
Gulgeş Deryaspi: Ceza verilmesinin tek sebebi Kürt yazar olmam
- 09:07 21 Aralık 2020
- Güncel
BİTLİS - İktidarın, Kürtçe çalışma yürüten herkese bedel ödettiğini söyleyen yazar Gulgeş Deryaspi, “Ben bu zamana kadar Kürt dili edebiyatı üzerine çalıştım, bundan sonrada çalışmalarımı sürdüreceğim. Tutuklansam da, öldürülsem de geri adım atmayacağım” dedi.
Bitlis Tatvan’da 25 Temmuz 2019 tarihinde evine yapılan baskınla gözaltına alınan ve katıldığı basın açıklamaları ve yürüyüşler gerekçe gösterilerek 30 Temmuz 2019 tarihinde tutuklanan Yazar Gulgeş Deryaspi, 9 ay tutukluluğunun ardından geçtiğimiz aylarda serbest bırakıldı. Tutuksuz yargılaması devam eden Gulgeş’in son duruşması 3 Aralık’ ta görüldü. Duruşmada Gulgeş hakkında, “Örgüt üyeliği” iddiasıyla 6 yıl 3 ay hapis cezası verildi. Kürt diline yönelik baskı ve kendisine verilen habis cezasına ilişkin değerlendirmede bulunun Gulgeş, “Kürtçe çalışma yürüten herkes bedel ödeyeceğinin farkında. Benimde tutukluluğumun tek sebebi Kürt yazar olmam” dedi.
‘Kürtçe bir yaşamı başka dile nakletmek kolay değil’
Neden bu dilde yazıyor sununuz? Sorusunun sadece Kürt yazarlara yöneltildiğini söyleyen yazar Gulgeş Deryaspî, farklı dilde yazan bir yazarın böyle bir sorunun karşısında şaşkınlık yaşayacağını fakat Kürt dilinin yasaklanan bir dil olmasından kaynaklı kendisinin hiç şaşırmadığın ifade etti. Gulgeş, “Çünkü dilimize kıymet verilmedi. Dilimiz, günlük yaşam dili olmadığı için soruluyor bu soru. Kürtçe yazmayacaksam hangi dilde yazayım? Türkçe mi yazayım? İngilizce mi yazayım? Hangi dilde yazarsam yazayım benim yaşamımı anlatamaz. Bir yazar yaşamı boyunca beş duyu organıyla ne his ettiyse o hisleri doğrultusunda bir sentez oluşturarak yazıyor. Ben Kürt bir ailede doğdum. Annem Kürt, babam Kürt’tü. Yaşadığım toplum Kürt’tü. 17 yaşıma kadar Kürt bir toplumun içindeydim ve Kürtçe dışında bir dil bilmiyordum. Yaşamının Kürtçe tamamlamışken, beynimde oluşturduğum şeyleri başka bir dille yazarsam sıkıntı yaşarım. Belki 70 yıl daha Kürt olarak yaşayacağım. İnsanın kendi felsefesini göz ardı etmemek gerekir. Benim felsefemde yüzyıllardır her şey Kürt diliyle inşa oldu. Kültürüm, inancım, dinim, yaşam felsefem bütünü Kürtçeyle inşa oldu ve bir seviyeye vardı. Bu yaşamı olduğu gibi nasıl başka bir dile nakledeyim ve paylaşayım. Kürtçe bir yaşamı farklı bir dile nakletmek kolay değil. Bu nedenle her millet nasıl ki kendi diliyle de yazıyor ve kedini daha kolay ifade edebiliyorsa ben de Kürtçe yazıyorum” diye vurguladı.
‘Kürt edebiyatını yoktan var ettik’
Kürt dilinin yüzyıllardır sürekli yasaklandığını vurgulayan Gulgeş, yasaklamalar ve koşullara rağmen Kürt edebiyatını başarılı bulduğunu dile getirdi. Gulgeş, “Kürt edebiyatını dünya edebiyatlarıyla kıyaslamıyorum çünkü bizim şart ve koşullarımız onlarla aynı değil. Kürtçe eğitim, pazar, siyaset ve yaşam dili olmamış. Felsefi, tıbbi, resmi terimleri Kürtçeye çeviremiyoruz. Çünkü egemen dillerin etkisin de kaldık. O dille yetiştirilmek zorunda bırakıldık. İsteyerek değil zorla. Kürt edebiyatının bu yasaklamalara, cezalara, dile yönelik saldırılara rağmen geldiği aşama iyi. Çok kişi Kürkçe şiirler, romanlar, hikâyeler, araştırmalar yaptı. Yine felsefe, hukuk ve diğer terimler üzerine çok iyi çalışmalar yapıldı. Eğer dilimiz yasak olmamış olsaydı, eğitim, pazar dili olmuş olsaydı; ilkokuldan doktorasına, yüksek lisansından profesörlüğe kadar eğitim koşulları olsaydı, ekonomik anlamda koşullar oluşturulmuş olsaydı ve Kürt edebiyatı bu aşamada olmuş olsaydı işte o zaman tehlikede diye bilirdik. Kürt edebiyatını olmayan koşullarda yoktan var ettik. Bundan dolayı Kürt edebiyatını başarılı buluyorum” ifadelerine yer verdi.
