Komplo 22 yılı geride bıraktı: Abdullah Öcalan’a özgürlük

  • 09:04 14 Şubat 2021
  • Güncel
 
HABER MERKEZİ - PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik gerçekleştirilen uluslararası komplonun amacına ulaşamadığını söyleyen kadınlar, her şeye rağmen Abdullah Öcalan’ın düşüncelerini yaymaya devam ettiklerini dile getirdi. Kadınlar, “Abdullah Öcalan’a özgürlük” talebinden bir an dahi vazgeçmediklerini vurguladı. 
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın uluslararası komplo ile Türkiye’ye getirilişinin üzerinden 22 yıl geçti. 2 Şubat 1999 tarihinde, Yunan Ulusal İstihbarat Teşkilatı mensupları ile Kenya, Nairobi'de bulunan Yunan Konsolosluğu'na özel bir uçakla getirilen Abdullah Öcalan, 15 Şubat 1999'da, üst düzey Yunan yetkililerin baskısı sonucu konsolosluktan çıkartılıp  ve götürüldüğü Nairobi Havalimanı'na operasyon düzenleyen Türk polislerince teslim alınarak, Türkiye'ye getirildi. Türkiye, Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getirildiğini 16 Şubat 1999’da dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’in yaptığı, “Abdullah Öcalan Türkiye’dedir” açıklamasıyla öğrenirken, Abdullah Öcalan o günden bu yana İmralı Cezaevi'nde tutuluyor.
 
Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getirilmesinin ardından Türkiye ve bölge kentlerinde onlarca eylem gerçekleşti. Abdullah Öcalan’ın tutuklanmasına tepki gösteren özelde Kürt halkı olmak üzere milyonlarca kişi, 15 Şubat tarihini 22 yıldır “Güneşimizi karartamazsınız” şiarıyla “Kara gün” olarak karşılıyor. 15 Şubat tarihinde her yıl o günü protesto etmek için siyah elbiseler giyiliyor. Abdullah Öcalan’ın tutuklandığı 1999 yılı ile 2003 yılları arasında gerçekleşen eylemlerde yüzlerce kişinin gözaltına alınıp tutuklanmasının yanı sıra, eylemler sırasında tam sayı belli olmamak ile birlikte onlarca kişinin de devlet saldırılarında yaşamını yitirdiği biliniyor. Öte yandan 1999’dan bu yana “Güneşimizi Karartamazsınız” eylemleri kapsamında 63 kişi bedenini ateşe vererek yaşamını yitirdi. 
 
Abdullah Öcalan üzerinde 22 yıldır ağırlaştırılmış tecrit uygulanırken, cezaevlerinde tutsaklar ise bu tecride karşı 27 Kasım’dan bu yana süresiz-dönüşümlü açlık grevinde. Komplonun en çok kendilerini etkilediğini dile getiren kadınlar, ise kendilerinde bıraktığı izleri anlatırken, komployu da kınadı. 
 
‘O gün ilk günkü gibi içimde yaşıyor’
 
