık, zindan korkak
İhtimasında kudurmuş
Durdurmaz dağların kollarına sessizce gidişim
Gabar’ın bir yanı Bagok’a bakar
Herekol sabırsız sırtına döner
Yiğitlere selam gider, söz gider
Silahım yerde kalmasın, benden düşer!
Serhıldan – 28 Mart 1993”