‘Adalet tesis edilmedikçe barışın sağlam temeli olmaz’

  • 22:48 28 Kasım 2024
  • Siyaset
ANKARA - Cezaevlerindeki hak ihlallerine ve hasta mahpuslara değinen Gülcan Kaçmaz Sayyiğit, “Başında adalet yazan bir bakanlığın başındasınız. Sonuç itibariyle hukukun üstünlüğü sağlanmadıkça, adalet tesis edilmedikçe barışın da sağlam bir temeli olmaz” dedi. 
 
Adalet Bakanlığına dair bütçe teklifinin Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’ndaki görüşmeleri sürüyor. Görüşmelerde söz alan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Milletvekili Gülcan Kaçmaz Sayyiğit, AKP’nin adalet karnesini teşhir etti. 
 
‘Kanunlar dikta rejimlerinde de vardır’
 
İktidarın adaletsizlikleri görmemeyi tercih ettiğini söyleyen Gülcan Kaçmaz Sayyiğit, “Öyle bir düzen kuruldu ki Anayasa’nın sembolik hale geldiği, yüksek mahkeme ve AİHM kararlarının bağlayıcılığını yitirdiği bir dönemden geçmekteyiz. Elbette siyasi iktidar her cümlesinde ‘hukuk devletiyiz’ vurgusu yapacaktır. Ama bunun evrensel boyutu itibariyle insan hakları ve demokrasiyle yakın etkileşimini önemsemeyecektir.  Elbette bizim anti-demokratik gördüğümüz uygulamalara karşı ‘mevzuata, kanuna uygun’ cevabını verecektir. İçinde adalet olmadığı sürece kanunların teknik düzenlemeler olduğu, hatta kanunların dikta rejimlerde de var olduğu unutulacaktır” dedi. 
 
Validen Rojin’in babasına tehdit
 
Sokaktan adalet sesleri yükseldiğini söyleyen Gülcan Kaçmaz Sayyiğit, bunlardan birisinin Rojin Kabaiş’in ailesinin sesi olduğunu belirtti. Gülcan Kaçmaz Sayyiğit, “Üniversiteye yeni başlayan, 21 yaşındaki genç bir kızın intihar etmesini gerektiren bir durum yok. Ama ya kayboldu ya da kaybettirildi. Aramalar sürecinde ve soruşturma sürecinde savcılığın inisiyatifi kolluk gücüne bıraktığı iddiaları söz konusuydu. Dolayısıyla olayın başından itibaren bir intihar ön kabulüyle hareket edildi.  Yine Van Valisi’nin de rektör ve emniyet müdürüyle birlikte Rojin’in babasının yanına gelerek ‘otopsi raporuna razı olacaksın’ dediği belirtilmektedir. Çünkü tek bir şüphe kalmayacak şekilde olayın aydınlatılması, kimsenin gündeminde değil. Bu çatı altında Rojin’in annesiyle de görüştük, o annenin tek talebi adalettir. Siz de ‘Olan olmuş, peşine düşmeyin’ mi diyeceksiniz yoksa kamuoyunu şeffaf bir şekilde bilgilendirecek misiniz sayın Bakan?” sözlerini kullandı. 
 
‘Zümre hukuku inşa ettiniz’
 
Devamında Gülcan Kaçmaz Sayyiğit, şunları söyledi: “Bugün yurttaşların AKP Türkiye’sinde ansızın karşılaşabileceği iki şey var; gözaltı ve tutuklanma. Özellikle demokrasi güçleri ve Kürtler konusunda pervasızlaşan bir sürece şahit oluyoruz.  Son birkaç günde gazeteci, yazar, siyasetçi yüzlerce insan gözaltına alındı. Mahkeme kararları beklenmeden belediyelere kayyım atanıyor, belediye meclisleri işlevsiz hale getiriliyor.  Buna itiraz edenlerin, bunu protesto edenlerin Anayasal hakları ise yok sayılıyor. Çünkü güvenlik güçlerinin de hukukun da temel amacı AKP’nin anti-demokratik adımlarının çalışmasını sağlamak. Dolayısıyla bir zümre hukuku inşa edildi, artık AKP’li yasalar var karşımızda. Cezaevlerinin hıncahınç dolu olmasının sebeplerini burada aramamız gerekiyor. Kapasitesinin üzerinde tutuklu ve hükümlü bulunan cezaevleri, artık “ezaevlerine” dönüşmüş durumda. 
 
Cezaevlerindeki hak ihlalleri
 
Projeksiyonu hangi cezaevine tutarsanız tutun süreklileşen hak ihlallerini görebilirsiniz. Cezaevlerinin özellikle hasta, engelli ve yaşlı tutsaklar için barındırdığı tehlikeler korkunç boyutlarda. Öyle ki insan hakları örgütleri 2023 yılında en az 23 bin 899 hak ihlalinin yaşandığını belirtmektedirler.  Yine Adalet Bakanlığının resmi kayıtlarına göre 2018 -2023 yılları arasında cezaevindeyken hayatını kaybeden tutuklu ve hükümlü sayısı 2 bin 258 olmuştur.  Bugün cezaevlerinde kronikleşen bir hak ihlalleri sorunu var.  Öyle ki Kürtçe konuşmanın, Kürtçe gazete ve dergilerin, Kürtçe mektupların ile Yeni Yaşam gazetesinin bazı cezaevlerinde engellendiği de raporlara yansımaktadır.  Eğer vicdan varsa, bunun varlığı ancak hasta mahpuslara bakışta kendini gösterebilir. Çünkü vicdanın da turnusolü hasta mahpuslardır. Bugün cezaevlerinde 651’i ağır olmak üzere bin 517 hasta mahpusun olduğu belirtiliyor. Bunlarla ilgili dilekçeler veriliyor, çağrılar yapılıyor, hastane raporları sunuluyor ama görmüyorsunuz.  Aynı şekilde cezaevindeki evladına sırf para yatırdığı için 75 yaşında ve hasta Hatice Yıldız’ı tutukluyorsunuz, Hanife Arslan’a içerde tutuyorsunuz. Hasta ve yaşlı Kürt annelerini içerde tutmak mıdır adalet?
 
‘Adalet tesis edilmedikçe barışın sağlam temeli olmaz’
 
Çünkü onurlu bir barışın anahtarı, kapsayıcı bir adaletin tesis edilmesindedir. Dolayısıyla adalet, tutuklu ve hükümlü ailelerini de görmek zorunda. Siyasi mahpuslar ailelerinden binlerce kilometre uzak kentlerde tutuluyorlar. Şırnak’tan yaşlı bir anne ve baba Giresun’daki evlatlarını 45 dakika görebilmek için yollarda eziyet çekiyor.  Çoğu zaman da aileler gidip de açık görüş hakkından yararlanamıyorlar. Çünkü maddi durum yok, yaşlı insanlar uzun yollara dayanamıyorlar.  Bir yerden sonra kanunlar bir kenara, her şey tamamen insani ve vicdani hal alıyor. Burada en büyük sorumluluk sizdedir sayın Bakan, çünkü başında Adalet yazan bir Bakanlığın başındasınız. Sonuç itibariyle hukukun üstünlüğü sağlanmadıkça, adalet tesis edilmedikçe barışın da sağlam bir temeli olmaz.