Kadınlar: Tecride kimse sessiz kalmamalı

  • 09:03 5 Şubat 2021
  • Güncel
 
Safiye Alağaş-Sema Çağlak
 
DİYARBAKIR - Tutsakların başlattığı açlık grevi eylemine dikkat çeken kadınlar, "İmralı'da bütün haklar ayaklar altına alınıyor. Türkiye kendi hukukunu çiğniyor. Tecrit yalnızca Kürtler üzerinde değil tüm Türkiye halkları üzerinde de uygulanıyor. Kimse sessiz kalmamalı” dedi.
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan'a yönelik sürdürülen tecridin tamamen kaldırılması ve cezaevlerinde artan hak ihlallerinin son bulması talebiyle Türkiye ve bölge cezaevlerinde bulunan PKK'li ve PAJK'lı tutsakların 27 Kasım 2020 tarihinde başlattığı açlık grevi eylemleri süresiz-dönüşümlü olarak 71’inci gününde devam ediyor. Tutsak yakınları, insan hakları savunucuları ve sivil toplum örgütleri, tutsakların başlattığı açlık grevi eylemine duyarlılık çağrısında bulunurken, bu çağrılar iktidar tarafından cevapsız kalıyor.
 
Açlık grevlerine ses verilmesi gerektiğini söyleyen kadınlar, tutsakların zor şartlarda olduğuna dikkat çekti.
 
'Tutsaklar taleplerinde haklı'
 
Tutsakların talebi yerine getirilinceye kadar dayanışma içinde olacaklarını söyleyen Nazime Çokdalan, "Talepleri bizim de talebimizdir. Tutsakların elinden başka bir şey gelmiyor. Ellerinden gelen tek şey bedenlerini açlığa yatırmak. Tutsaklar taleplerinde sonuna kadar haklı. Onlar özgürlük ve adalet talep ediyor. Türkiye'de ne özgürlük var ne de adalet var. Egemenler her geçen gün büyük bir krizin içine giriyor. Toplum üzerinde de büyük bir tecrit uyguluyor. Halk ve siyasetçiler tutsaklarla dayanışmak için meydanlarda olmalı. Biz dışarıda daha fazla mücadele edebiliriz. Tutsakların bizden beklentileri var. Hükümet isterse tutsakların taleplerini yerine getirebilir. Ancak sanki böyle bir eylem yokmuş gibi sessiz kalmayı tercih ediyor. Bütün tutsakların ailesiyle, avukatıyla görüşme hakkı var. Ancak bütün bu haklar İmralı'da ayaklar altına alınmış. Türkiye burada kendi hukukunu çiğniyor" diye belirtti.
 
'Artık yeter, tecrit son bulsun'
 
Tutsaklara açlık grevi eyleminden başka bir yol bırakılmadığının altını çizen Gurbet Alkış, tecridin son bulması gerektiğini vurguladı. Gurbet, "Aileler açlık grevinden dolayı çok üzülüyor ve zorlanıyor. Tecridin yasalarda yeri yok. Tutsakların uğradığı hak ihlalleri hukuki değil. Çözüm yolu barıştır. Barış sağlanırsa sorunlar kendiliğinden çözülür. Açlık grevlerine yönelik büyük bir sessizlik var. Herkesin ses çıkarması gerekiyor. Sesimizi ne kadar çıkarırsak açlık grevi eylemine o kadar cevap oluruz” diye ifade etti.
 
'Tutsaklar için kaygılıyız'
 
Yesure Oruç ise,  "Tutsaklarımızın açlık grevine girmesini ve cezaevinden cenazelerinin çıkmasını istemiyoruz. Biz onlar için çok kaygılıyız. Bizim talebimiz onurlu bir barıştır. Biz her alanda zulme maruz bırakılıyor. Aileler sessiz kalmasın. Cezaevinden cenazelerin çıkmasından korkuyoruz. Geç kalmadan tutsakların talepleri yerine getirilsin" diye konuştu.
 
'Taleplerin yerine getirilmesi için mücadele edelim'
 
Tecridin tüm toplum üzerinde uygulandığını ifade eden Sitiye Çakır da, en büyük sorumluluğun dışarıda olan ailelere ve halka düştüğüne işaret etti. Sitiye, 2018 yılında gerçekleşen açlık grevi eyleminde yaşamını yitirenlerin de olduğunu hatırlatarak, bir kez daha aynı üzüntüyü ve endişeyi yaşamak istemediklerini sözlerine ekledi. Sitiye, “Artık Kürtler ölmesin. Bütün Kürtler aynı talep için mücadele edelim. Eylemler yapmalıyız. Bu haksızlığı ortadan kaldırmalıyız. Tecrit sadece Kürtler üzerinde uygulanmıyor. Türkler üzerinde de tecrit uygulanıyor. Kimse sessiz kalmamalı. İnsanlar artık açlıkla yüz yüze kalmış durumda. Yurttaşlar perişan durumda. Tecridin etkisi yaşamın her alanında hissediliyor. Eğer tecrit ortadan kalkarsa Ortadoğu huzura kavuşur. Ancak bunun için herkesin tecridin kalkması için ses çıkarması gerekiyor. Bütün yük tutsakların sırtına bırakılmamalı. Her yerde tutsaklar için bir ses çıkarabiliriz" dedi.