‘Yasa demokrasinin itlafı, iradenin yok sayılmasıdır’

  • 09:03 24 Ocak 2021
  • Güncel
Melike Aydın 
 
İZMİR - Sivil toplum örgütlerine kayyım atamanın önünü açan yasayı değerlendiren İmece Dostluk Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Günseli Kaya, “İradeyi yok saymak bu ülkede zaten yeni değil. Bu iradenin yok sayılmasının kitle örgütleri, meslek örgütleri açısından bir ifadesidir. Bu aslında demokrasinin itlaf edilmesidir” dedi. 
 
AKP tarafından Meclis’e getirilen ve 27 Aralık 2020’de kabul edilen “Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi” ile sivil toplum örgütlerine kayyım atamayı öngören yasaya tepkiler gelmeye devam ediyor. Yasayı, “demokrasinin itlafı” olarak gören İmece Dostluk Derneği Yönetim Kurulu Başkanı ve hak savunucusu Günseli Kaya, ajansımıza değerlendirmelerde bulundu. 
 
‘Derneğin önceliği dayanışma’
 
İmece Dostluk Derneği hakkında kısa bir bilgi veren Günseli, derneğin İzmir’de 2008’de kurulduğunu söyledi. Derneğin 12 Eylül Askeri Darbesi sonrası özellikle cezaevlerinden çıkan ve toplumsal hayatta sıkıştırılarak sivil ölüme mahkum edilenlerle dayanışma önceliği olduğunu belirten Günseli, derneğin sosyal sorunlara değinmek, demokrasi kültürünü geliştirmek, demokratik mekanizmaların oluşması için faaliyet yürüttüklerini dile getirdi. 
 
‘Çalışmalar durmak zorunda kaldı' 
 
Dernek olarak şu an dünyanın gündeminde de olan ekolojik yıkıma dair de çalışmalarının olduğunu ifade eden Günseli, “Faaliyet alanımız çeşitli. Aydınlanma faaliyeti gündemi izliyoruz. Konferans düzenliyoruz, çalışmaları olan akademisyenleri getiriyoruz. 8 Mart 2011’de ‘Ateşi Biz Çaldık ve ‘Çıkmak için karanlıktan’ adlı şiir performans gösterisi düzenlemiştik. 2018 de Bertolt Brecht’in Carrar Ananın Tüfekleri adlı tiyatro sergiledik. Dario Fo’nun ‘Ödenmeyecek ödemiyoruz’ oyununa başlamıştık ama salgın hastalık nedeniyle çalışmalar durmak zorunda kaldı” dedi.
 
‘Halkın çıkarılan yasalardan haberi yok’
 
Pandeminin bir araya gelmeyi engellemesine rağmen İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri’nin bileşeni olarak, çıkarılan torba yasalara tepki verdiklerini söyleyen Günseli, bu süreçte akademik kariyeri olan konunun uzmanlarının bile ayırt edilmesi ve çözülmesi zor bir kaotik ortam yarattığını ifade etti. Günseli, “İçinde otoriter toplumu güçlendiren, var olan demokratik hak ve özgürlükleri yok eden ve aslında sivil örgütlenme denen devlet ve hükümet dışında meslek ve kitle örgütlerini çalışamaz hale getiren hükümler taşıdığını görüyoruz. Birçok insanın çıkarılan yasalar ve yönetmeliklerle ilgili çok da bilgi sahibi olduğunu düşünmüyoruz. İnsanlar o kadar iş ve aş peşindeler ki yaşam koşulları o kadar ağırlaştı ki insanlar doğrudan kendi hayatlarına dokununcaya kadar çıkarılan yasa ve yönetmeliklerden haberdar olamıyorlar” dedi. 
 
‘İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne aykırı hükümler içeriyor’
 
Sivil tolum örgütlerine kayyım atamayı öngören yasaya ilişkin konuşan Günseli, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin önerilerine uygun olarak düzenlendiğinin iddia edildiğini fakat söz konusu yasanın yazılışı ile işlevi arasındaki farka dikkat çekti. Günseli, yasanın 1948 yılında Türkiye’nin imzaladığı BM İnsan Hakları Evrensel bildirgesi hüküm ve maddelerini aştığını ifade ederek, “Bizim için demokratik toplumun esasları 2 büyük dünya savaşı yaşamış milyonlarca kayıp vermiş onlarca ülkenin yıkımına neden olan insanlık ailesinin kazanımlarını ifade eden BM İnsan Hakları Sözleşmesi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve onun hükümleri mademki bu sözleşmelerin altına imza atmış çıkarılan bütün yasalar o insanlık ailesini yıkımlar bedeline aykırı olamaz. O hükümlere aykırı bir yığın maddeyi içerdiğini söylemek lazım” diye belirtti.
 
