
CPT’den İmralı’ya 8 ziyaret ve derinleştirilen tecrit
- 09:01 11 Şubat 2021
- Güncel
İSTANBUL- Kimi özgürlüklerinden yoksun bırakılmış kişilere dönük kötü muamele ve işkenceyi önlemek adına Avrupa Konseyi çatısı altında kurulan CPT, ağırlaştırılmış mutlak tecridin sürdüğü İmralı Cezaevi’ne bugüne kadar sadece 8 ziyaret gerçekleştirdi. Türkiye, CPT’nin birçok tavsiyesini yerine getirmezken, İmralı’daki tecridi her defasında daha da derinleştirdi.
“Avrupa İşkencenin ve İnsanlık dışı veya Onur kırıcı Ceza veya Muamelenin Önlenmesi Komitesi” ya da bir diğer bilinen adı ile “Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi (CPT)”, Avrupa Konseyinin 1989 yılında yürürlüğe giren, “İşkencenin ve İnsanlık Dışı ya da Onur Kırıcı Ceza Veya Muamelenin Önlenmesine Dair Avrupa Sözleşmesi” kapsamında kuruldu. CPT adından da anlaşıldığı üzere devletlerde kimi özgürlüklerinden yoksun bırakılmış kişilerin işkenceye ve kötü muameleye karşı korunmasına yönelik bir mekanizma olma özelliği taşıyor. Bir soruşturma kurumu olmayan CPT, yargı dışı bir organ olmakla beraber Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yargı görevini tamamlıyor.
Sözleşme 47 devlet tarafından onaylandı
İşkencenin ve İnsanlık Dışı ya da Onur Kırıcı Ceza Veya Muamelenin Önlenmesine Dair Avrupa Sözleşmesi’ni bugüne kadar Avrupa Konseyi’ne üye 47 devlet onayladı. Sözleşmeyi imzalayan her devlet adına Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından temsilen bir üye seçilir.
Türkiye 1988 yılında imzaladı
Türkiye, 26 Kasım 1987’de Strasburg’da imzaya açılan sözleşmeyi, 11 Ocak 1988’de imzaladı ve öngörülen hükümleri kabul ettiğini beyan etti. Sözleşmeyi Türkiye adına Avrupa Konseyi Nezdinde Türkiye Daimi Temsilcisi Büyükelçi Filiz Dinçmen imzaladı.
Özgürlüğünden yoksun bırakılan kişilerle görüşme
Sözleşmenin denetim görevini yerine getiren organı ise CPT’dir. Komitenin görevleri arasında taraf devletlerin yetki alanları içinde bulunan ve kişilerin kamu makamlarının eylemlerince özgürlüklerinden alıkondukları yerleri ziyaret etmek, bu yerlerde inceleme, araştırma ve denetleme yapmak da var. Komite üyeleri, gözetim yerlerine sınırsız erişim ve buralarda herhangi bir kısıtlamaya tabi olmaksızın dolaşma yetkisine de sahip. Ayrıca komite üyeleri özgürlüklerinden yoksun bırakılan kişilerle özel görüşme yapabilir ve bilgi verebilecek konumda olan herkesle serbestçe iletişim kurabilirler. Taraf devletler ise komite ile işbirliği yapmakla yükümlü. Komite ziyaretlerini periyodik ya da “ad hoc” olarak isimlendirilen önceden planlanmamış olağandışı olarak gerçekleştirebilir.
İlk ziyaret Türkiye’ye
Komite taraf devletlerin isteği üzerine de kimi ziyaretler gerçekleştirebiliyor. Taraf devletin isteği üzerine komitenin yaptığı ilk ziyaret Türkiye’yedir. Komite 1996 yılında Türkiye’nin isteği üzerine bir ziyaret gerçekleştirdi.
