Besiye Özer: 25 yıllık tutsaklık, 1 ölüm orucu, 3 açlık grevi

  • 09:05 29 Ocak 2021
  • Güncel

Safiye Alağaş-Sema Çağlak

DİYARBAKIR - 25 yıldır tutsak olan Besiye Özer, 1 kez ölüm orucuna, 3 kez ise açlık grevi eylemine katıldı. Sağlık sorunları ve grevlerin yarattığı tahribatlar nedeniyle kaygılı olan kardeşi Zeynep Özer, tutsakların eylemine bir an önce ses verilmesi gerektiğini belirterek çağrıda bulundu.
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan'a yönelik sürdürülen tecridin tamamen kaldırılması ve cezaevlerinde artan hak ihlallerinin son bulması talebiyle Türkiye ve bölge cezaevlerinde bulunan PKK'li ve PAJK'lı tutsakların 27 Kasım itibariyle başlattığı açlık grevi eylemleri süresiz-dönüşümlü olarak devam ediyor. Eylem, 13’üncü grupla 64’üncü gününe girdi. 
 
Eylemde yer alan tutsaklardan biri de Besiye Özer. 25 yıldır tutsak olan Besiye, 1996 yılında bir kişinin üzerine ifade vermesi sonucunda tutuklandı. Bir süre Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan Besiye daha sonra Midyat M Tipi Kapalı Cezaevi’ne sürgün edildi. 1998 yılında Midyat M Tipi Cezaevi'nde kaldığı süre içerisinde cezaevlerinde yaşanan baskıları kabul etmedikleri için başlatılan ölüm orucuna dahil olan Besiye 27 gün ölüm orucunda kaldı. 2012 yılında yine PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecride karşı başlatılan açlık grevi eylemine dönüşümlü olarak katılan Besiye eylemin sonlandırılmasının ardından Gebze M Tipi Kadın Kapalı Cezaevi’ne sürgün edildi.
 
Besiye son olarak Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven öncülüğünde 8 Kasım 2017 tarihinde PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde sürdürülen tecridin son bulması için başlayan açlık grevi eylemine 7 Ocak 2018’de dahil oldu ve 140 gün açlık grevinde kaldı.
 
'İmralı'da tecrit son bulursa, Türkiye'nin tamamında son bulur'
 
Besiye'nin kardeşi Zeynep Özer bir yıldır görüşe gidemediklerini, bunun nedeninin ise pandemi olduğunu söyledi. Açlık grevlerine dikkat çekerek tecridin dışarıda ve toplum üzerinde de uygulandığını kaydeden Zeynep, kimsenin fikirlerini, düşüncelerini rahatça dile getiremediğinin altını çizdi. Zeynep, “Çok baskı uygulanıyor. Halk olarak tecritteyiz. İnsanlar artık komşularıyla dahi rahat konuşamıyor. Birbirimizden korkuyoruz. Sadece dışarıda hava alabiliyoruz yoksa biz de tecridi yaşıyoruz. Tecrit 2013 yılından beri tüm toplumda yavaş yavaş ilerledi. Biz farkında olmadan hayatımıza girdi. Ancak cezaevlerinde ve İmralı'da daha fazla hissediliyor. Aslında İmralı'da tecrit son bulursa Türkiye'nin tamamında tecrit son bulur. Yaşanan sorunlara dair bir çözüm yolu bulunur. Onurlu bir çözüm olursa huzursuzluk ve ekonomik kriz biter” diye ifade etti.
 
'Korona ile birlikte tecrit derinleşti'
 
Cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerinin İmralı'daki tecritle bağlantılı olduğunu kaydeden Zeynep, tecridin son bulması ile hak ihlallerinin de son bulacağını dile getirdi. Zeynep, “Kimse hakkını sana vermez. Ancak mücadele ederek alabilirsin. Onlar da bunu biliyor. Ve doğal haklarını almak için mücadele ediyorlar. Şu an zor durumdalar. Hiçbir haklarından yararlanamıyorlar. Korona ile birlikte tecrit iyice derinleştirildi. Korona bahane oldu onlar için” dedi.
 
‘Türkiye ve Diyarbakır'dan ses çıkmalı'
 
Avrupa'da tutsaklarla dayanışmak için eylemlerin yapıldığını hatırlatan Zeynep ancak yeteri derecede ses getirmediğine işaret etti. Diyarbakır ve Türkiye'den tepkilerin yükselmesi gerektiğini söyleyen Zeynep, "İnsanları açlıkla terbiye edip sessizleştiriyorlar. Bu sessizlik insanları kendi içinde isyan ettiriyor. Ama içlerinde yaşadıkları bu isyanı ne zaman dışa vururlar bilmiyorum. Bu grev ölüm orucuna dönüşmeden sesimiz çıkmalı. Yoksa ölüm orucuna doğru gidiyor. Devam ettikçe kötüye gidecek. Tutsaklar da eylemden yana kararlılar. Bırakmaya niyetleri yok. Biz ölüm çıkmasını istemiyoruz. Geçen defa insanlar yaşamını yitirdi. Tutsak aileleri yalnız bırakılmasın. Herkes sokağa çıkmalıdır. Çünkü güzel bir şey olacaksa hepimiz etkileniriz. Kötü bir şey olacaksa yine hepimiz etkileniriz" diye konuştu. 
 
‘Dayanışmamız gerekiyor’
 
Besiye'nin 3 kezdir açlık grevi eylemine katıldığını hatırlatan Zeynep, şöyle devam etti: "Bir kez de ölüm orucu eylemine katılmıştı. Her defasında çok kaygılanıyoruz. Ne gecemiz gece ne gündüzümüz gündüz oluyor. Geçen defa annem aylarca Gebze'de kaldı. Cezaevi önündeki eylemlere katıldı. Biz de buradaki eylemlere katıldık. Sürekli ‘acaba ne olacak’ diye kaygılanıyorduk. Yine aynı kaygıyı yaşıyoruz. Son bir yıla yakındır pandemi dolayısıyla kaygılıydık, şimdi bir de açlık grevi eylemi başladı kaygımız arttı. Yani devlet bize hiç rahat yüzü göstermiyor. Benim tek isteğim herkes tutsaklara sahip çıksın. Sessiz kalınmasın. Normal bir süreçten geçmiyoruz. Tutsaklarla dayanışmamız gerekiyor" şeklinde belirtti.