‘Muhatapları karşı olsa da yasa çıkarılıyor’
 
Şimdiye kadar hiçbir yasanın muhatabı olan sağlık, hukuk veya farklı meslek gruplarıyla kurulan bir konsensüse dayanarak çıkarılmadığını ifade eden Günseli sivil toplum örgütlerinin de kendilerini doğrudan ilgilendiren bu yasadan medyaya düştükten sonra haberdar olduğunu kaydetti. İnternet aracılığıyla yapması gerekenin bildirildiği kurumlara indirgendiklerini belirten Günseli, “Doğrudan hedefteki demokratik yapılanmalar dernekler meslek ve kitle örgütleri, barolar, arkadan pandemi olmasaydı Tabipler Odası ve TMMOB olacaktı. Biz yerelde var olan bir yapılanmayız. Bizim görüşümüzün alınmaması bir yana on binlerce üyesi olan meslek ve kitle örgütlerinin görüşü alınmıyor. Barolar yasasında değişiklik yapıyor ekseriyeti de karşı ama bu yasa resmi gazetede yayınlanıyor” sözleriyle tepkisini dile getirdi. 
 
‘Yasa demokrasinin itlafı, iradenin yok sayılmasıdır’
 
İnsanları bir araya getiren kurumları yok etmenin demokrasiyi yok etmek anlamına geldiğinin altını çizen Günseli, bu yasa ile amaç ve çalışmaların belirtildiği tüzüklerinin İçişleri Bakanlığı tarafından onaylandığı halde yöneticilerinin herhangi bir kuşku ile soruşturmaya uğraması halinde dernek yönetimlerine kayyım atanabildiğini, mal varlıklarına el konabildiğine işaret etti. “Bizim bütün zenginliğimiz dostlarımız ve üyelerimizdir” diyen Günseli, “Kendi onayladığınız, varlığını kabul ettiğiniz bir yapının bir elemanına bir kuşku ile soruşturma açıldığında yok sayarsanız ona bağlı üyelerin iradeyi de yok sayarsınız. İradeyi yok saymak bu ülkede zaten yeni değil. Bu iradenin yok sayılmasının kitle örgütleri, meslek örgütleri açısından bir ifadesidir. Bu aslında demokrasinin itlaf edilmesidir” diye belirtti.
 
‘Hukuki süreçler aradan çıkarılıyor’
 
Günseli, sivil toplum örgütlerinin bir diğer yandan da 1991’de çıkarılan “terörle mücadele” adı altındaki yasa ile hedef alarak, somut bir eylem olmasa da kanaatle “terörist” olduğuna karar verilen ya da düşünülen sivil insanların ölüme mahkum edilerek yaşamlarına son verildiğini dile getirdi. Günseli, “Bir insanı bir ihtimale, bir kuşkuya bağlı olarak yargı sürecini beklemeden görevden alıyorsunuz ve o işlevsiz hale geliyor. Diğer insanlara da bu gözdağından hareketle sindirmeye yönelik harekettir. Biz var olduğumuzdan bu yana demokratik değerlerimize yasaların hukuka uygun olması gerektiğini olmaması halinde de bu yasalara ilişkin farkındalık yaratmayı kendimize görev olarak koyan yapılanmalardan biriyiz” diye belirtti. 
 
‘Yasa karşısında birlikte mücadele edilecek’
 
Yasa karşısında demokratik kitle örgütlerinin bugüne kadar kazanılmış hak ve özgürlüklere ve imza altına alınan bütün hakları uygulanana kadar ortak mücadele hattında yürüyeceklerini ifade eden Günseli son olarak şöyle konuştu: “Asla yalnız yürümeyeceğiz. Hukuk örgütleriyle meslek ve kitle örgütlenmelerle yerel yapılanmalarla birimize yapılan saldırı hepimize yapılan saldırıdır. Demokrasiye dönük saldırı bütün demokratik yapılara yapılan saldırıdır. Antidemokratik saldırılara karşı duruş da ortak mücadeleden geçecektir. Dolayısıyla tek başımıza bir yol haritası çizmeyeceğimizi söylemek isteriz. Demokrasi güçleri ile o birlikteliği güçlendirerek et ve kemiğe süreç mücadele ile devam edecek. Bu mücadelenin bir tarafı yasal ve hukuksal mücadele olacak. Diğer yanı da doğrudan doğruya uluslararası sözleşmeler ve anayasadaki özgürlük ve hakları dayanak yaparak hakları doğrultusunda kullanılması biçimde olacaktır.”