İlk yaptırım Türkiye’ye
Komitenin hazırladığı raporlar gizli tutulurken, taraf devletin onayı ile anca raporlar kamuoyu ile paylaşılabiliyor. Öte yandan komite ile işbirliği yapmayıp tavsiyeleri yerine getirmeyen devletler ile ilgili kamuoyuna hazırladığı raporu açıklayabiliyor. Komite, ilk olarak Türkiye’ye ilişkin 1992 ve 1996 yıllarında böyle açıklamalar yaptı. Bu açıklamalar komitenin yaptırımı olarak biliniyor. Bu yaptırımda komite kamuoyuna taraf devletin onayı olmadan hazırladığı raporu duyuruyor.
Türkiye’ye 33 ziyaret
1990 yılında ülke ziyaretlerine başlayan komite, bugüne kadar Türkiye’yi 33 defa ziyaret etti. Türkiye’ye 9 defa periyodik ziyaret gerçekleştiren komite, geriye kalan ziyaretler ya davet ya da komitenin kendi inisiyatifi üzerine gerçekleştirdi. Bugüne kadar en fazla ad hoc ziyaret de Türkiye’ye yapıldı. Komite 1990- 2017 yılları arasında Türkiye’ye 25 defa ad hoc ziyaret gerçekleştirdi.
Ayrıca CPT, faaliyetleri konusunda her yıl yayınlanmak üzere bir rapor hazırlamak zorunluluğu da taşır.
İmralı’ya sadece 8 ziyaret
İşkence ve kötü muameleyi önlemek için çalışan CPT, 22 yıldır ağırlaştırılmış tecridin sürdürüldüğü İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevini de birçok kez ziyaret etti. PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın bulunduğu koşulları yerinde inceleyen komite, bugüne kadar toplamda 8 defa cezaevini ziyaret etti. Ağırlaştırılmış tecrit koşullarına rağmen CPT, her Türkiye ziyaretlerinde İmralı’ya gitmeyi tercih etmiyor ve özellikle İmralı ziyaretlerine ilişkin hazırladığı raporları geç kamuoyu ile paylaşması dikkat çekiyor.
İmralı’ya ilk ziyaret ve tavsiyeler
Komite İmralı’ya ilk ziyaretini 2 Mart 1999’da yaptı. Komite hazırladığı raporu kamuoyu ile paylaşmış ve Türkiye’ye kimi tavsiyelerde bulundu. Raporda Abdullah Öcalan’ın bulunduğu koşulların olumsuz etkiler oluşturduğu ve radyo, televizyon, kitap gibi ihtiyaçlarının birincil ihtiyaç olarak karşılanması istendi. Raporda ayrıca Abdullah Öcalan’ın yakınları ile geciktirilmeksizin görüştürülmesine izin verilmesi istendi. Abdullah Öcalan’ın avukatları ile de görüşülmesinin sağlanması da istendi. Raporda dikkat çeken detaylardan biri de Türkiye’nin Abdullah Öcalan’ı oldukça kısıtladığı bilgisi oldu. Komite, Abdullah Öcalan’ın daha büyük bir mekana çıkarılmasını da tavsiye etti.
Tecrit durumu raporlandı
Komite İmralı’ya ikinci ziyaretini ise 2001 yılında gerçekleştirdi. Hazırlanan raporda Abdullah Öcalan’ın duygusal ve sosyal tecritte olduğuna dikkat çekildi. Raporda, “Delegasyon kendisine verilen radyonun daha geniş radyo dalgaları ve özellikle de kısa dalga sunmasını önerir. Ötesinde, kendisinin bir televizyon almasına izin verilmesi arzu edilen bir şeydir. Bu tedbirler istisnai tutukluluk koşullarının potansiyel olumsuz etkilerini gidermede yardımcı olacaktır. Türkiye’deki tüm diğer tutuklular gibi, Abdullah Öcalan’ın da düzenli bir şekilde telefona ulaşımına izin verilmelidir; İmralı Cezaevi’nin uzak mekânı göz önüne getirildiğinde sadece akrabalarına telefonla ulaşım değil, avukatlarına da telefonla ulaşması uygundur” denildi. CPT’nin bu raporu Abdullah Öcalan’ın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşınan davasına da konu edildi ve Türkiye’den koşulların düzeltilmesi istendi. Fakat Türkiye tavsiyelere uymayarak aile ve avukat görüşlerine de kısıtlama getirdi. Bunun üzerine CPT heyeti 16-17 Şubat 2003 tarihinde Türkiye’ye iki kez daha ziyaret gerçekleştirdi.