1996 yılında Diyarbakır’ın Lice ilçesinden devlet baskısı sonucu İstanbul’a göç etmek zorunda kalan Güler Buğday, 22 yıldır Barış Anneleri içerisinde barış mücadelesi yürütüyor. Güler, hafızasında ilk günkü tazeliğini koruyan PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın uluslararası komplo ile Türkiye’ye iade edildiği 15 Şubat 1999 gününe dair şunları anlattı: “Ailecek o süreci çok yakından takip ediyorduk. Çıkan haberleri dikkatle dinliyorduk. O dönem bizde Kürt kanalları çıkmıyordu. Komşumuzdan evimize çektiğimiz kablo ile anca izleyebiliyorduk haberleri. Onlar televizyonu kapatsa bizim de gidiyordu. Günler öncesinde Sayın Öcalan’ın durumunun belirsiz olduğuna dair haberler geçiyordu. O gece alt yazı geçiyor ve halkın her şeye hazırlıklı olması isteniyordu. Biz de televizyonun karşısından ayrılmadık. Gece yarısına kadar bekledik. Komşumuz televizyonunu kapatmasın diye gece yarısı gidip kapısını çaldım ve haberleri izlediğimizi söyleyerek kapatmamasını istedim. Yunanistan’dan bedenini ateşe veren birinin görüntüleri yayınlanmıştı. Bizler ne olacağını beklemeye koyulmuştuk. Çünkü bu komplo sadece bir kişiye yönelik değil milyonlarca kişiye dönüktü. O gün sabaha kadar televizyon karşısında durduk. Kalp rahatsızlığım olduğu için oğlum biraz yatmamı istedi. Yan odada yatmaya gitmiştim. Oğlum gözü yaşlı bir halde beni uyandırdı. Televizyonun karşısına geçtiğim zaman Ecevit’in açıklamasını gördüm ve var olan gücümle bir çığlık attım. Farkında değildim oğlum beni sakinleştirmeye çalıştı. Ben artık kıyametin kopacağını düşündüm. Gözümün önünden bütün yaşadıklarımız geçti. Halen o günü unutamıyorum. İlk günkü gibi içimde yaşıyor o gün. Beni derinden etkileyen bir gündü. Onun tutuklanmasıyla çatışmaların ve karışıklığın daha da çıkılmaz bir hal alacağını biliyorduk. Barışı isteyen biriydi. Dünyada çok seviliyordu. O gün bizim için kara gündü.”
 
‘Kar yağışına rağmen BM önünde bekledik’
 
15 Şubat sonrası anneler ile bir araya gelerek barışı nasıl sağlayabileceklerini tartıştıklarını söyleyen Güler, Barış Anneleri İnisiyatifi'ni kurarak bu sorumluluğu yüklendiklerini anımsattı. Güler, 22 yıldır annelerin barış için yapmadığı girişim ve etkinliğin kalmadığını ifade ederek, halen de barış demeye devam ettiklerini kaydetti. Güler, inisiyatifi oluşturdukları ilk günden bugüne barışa olan inançlarını kaybetmediklerini belirterek, bugüne kadar barış istedikleri için üyelerine sayısız dava açıldığını vurguladı.
 
Güler devamla mücadeleleri sürecinde kendisinde etki bırakan olayları şu sözlerle ifade etti: “Sokaklarda 60-70 yaşlarındaki annelerimizin polislerce yerlerde sürüklenmesi, darp edilmesi bizleri etkileyen durumlardan biridir. Açlık grevleri sürecinde bizleri gözaltına alıp gözaltı araçlarına koyduklarında ağza alınmayacak küfürler edildi. O kadın polislerin bizlere küfürler etmesini unutamıyorum. Tabi bunları gördükçe ne kadar haklı mücadele yürüttüğümüzün de farkına varıyoruz. İnancımız daha da büyüyor. Ne ile mücadele ettiğimizi de görmüş oluyoruz. Tarihteki erkek iktidarını şu anki sistemde görüyoruz ve buna karşı geliyoruz. 22 yıllık süreçte etki bırakan olaylardan biri de Birleşmiş Milletler önüne gidip yaptığımız eylemdi. Kar yağıyordu, soğuk bir hava vardı. Orada oturduk. Saatlerce bekledik. Israrımızı gördükten sonra bizi içeri aldılar. Gidip derdimizi anlattık. Savaşın durması için harekete geçilmesini istedik. Tabi baktığımızda bir çözüm olamadılar. O kar, yağmurda gidip oturduk yine de. Yine CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlattığı Adalet Yürüyüşü’ne de katıldık. CHP’liler gelip bizle görüştüklerinde bizler siyaset yapmaya değil hak hukuk adalet talebimizi dilendirmeye geldiğimizi söylemiştik. Bu talebimiz halen de yerini bulmuş değil.”
 
