
İstanbul’da sokağın nabzı: Geçinemiyoruz!
- 09:04 8 Eylül 2025
- Emek/Ekonomi
Evin Çiftçi-Elfazi Toral
İSTANBUL - Derinleşen ekonomik krizle beraber en temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamayacak hale gelen kadınlar, krizin çözümünün ancak yönetimin değişmesiyle mümkün olacağını ifade etti.
Türkiye’de Ağustos 2025 enflasyon verilerine göre açlık sınırı 27 milyon 441 bin 33 TL’ye, yoksulluk sınırı ise 89 milyon 385 bin 43 TL’ye yükseldi. Bu rakamlar, asgari ücretle çalışan işçi ve emekçilerin açlık sınırının altında kaldığını gösteriyor. Aktif çalışanlar, yoksulluk sınırının çok gerisinde kalan gelirleriyle geçinmeye çalışıyor. Bu temelde, aylık 22 milyon 104 bin 67 TL asgari ücret alan halk en temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamıyor.
Yoksulluktan en çok etkilenen kesimlerin başında ise kadınlar geliyor. Derinleşen ekonomik krizi kadınlara sorduk. Mikrofon uzattığımız kadınlar, krizin yaşamın her alanını etkilediğini ve çözümün ancak ülkenin yönetiminin değişmesiyle mümkün olabileceğini ifade etti.
En temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamadıklarını söyleyen Funda Ünüvar, “Kriz yok diyorlar ama biz kan ağlıyoruz. Eskiden bir evde bir kişi çalışıyordu bütün aileye bakardı. Ama şimdi bir evde 10 kişi çalışıyor ama yine de bir evi geçindiremiyor. Bu mu ekonomik kriz değil dedikleri şey. Markete gidiyorduk kilolarca aldığımız meyveleri şimdi iki tane alıyoruz. Onu da çocuklarımız için alıyoruz kendimiz içinde almıyoruz. İncirin kilosu 160 TL bir kilo alsam içinde bir tane iki tane çıkacak. Biz evde dört kişiyiz kişi başı 2 tane bile düşmüyoruz. Her şeyi tane ile alıyoruz. Mevsiminde yenmesi gereken hiçbir şeyi yiyemiyoruz. Sağlığımızı da etkiliyor. Düzgün beslenemiyoruz. Makarnaya ona buna yükleniyoruz. En proteinli olan yumurtadır onu da alamıyoruz. Etin sütün yanına yanaşılmıyor. Peynirin kilosu 400 TL olmuş. Ben bunları çocuğuma yedirmezsem çocuğum nasıl sağlıklı olacak. Okulda nasıl başarılı olacak. Her şey bir biriyle bağlantılıdır. Çocuklarımız devlet okullarında okuyor. Bakanlık kaynak kitapları yasaklıyor ve onların verdiği kitaplarda çok iç açıcı değil. Okul liste veriyor onu almazsam çocuğumun ihtiyacı eksik kalıyor bütçemi zorluyorum ama almak zorundayım. Ağzımızı açamıyor ve hakkımızı ayıramıyoruz artık” şeklinde konuştu.
Neriman Uluç emekli olduğunu ve emekli maaşıyla geçinemediğini belirterek, “Ekonomik krizden çok etkileniyorum. Nerede ucuz bir şey varsa gidip orada alıyorum. Biber almaya gidiyorum. Biberin fiyatını sordum 50’den aşağı bulamadım. Her şey çok pahalı. Pazara hiç gidemiyorum. Küçücük halk ekmeği bile 10 TL oldu. Emekliyim ve kirada oturuyorum hangi birine yetişeyim. Kirayı ödesem ne yiyip içeceğim. Şimdiden gelecek zammı düşünüyorum. Bu gidişatı hiç iyi bulmuyorum. Çocuklarımızın hiçbir geleceği yok. Hiçbir şeyimiz kalmadı. Doğamız bozuldu, hayvanlar katlediliyor, ekonomik kriz almış başını gidiyor. Doğayı bile bile yakıyorlar. Doğadan ne istiyorsunuz? Yönetenlere sesleniyorum bizim sesimizi duysunlar. Bir çözüm bulunsun istiyoruz” dedi.