Türkiye tecridi derinleştirdi
Bu ziyaret sonrası hazırlanan raporda, “Ziyaret hakkının üç aydan fazla bir süre için kesintiye uğraması her hükümlü için ciddi bir konudur ve uzun bir süredir tecrit altında tutulan Abdullah Öcalan açısından tamamen kabul edilmezdir” denildi. Raporda Abdullah Öcalan’ın avukat ve ailesi ile görüşmelerin biran önce gerçekleşmesi gerektiği tavsiyesinde bulunuldu. Raporda dikkat çeken detaylardan biri de Abdullah Öcalan’ın ailesi ile anadilde konuşmasının engellendiği oldu. CPT heyeti tecridin hafifletilmesi için daha önce verilen tavsiyelerden ziyade Türkiye’nin tecridi daha da ağırlaştırdığını belirtti.
Raporda devamla havalandırma süresinin bir saate indirildiği, havalandırmaya bakan penceresinin yarıya kadar elekle kapalı hale getirildiği ifade edildi.
Tavsiyeler yerine getirilmedi
CPT heyeti 2007 yılında da İmralı’ya bir ziyaret gerçekleştirdi. Raporda önceki ziyaretlerde yapılan tavsiyeler hatırlatıldı. Raporda daha önceki tavsiyelerin yerine getirilmediğinin altı çizilerek, “Mahpusun gün boyunca hücresi ve bitişik odalar arasında serbestçe dolaşmasına izin verilmemekte ve mahpusun -zaman zaman bile olsa- temel olanakların bulunduğu daha büyük bir egzersiz alanına ulaşımı, başka etkinlikleri ve (ne kira ne de satın alınmış) bir televizyon seti mevcut değildi. Ayrıca, mahpus ve cezaevi personeli arasındaki etkileşim oldukça sınırlıydı zira personelin mahpus ile sadece kesinlikle vazife ile ilgili nedenler ile konuşmasına izin verilmekteydi. Daha da önemlisi, 1999 yılında CPT tarafından önerilen diğer başka mahpusların da adaya nakledilmesi yönündeki çözüm taslağı hayata geçirilmemiştir. Mahpusun maddî koşullarının ve rejimin yanı sıra, dış dünya ile irtibatı -uzak bir yerde tutulan bir hükümlü için- hayati bir önem taşımaktadır” ifadelerine yer verildi.
Raporda Abdullah Öcalan’ın telefona erişim hakkının henüz karşılanmadığı belirtilerek şöyle denildi: “Tavsiyeler: CPT kesinkes inanmaktadır ki, koşullar ne olursa olsun, bir mahpusu sekiz buçuk yıl boyunca böylesi tecrit koşullarında tutmanın haklı bir gerekçesi olamaz. CPT Türk makamlarına Abdullah Öcalan’ın durumunun tümden gözden geçirilerek diğer mahpuslar ile ilişkilenebileceği ve daha geniş bir faaliyet alanının mümkün olduğu bir ortama yerleştirilmesi çağrısında bulunmaktadır.”