‘Kürt kadınları Kürtler için yeni bir yaşam inşa etti’
“Gazeteci, siyasetçi, edebiyatçı ve diğer alanlarda çalışan Kürt kadınları olarak küllerimizden doğduk” diyen Gulgeş, kadınların bu sıfatları almamak için ölümden tutuklamaya kadar büyük riskleri göze alarak kazandığını vurguladı. Gulgeş, “Tarihte ve toplumda kadının neler yaşadığından söz etmek istemiyorum. Sadece bildiğim bir hikâyeyi anlatmak istiyorum. Bir kadın vardı Kumrike adında. 15 yaşında ailesi tarafından 60 yaşında bir erkek ile zorla evlendirilmek istendi. Ve o bunu istemediği için bir gün ortadan kayboldu bir daha bulunamadı. Belki de öldürüldü. Bir edebiyatçı, siyasetçi, felsefeci, gazeteci olmak için kadınların hiç birine bu imkânlar aile ve toplum tarafından ayaklarına serilmedi. Yazarlık yapan, siyasetin içinde yer alan, gazetecilik ve bunun gibi çalışmalar yapan kadınlar dönüp tarihe baksalar inanıyorum ki gözyaşlarına hâkim olmayacaklar. Çünkü Kürtler için yeni bir yaşam inşa ettiler. Bunun bir paçası olmanın verdiği his tarif edilemez. Bu hisleri tarih ve kitaplar anlatabilir” sözlerini dile getirdi.
‘Kürtçe çalışma yürüten herkes bedel ödeyeceğini biliyor’
Kürt dilinde çalışma yürüten birçok kişinin gözaltı ve tutuklamamalara maruz kaldığını söyleyen Gulgeş, kendisinin de bu duruma maruz kalacağını bildiği halde bundan vazgeçmediğini kaydetti. Kürtlere yönelik baskı ve tutuklamaların sadece edebiyat alanıyla sınırlı kalmadığını söyleyen Gulgeş, “Kürtçe ve lehçelerinde yazan herkes bir bedel vereceğinin farkında. Bu sadece yazarlık için böyle değil. Kürtçe dili üzerinde yürütülen bütün çalışmalar için geçerli. Tiyatro, gazetecilik ve diğer bütün alanlarda çalışanlar mutlaka bedel ödetiliyor. Kapımı kırarak evimi bastılar ve 4 gün tecrit uyguladılar 9 ay tutuklu kaldım. 6 yıl 3 ay da ceza verildi. Yarın başıma ne getirirler onu da bilmiyorum. Bana verilen bu ceza onlara yeterli gelmeyebilir. Daha ağır cezalarda verilebilir. Ne olursa olsun geri adım atmayacağım ve Kürtçe yazmaya devam edeceğim. Ben bu zamana kadar Kürt dili edebiyatı üzerine çalıştım. Kurdî-Der’de Kürtçe dersler verdim. Bundan sonrada bunun üzerine çalışacağım. Tutuklansam da, öldürülsem de geri adım atmayacağım, çalışmalarımı sürdüreceğim” diye ifade etti.
‘Kürt yazar olduğum için tutuklandım’
Tutukluluğunun gerekçesinin Kürt yazar olduğunu söyleyen Gulgeş, bu durumun uluslar arası hukuka aykırı olduğunu belirtti. Farklı gerekçelerle kendisine farklı davalarda açıldığını söyleyen Gulgeş, hakkında açılan davada iki kişinin aleyhinde verdikleri ifadelerin gerçeği yansıtmadığını kaydetti. Gulgeş, “Mahkemede savunmamı verirken de Kürtçe yazarlık yaptığım için yargılandığımı söyledim. Dava açılmadan önce ifadesi alınan kişinin tutanaklarında savcılığın ismi yok, sicil numarası yok, avukatın ismi de el yazsısıyla yazılmış. Yüzde yüz sahte belgelerle tutuklandım. Bu kişi mahkemede benimle yüzleşirken, ‘Ben böyle bir ifadeye imza atmadım bu kadını da tanımıyorum’ dedi. Yine aleyhime ifade veren diğer kişi Tatvan’da yüzlerce kişi için ifade vermiş. Kişi ifadesinde, ‘Ben 2012 de İran’a gittim ve 2013 tarihine kadar dönmedim. Gulgeş’i Haziran 2012’de Bitlis dağında gördüm’ İran’da Bitlis dağı yok. Ben Haziran 2012 yılında burun ameliyatı geçirdim ve hastanede yatıyordum. Bu durumu belgelerle mahkemeye sundum buna rağmen yine ceza verildi. Ayrıca bu kişi adli suçlardan tutuklu ve aleyhine ifade verdiği kişilere para karşılığında ifadesini geri alacağı yönünde şantaj yaptı. Bunu bile belgelerle mahkemeye sunduk yine kabul edilmedi. Bana ceza verilmesi için bir bahane gerekiyordu. ‘Seni yazdığın 3 Kürtçe kitap için tutukladık’ diyemezdiler. Çünkü dünya hukuku böyle bir şeyi kabul etmez. Bizde kabul etmiyoruz” diye konuştu.
‘Eger hun ne nebin yek hun ê herîn yek bi yek’
Son olarak Kürt halkının zorlu bir süreçten geçtiğini, bu zorlu sürecin atlatılması için cesur olunması gerektiğini söyleyen Gulgeş, “Korku bu yaşadıklarımız önüne geçemez. Bunu bilmek ve birbirimize sahip çıkmak zorundayız. Halk tutukluya, tutuklu siyasetçiye, siyasetçi tutukluya sahip çıkmak zorunda” diyerek Cigerxwîn’un ‘Eger hun ne nebin yek hun ê herîn yek bi yek’ sözünü hatırlatarak Kürtlere birlik çağrısında bulundu.