Krize karşı herkesin sorumluluk alması gerektiğini ifade eden Olcay Nacar, ekonominin düzelebilmesi için örgütlü mücadele yürütmek gerektiğini söyleyerek, “Ekonomik kriz herkesi çok etkiliyor. İnsanların et, meyve ve sebze yiyemediği, dört tarafımızın denizlerle sarılı olduğu halde balık tüketemediği yerde kriz var demektir. İnsanlar artık en temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamıyorlar. Böyle bir ülkede yaşıyoruz. 2000-2001 krizini yaşadık. O gün ki krizlerle bu gün ki krizler arasındaki teme l fark o dönem kriz olduğu kabul edilirdi. Bu gün ise temel problem gerçekliklerin konuşulamıyor olmasıdır. Ve bunlarla ilgili önemli adımların atılmamasıdır. Kadınlar bu krizden en çok etkilenenlerdir. Şu an okullar açılıyor iki üç çocuğu olan insanlar masrafları karşılayamıyor. Kayıtlar 100 bin TL’den açılıyor. İşçi emekçiler bu parayı nasıl karşılayacaklar? Devlet var ama yok aslında. Bugün haklarımızı aradığımızda bile ciddi risklerle karşı karşıya kalıyoruz. Anayasal haklarımız ortadan kaldırılmış durumda. Çürüme nerede başlıyor? Çürüme yargıda başlıyor. Daha sonra eğitime ve sağlığa gidiyor. Bizlerinde bunu kırması ve örgütlü bir yapı içerisinde hareket etmemiz gerekiyor. Kadının giyimine, kuşamına, kaç çocuk yapılacağına, nasıl gezeceğine karışılan siyasal iklimde her şey çok zor. Çözüm ise sorunu tespit etmek ve o sorunun çözümüne yönelik neler yapılabilir ona bakılacak” ifadelerine yer verdi.
Gülay İnalöz yaşanan ekonomik krizin sebebinin AKP olduğunu paylaşarak, bunun çözümünün ancak yönetimin değişmesiyle sağlanacağının altını çizdi. “İnsanların gelirleri giderlerini karşılamıyor” diyen Gülay İnalöz, sözlerini şöyle sürdürdü “Eskiden evde tek kişi çalışırdı geçinebiliyordu ama şimdi birçok kişi çalışıyor ama geçinemiyor. Şimdi gelir giderin çok gerisinde. Bu adaletsizlik ve vicdansızlıktır. Bu ülkede kimse halkı düşünmüyor. Milletvekilleri ve bakanlar en lüks yerlerde tatillerde orada burada keyif yapıyorlar halk eve yiyecek bir şey götüremiyor. İnsanlar artık akşamüstü pazarlara gidiyorlar kalan ürünleri almaya çalışıyorlar. Benim babam bu devlete kırk yıl hizmet etmiş kırk yılın ardından aldığı emekli maaşı 13 bin TL. Açlık sınırı 40 bin, 13 bin TL ile nasıl geçinsin insanlar. Annem 70 yaşında bu saatten sonra çalışsın mı? AKP başımızdan giderse çözüm olacak.”
İdil Arslan ise, “Ben yurtdışında yaşıyorum kısa bir süreliğine Türkiye’ye geldim. Buradaki etiklerin fiyatları beni çok zorluyor. Her şey çok pahalı. Burada yaşıyor olsaydım çok zorlanırdım. Ev kiralarının fiyatları çok yüksek. Asgari ücret miktarı zor. İnsanlar hem mutfak masraflarını hem de en temel ihtiyaçlarını nasıl karşılasın. Halkın buna karşı çıkması gerekiyor. Halk seçimlerde seçimini yaparken iyi düşünsünler" dedi.