İmralı’ya 5 tutsak nakledildi
Heyet İmralı’ya başka bir ziyaretini de 2010 yılının Ocak ayında gerçekleştirdi. Heyet tarafından hazırlanan raporda, Abdullah Öcalan’ın inşa edilen yeni cezaevine nakledildiği ve yanına 5 tutsağın getirildiğine yer verildi. Raporda, tüm hücrelerde gün ışığına az erişim sağlandığı ve bunun düzeltilmesi istendi. İmralı’ya nakledilen diğer tutsakların durumuna da dikkat çekilerek, spor, konuşma, kütüphane gibi sosyal aktivitelerin engellendiği belirtildi. Heyet, tutsakların engellenen bu haklarının uygulanmasını tavsiye etti ve Abdullah Öcalan’ın odasında halen televizyon bulunmamasını eleştirdi. Raporda şu tavsiyeler tekrarlandı: “CPT yeni nakledilen tüm mahpusların artık ayda iki defa on dakikalık telefon görüşmesi yapabildiğinin teyidini almak istemektedir. Daha spesifik olarak Abdullah Öcalan’ın bir mahpus olarak akrabalarıyla telefon görüşmesi yapmasına izin verilmemesine ilişkin Türk yetkililer tarafından öne sürülen iddialar CPT açısından net değil. Çünkü böylesi bir görüşme daima gözlemlenebilir. Bundan dolayı CPT Abdullah Öcalan’ın aile üyeleriyle telefon görüşmesi yapmasına izin verilmesi (görüşmelerin gözlemlenmesi ve gerekli durumlarda kesilmesi) konusundaki tavsiyesini bir kez daha tekrar etmektedir. Tüm mahpusların giden gelen mektupları kurumun mektup inceleme komisyonu tarafından sistematik olarak kontrol edilip sansürlenmektedir. Bu bağlamda CPT, Türk yetkililerden İmralı cezaevindeki tüm mahpusların mahremiyet temelinde mektup göndermelerine izin verildiğinin teyidini Komiteye bildirmesini istemektedir.”
‘Avukat görüş yasağı politik karar’
Heyet 2013’te yaptığı ziyarette önceki tavsiyelerin yerine getirilmediği ve tutsakların gün ışığına erişiminin halen eksik olduğu ifade edildi. Abdullah Öcalan’ın havalandırmaya çıkarılmadığı kaydedilirken, diğer tutsaklarla da temasının az olduğu ifade edildi. Raporda Abdullah Öcalan’ın dış dünya ile teması için yeterli aracın sağlanmadığı dile getirilerek, “Abdullah Öcalan’ın 27 Temmuz 2011 tarihinden bu yana avukat görüşü gerçekleştirememiş olması ciddi bir kaygı unsurudur” denildi.
Abdullah Öcalan 240 gün hücrede tutuldu
Raporda avukat görüş yasağının politik bir karar olduğuna da işaret edildi. Daha önceki tavsiyelere rağmen Abdullah Öcalan’ın telefon görüşme hakkının engellendiğini vurgulayan CPT, raporda devamla şu ifadelere yer verdi: “Delegasyona 2011 yılı boyunca disiplin cezalarının tek seferde uygulandığı ve bunun sonucu olarak Abdullah Öcalan’ın aralıksız olarak 240 gün hücre cezasında tutulduğu bilgisi verildi. Böyle bir durum tamamıyla kabul edilemez. CPT Türk yetkililere İmralı Cezaevinde herhangi bir mahpusun bu kadar uzun süre hücre cezası çekmesinin tekrar edilmemesi için gerekli önlemleri alması gerektiği tavsiyesinde bulunmuştur.”
Dış dünya ile temas noktasında bir gelişme yok
CPT heyeti İmralı’ya bir başka ziyaretini ise 28-29 Nisan 2016’da gerçekleştirdi. Heyet bu ziyareti ile ilgili raporu ise yaklaşık 2 yıl sonra Ankara’nın talebi ile anca açıkladı. Raporda Abdullah Öcalan’ın 5 yıldır avukatları, 18 aydır da ailesi ile hiçbir görüşme yaptırılmadığı açıklandı. Abdullah Öcalan ve beraberindeki diğer tutsakların dış dünya ile telefon dahil hiçbir görüşmelerinin olmadığının belirtildiği raporda, iki yıl önceki ziyarete göre mekansal iyileşmenin olduğu ancak iletişim hakkının ise kötüleştiği ifade edildi. Raporda, “Haftada 168 saatten 159’unda (hafta sonları günde 24 saat dahil) tüm mahpuslar tek kişilik hücrede tutulmaktadır. Bu durum kabul edilemez. Mahpusların dış dünya ile temasları noktasında, 2013 ziyaretinden bu yana hiçbir gelişme sağlanmamıştır. Tam aksine, bazı bakımlardan durum daha da kötüleşmiştir. CPT, 27 Temmuz 2011’den bu yana avukatlardan gelen tüm ziyaret taleplerinin ve 6 Ekim 2014’ten bu yana akrabalardan gelen tüm ziyaret taleplerinin ‘elde olmayan sebeplerle’ (gemi arızası veya hava muhalefeti gibi) yerine getirilemediğine ilişkin Türk makamlarınca yinelenen açıklamalara itimat edemeyeceğini bir kez daha vurgulamak ister. Delegasyonun ziyaretin sonunda Adalet Bakanı ile yaptığı istişarede, Türk makamlarının, bir personel üyesince kaydedilip izlenen bu ziyaretlerin, terörü kışkırtmaya yönelik mesajlar iletmek için istismar edileceği şeklinde bir risk algılaması ile, Abdullah Öcalan’a hiçbir şekilde avukat görüşü izni vermemeye yönelik bir politika kararını benimsemeye devam ettikleri görülmüştür. 2013’te olduğu gibi, bu kısıtlamalar Türk hukukunda hiçbir yasal zemin olmaksızın uygulanmaktadır” ifadelerine yer verildi.