‘Abdullah Öcalan’ın halkının içinde olmasının zamanı geldi’
 
Abdullah Öcalan’ın 22 yıldır esir alındığını söyleyen Güler, artık özgürlüğünün zamanının geldiğine işaret etti. Güler, “Geçen bunca yılda uluslararası komplo devam ediyor. Abdullah Öcalan özgür olursa dünyada huzurlu olacak. Öncelikle huzurlu olacak yerlerden biri de Türkiye olacak. Şu anda milyonlarca Kürt Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü için direniyor. Bitirdik onları diyorlar ama bitmiyorlar. Hiçbir halk öldürülmekle tutuklanmakla bitirilmemiştir. Abdullah Öcalan halkının içinde olmalıdır. Onun özgürlüğü barışın da teminatı olacaktır” dedi. 
 
‘Öcalan’ın varlığını kabullenemiyorlar’
 
15 Şubat’ın kendileri için kara bir gün olduğunu belirten Mardin Barış Anneleri Meclisi'nden Selma Öztürk, komplonun Kürt halkını etkileyen bir süreç olduğunu kaydetti. Komplodan en çok kadınların etkilendiğini söyleyen Selma, o dönem de kadınların en ön saflarda direndiğine işaret etti. Selma, “Bizler 15 Şubat’ı lanetliyoruz. Onların attıkları iftiralara kendilerinden başka kimse inanmıyor. Öcalan’ın varlığını kabullenemiyorlar. Keşke bunu herkes anlasa Öcalan kadınların önderidir. Keşke bütün kadınlar bu geçekliği görse, eğer görebilselerdi gece gündüz onun için çalışmalar yürütürlerdi. Bir gün bize ne yaptığımız sorulsa ben ne cevap vereceğimi bilemiyorum” diye ifade etti. 
 
‘Tarih yaşananlardan utanacaktır’
 
Tecridin ilk önce kadınlar üzerinde uygulandığını söyleyen Selma, Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılması için şu çağrıda bulundu: “Bir an önce Öcalan serbest bırakılmalıdır. Onlar pişman olacaklardır. Nasıl ki Rojava kadınların eliyle nasıl kurtulduysa, tüm dünya kadının eliyle kurtulacaktır. Bunu her kadın anlasın ona göre mücadele etsinler, ayrıca erkekler de buna göre çeki düzen versinler. Zulüm hiçbir zaman devam etmez. Tarihe dönüp de bakmıyorlar mı? Zalimlerin nasıl gittiğini yeter artık tecrit son bulsun. Yoksa tarih yaşananlardan utanacaktır. O kadar baskı ve saldırılara rağmen, tecride rağmen Önderliğin düşünceleri yayılmaya devam ediyor. Bunu asla engelleyemeyecekler.”
 
‘Kürtlüğümüzden taviz vermeyeceğiz’
 
“Abdullah Öcalan tutuklandığında çok zoruma gitti” diyen Diyarbakır Barış Anneleri Meclisi'nden Kıymet Çoreşoğlu, Abdullah Öcalan sayesinde kendi haklarını istemeyi öğrendiklerini ve farklı bir gözle bakabildiklerini belirtti. Kıymet, “Komplo gerçekleştiğinde günlerce, haftalarca eylemler yapıldı. Kürt halkı her yerde serhildanlar gerçekleştirdi. Abdullah Öcalan’ın serbest kalması için eylemler yapıldı. 23 yıldır Önderlik için özgürlük istiyoruz. Bu talebimizden bir gün olsun vazgeçmedik. Eskiden biz Kürtlere 'terörist' diyorlardı. Biz teröristin ne anlama geldiğini bilmiyorduk. Daha sonra mücadele başladıktan sonra Newroz, 8 Mart kutlamaları oldu, bizler artık neyin ne olduğunu anladık. Kürt olduğumuz için bize 'terörist' diyorlardı. Ama bizler terörist değiliz. Ben başımda taşıdığım bu beyaz tülbent olduğu sürece biz Kürtlüğümüzden taviz vermeyeceğiz” dedi.