
'Şeffaf yürütülmeyen Covid-19 süreci aşılamayı da etkiledi'
- 09:06 9 Şubat 2021
- Güncel
İSTANBUL - Sağlık çalışanlarının aşılanmasıyla başlayan Covid-19 aşı sürecinin yavaş ilerlediğini söyleyen TTB Merkez Konsey üyesi Dr. Çiğdem Arslan, tek doz aşının yeterli olmayacağını ve aşılamaya dair verilerinde şeffaf paylaşılması gerektiğini söyledi.
Türkiye’ye getirilen Sinovac aşısıyla 14 Ocak’ta sağlık emekçileri aşılanmaya başlamıştı. Birincil risk gurubunda olan sağlık emekçilerinin aşılanmasında öncelikli risk grubunda olmayan kimi tanınmış kişilerin de aşılanması tepki çekmişti. İktidar tarafından görünmeyen kesim olan yoksullar, işçiler, mülteciler ve cezaevlerindeki tutsaklar düşük risk grubuna alınırken, yetkililerden aşılamanın nasıl devam edeceği yönünde açıklama da gelmedi. Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Konsey üyesi Doktor Çiğdem Arslan, aşılamaya ve yaşanan Covid-19 sürecine dair değerlendirmelerde bulunarak, sürecin şeffaf yürütülmediğini vurguladı.
‘Yaşlı nüfusunun aşıya ulaşması daha zor’
Aşılamanın, 14 Ocak’ta sağlık çalışanlarının aşılanmasıyla başladığını hatırlatan Çiğdem, “Son tablo da 2 milyon 200 bine yakın yurttaş aşılanmış oldu. Çoğu sağlık çalışanlarından oluşuyor. Hız biraz düştü tabi ki. 85, 95 yaş üstü şimdi ise 75 yaş üstü aşılanmaya geçti. Kademeli olarak giden aşılama da hız ilk dönemde ki kadar değil, daha az. Günde 250 bin kişi aşılanırken şimdi 100 binlere kadar düştü. Yaşlı nüfusun aşıya ulaşması sağlık çalışanlarına göre daha zorlu. Çünkü randevu sisteminden randevu alması veya sağlık birimine ulaşması, evde aşılama olsa da süreci biraz daha uzatmakta” diye konuştu.
‘Hangi bölgede eksiklikler var bilmiyoruz’
Çiğdem, kaç kişinin aşılandığına, aşıların hangi kesimlere ulaştığına dair herhangi bir veri olmadığına dikkat çekerek, “Elimizde ne yazık ki veri yok. Bireysel hekimlerin söylemleri üzerinden çıkarımlar yapabiliyoruz. Türkiye’de 24 bin Aile Hekimliği birimi var. 4 bin aile hekiminin hemşiresi yok yani destek bir ekibi yok. Bu da tabi ki sorunlara neden oluyor. Böyle olunca hangi bölgelerde eksiklikler var bilmiyoruz. Eksik birimlerin çoğunun yoksul kesimlerde olduğu söyleniyor. Oradaki insanların aşıya ulaşımı ne kadar gecikti? Hangi safhada? Hiçbir bilgimiz yok” dedi.
Aşılama sürecinin şeffaf ilerletilmediğini kaydeden Çiğdem, 3 buçuk milyon aşının henüz test aşamasında olduğunu ve bir sonraki sevkiyatın ne zaman olacağına dair bir bilgi olmadığını söyledi. Çiğdem, verilerin paylaşılması halinde sürecin işleyişine dair bilgi sahibi olunabileceğinin altını çizdi.
‘Şeffaf bilgiler paylaşılmadığı için sürece müdahil değiliz’
Aşı sürecinde TTB’den ve STÖ’lerden destek alınmadığını vurgulayan Çiğdem, “Eskiden sağlık ocaklarında bölge tabanlı aşılama, nüfus bazlı aşılama şeklinde giderdi. Ama şuan STK ve meslek örgütleri içinde olmadığı için bu şeffaf bilgilerde paylaşılmadığı için sürecin içine müdahil değiliz. Sadece sağlık çalışanı olarak önümüze program çıkıyor ve evde aşılmaysa filyasyon ekibi evde aşılamaya gidiyor. Hastane veya Aile Sağlı Merkezi ise orada da aşılama listesi, randevu veya hasta tespiti yapılırsa orada aşılama yapabiliyoruz. Kayıtta olmayan birçok insan da var, onlara ulaşılabiliyor mu bir bilgimiz yok. Filyasyon ekipleri de sonuçta nüfus kayıtları üzerinden adres taraması yapıyor. Bilmediğiniz bir 75-85 yaş üstü kişinin kaydı yoksa ulaşamazsınız. Daha bölge tabanlı STK, Sağlık Meslek Örgütleriyle beraber daha yerel komisyonların kurulduğu bir süreç olmalı” diye ifade etti.
‘Kimlik numarası olan mülteciler sistemde hiç görünmüyor’
Mültecilerin, riskli gruba alınmadığını belirten Çiğdem, “ TC kimlik numaraları olmalarına rağmen sistemde hiç görünmüyorlar. Bu konuda mağdur olan çok fazla kişi var. Bir aile sağlığı merkezine 75 yaş üstü için 50-60 kişi başvurmuş hiç aşı ulaşmamış merkezler ne yazık ki bunu yapamıyor. Burada da bir kaos doğuyor. Bu da tabi ki insanlarda toplumda bir güvensizlik yaratıyor. Aşı nerede? Aşı yok. Aşının gidilmediği birimler bir şekilde eksik hesaplanıp gönderilemediği birimlerde de böyle bir aksaklık oluyor. Bunun organizasyonunun çok iyi yapılması lazım bu da ancak yerel ile ve oradaki işi yapacak birebir temaslarla hızlı reaksiyonlarla sağlanabilir” ifadelerine yer verdi.