İmralı’ya son ziyaret: Bir iyileşme yok
CPT heyeti İmralı’ya son ziyaretini ise 06 - 17 Mayıs 2019 tarihleri arasında yaptı. Heyet bu ziyaretin raporunu ise geçtiğimiz yıl kamuoyu ile paylaştı. CPT raporunda 2016 yılından bu yana cezaevi sisteminde herhangi bir iyileşme olmadığının altı çizildi. Abdullah Öcalan ve diğer 3 tutsağın haftada ancak 6 saat bir araya gelebildikleri bilgisine yer verilen raporda, iki kişi olarak bir araya gelme süresinin de haftada üç saat olduğu paylaşıldı. Yine, günlük açık hava egzersizleri sırasında bir araya gelmenin yasak olmaya devam ettiği ifade edildi. Raporda, “Sonuç olarak tüm tutuklular, çoğu zaman tecride tabi tutuluyorlar” tespitine de yer verilerek, bu tecrit durumunun haftada 168 saatten 159’unu kapsadığı belirtildi. “İlgili tutsaklara ilişkin güvenlik koşulları ile temel insan hakları arasında bir denge oluşturulmalı” denilen raporda, düzenli aile ve avukat ziyaretlerinin olduğu “kalıcı bir sistem” oluşturulması çağrısında bulunularak, tutsaklara uygulanan tutukluluk rejiminin “tamamen değiştirilmesi” gerektiği vurgusunda bulunuldu.
CPT heyeti İmralı'ya gitmedi
Öte yandan CPT'den bir heyet, 11-25 Ocak 2021 tarihleri arasında Türkiye'ye bir ziyaret gerçekleştirdi. Ziyaret sırasında CPT, hükümet yetkililerinin yanı sıra İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) temsilcileriyle de görüştü. Ancak Asrın Hukuk Bürosu, CPT'nin bu ziyareti kapsamında İmralı Adası'na gitmediğini açıkladı. Asrın, konuya dair 28 Ocak'ta şu açıklamayı yaptı: "CPT'nin 2021 yılında yapmış olduğu bu ziyarette İmralı Cezaevi'ne ilişkin işkence uygulamasına vurgu yapmış olmasına rağmen, İmralı Cezaevi'ni ziyaret etmemesini ve bu konuda avukatlarından görüş almamasını eksik görmekteyiz. Zira 3 Mart 2020 tarihli aile görüşmesinden sonra İmralı Cezaevi'ne kimsenin ziyaret etmesine izin verilmediğini, 27 Nisan 2020 tarihli telefon görüşmesinden sonra da hiçbir şekilde haber alamadığımızı ve yasaklama kararları ile tecridin daha da ağırlaştırılmış olduğunu kendileri de bilmektedir. Uluslararası kurumların bu ve benzeri uygulamalarının İmralı Tecrit ve İşkence Sistemi'nin kalıcı halde sürdürülmesine vesile olduğunu da ayrıca hatırlatmak isteriz."