‘Cezaevleri riskli olmasına rağmen ikinci aşılama gurubunda’
Cezaevlerinin de riskli grupta olduğunu fakat bakanlığın aşılama sıralamasında ikinci grupta yer aldığını söyleyen Çiğdem, birinci aşılamaya alınması gerektiğini ifade ederek, “Fiziki ve hijyen koşullarının sağlanması biraz daha zor. Riskli grupta olduklarını biliyoruz ama aşılama da o kadar riskli bir kategoriye alınmamışlar. Alındıkları ikinci aşamada da en üst seviyede değiller. Orada da belli bir sıralama beklemeleri gerekiyor. Gelen aşı miktarına bakarsak muhtemelen önümüzde var olan aşılarla aşılanmaları çok mümkün görünmüyor. Ne zaman aşı gelecek ya da ne zaman aşılanacaklar bunlar hep soru işareti. Riskli grupta olmalarına rağmen risk sıralaması biraz daha aşağıda yer almış. Geç aşılanacak gruplardan biri onlar da” diye konuştu.
‘İlk risk grubunda olmayanlar da aşılandı’
Çiğdem, aşılama kriterlerinin paylaşılmadığını, ilk aşılama sürecinde risk grubunda olmayan kimi kişilerin aşılandığı bilgisinin kendilerine ulaştığını aktardı. Çiğdem şöyle devam etti: “Sağlık çalışanı ve risk grubunda yer almadığı halde siyasetçilerin, belediye çalışanlarından kimilerinin, üniversitenin rektörlerinin bir kısmının da aşılandığı haberini aldık. Neye göre aşılanıyoruz? Biraz burada şeffaflığını ve güvenini yitirse de bu kıssasın dışına çıkan kişilerde oldu. Onu neye göre belirlediler bilemiyoruz. Risk grubu dışında aşılanan ve bunu paylaşan insanlar var, nedenine ilişkin bir açıklama yok.”
‘Verileri paylaşmak topluma hesap vermektir’
Verilerin paylaşılmasının önemli bir noktada durduğunu ve bir hesap mekanizması geliştirdiğini kaydeden Çiğdem şunları aktardı: “Verileri paylaşmak, Ne yaptım? Nedeni bu sonucu da bu olacaktır demektir. Olması gereken topluma bir hesap vermedir. Şimdi şeffaf veri paylaştığınızda bunu iyi veya kötü elinizdeki verilerin neden böyle olduğunu ve sonrasında neler olacağını açıklamanız gerekir. Açıklanamayan bir şeyler varsa veriler paylaşılmamış olabilir. Veya bu sürece toplumu dahil etmeme isteği olabilir. Altında neler yatar onları tek tek düşünmek gerekir. Bir sağlık bakanlığı, bilim insanı verileri paylaşmakla, toplumu bilgilendirmekle sorumludur. Onu da bundan alıkoyan bir neden var mıdır? Bunu da düşünmek gerekir.”
‘Pandemi yukarıdan yürütüldüğü için insanlar sürece dahil olamadı’
Virüsten korunma aşamasına toplumu dahil etmenin en önemli yolunun verilerin açık bir şekilde paylaşılmasından geçtiğine işaret eden Çiğdem, “Toplum dahil olduğu zaman bu mekanizmayı çözebileceğini fark eder ve buna bir cevap doğurur. Pandemiyi en başından beri böyle yönetselerdi toplum bunu sahiplenip kendi bireysel korunma mekanizmasıyla bunun önüne geçebileceğini, bunun sadece bakanlık tarafından değil bireyler üzerinden de yürütülen bir mücadele olduğunun farkına varabilirdi. Ama tam tersine yukarıdan bir yönetim ile Pandeminin yönetebileceğini göstermeye çalıştıkları için insanlar, ‘yürüyen bir süreç var bizim bunda rolümüz yok’ diye düşünmeye başladılar. Ve yanlış bir mekanizma oturdu. O yüzden salğın biraz daha ağır geçti. İnsanlarla temas kurduğunuzda bu durumu algılayabiliyorsunuz. Aslında herkes pandemi de birer başrol” dedi.
‘Tek aşı kullanımı yeterli değil’
Çiğdem, Sinovac aşısının güvensiz olmadığını, çalışmaları yapılan bir inaktiv aşı olduğunu kaydederek, “Yan etkileri çok fazla değil. Aşılanma sonrası koruyuculuk önemli. Aşılanma sonrası hastalığa yakalanma olsa bile çok ölümcül seyretmeyeceğini bilmek önemli. Bunlar pozitif tarafları ama negatif tarafları da neden tek aşı? Diğer aşılar neden sağlanmadı? Bunlar merak ettiğimiz sorular. Biz sağlıkçılar olarak biliyoruz ama toplumla da bunu bütün verileriyle paylaşmak istiyoruz. Örneğin ülkemizde ki faz 3 çalışmaları bitmeden ara bilgi ile bildiri paylaşılması, yeterli sayıda gönüllü ile çalışılmadan verilerin paylaşılması, çalışma bitmeden ara bilgi vermek olumsuzluğa neden oldu” diye konuştu.