Engellilerin sorunları arttı: Hak temelli politikalar hayata geçirilmeli

  • 09:02 13 Aralık 2020
  • Güncel
Habibe Eren
 
ANKARA - Pandemi sürecinde engelli kadınlara yönelik şiddetin arttığını söyleyen Türkiye Körler Federasyonu Yönetim Kurulu üyesi Şule Sepin, şiddete maruz kalan kadınların şiddeti tanımlayamadıklarını aktardı. Kendilerine yönelik hak temelli politikaların hayata geçirilmediğini söyleyen Şule,  yalnızca yardım temelli politikaların hayata geçirilmesine tepkili.
 
Koronavirüs (Covid-19) salgını ile daha da zorlaşan yaşam koşullarından en çok etkilenenlerin başında engelliler geliyor. Engellilerin hayata katılımına ilişkin hak temelli bir politika halihazırda uygulanmazken; engellilere yönelik eşitsizlik, ayrımcılık pandemi sürecinde derinleşti. Bu eşitsizlik içerisinde iki kez mağdur olan engelli kadınlar ise pandemi sürecinde şiddete ve yoksulluğa mahkum edildi. 
 
Türkiye’de engelli nüfusuna ait en son Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) 2002 verileri mevcut. Söz konusu verilere göre engelliler, nüfusun yüzde 2. 292’sini oluşturuyor. Milyonlarca engelli eğitim, sağlık, istihdam ve erişebilirlik gibi yaşamsal haklara ulaşamazken, 2021 Merkezi Bütçe Teklifi’nin yalnızca yüzde 1.6’sı engellilere ayrıldı. TÜİK verilerine göre engellilerin işgücüne katılım oranı ise yalnızca yüzde 22. 
 
Salgında engelli kadınlara yönelik şiddet arttı 
 
Engellilerin bu süreçte maruz kaldığı en büyük sorundan biri de erkek şiddeti. Türkiye Körler Federasyonu’nun, kasım ayında hazırladığı ‘Covid-19 Pandemisi'nde Engelli Kadınlara Yönelik Hak İhlalleri Raporu’na göre engelli kadınlara yönelik erkek şiddeti salgın sürecinde arttı. 225 engelli kadın ile yapılan anket sonucunun yer aldığı raporda, engelli kadınların pandemide daha çok şiddete maruz bırakıldığına dikkat çekildi. Raporda ekonomik, fiziki, cinsel, duygusal, sözel şiddet biçimlerinden en az birisine maruz kalanların oranı yüzde 39,6 oldu. Salgından önce bu oran 33,4’tü.
 
Engelli kadınların yüzde 34’ü evli oldukları erkekler, yüzde 16’sı babaları, yüzde 13’ü anneleri, yüzde 11’i ise çocukları tarafından şiddete maruz bırakıldı. Öte yandan engelli kadınların işsizlik oranı pandemi döneminde yüzde 32’ye yaklaştı.
 
Görme engeli olan Türkiye Körler Federasyonu Yönetim Kurulu üyesi Şule Sepin, pandemi sürecinde engellilerin yaşadıkları sorunları ve maruz kaldıkları hak ihlallerini değerlendirdi.  
 
‘İçeride de dışarıda da olsak ayrı dert’
 
Pandeminin başında eve kapandıklarını ve bu durumun ilk günlerde sıkıntı oluşturmadığını söyleyen Şule, “Ama herkes benim kadar şanslı değil.  Bu dönem de birikimleriniz, yetenekleriniz, ilgi alanlarınız fazlaysa daha kolay zaman geçirebiliyorsunuz. Ancak çocuk bakımı gibi başka sorumluluklarınız da varsa o zaman süreç çok daha ağır geçebiliyor. Bir süre sonra sosyalleşmekten uzak olmak beni baya bunalıma soktu. Hele de son zamanlarda çevremizdeki insanların  kaybı çok tedirgin etti” dedi. Arkadaşlarının çoğunluğunun kalabalık yerlerde çalıştığını ve bu süreçte çok sayıda sıkıntı yaşadıklarını aktaran Şule, “İçeride olsak ayrı dert, dışarıda olsak ayrı dert. Ne zaman bitecek onunda belirsizliği var tabi” dedi. 
 
‘Kadınlar maruz kaldıkları şiddeti tanımlayamıyor’
 
Pandemide engelli kadınlara yönelik artan hak ihlallerini değerlendiren Şule,  hazırladıkları raporda 225 engelli kadınla görüştüklerini ve bu kadınların içerisinde zihinsel engelli çocuğu olan kadınlar da olduğunu söyledi. Ankette en çarpıcı olan noktanın kadınların şiddet kavramının ayrıntılarını yeteri kadar bilmedikleri olduğunu söyleyen Şule, şöyle konuştu: “Mesela kadınlar ‘şiddete maruz kalıyor musunuz?’ sorusuna ‘hayır’ derken ‘dayak yediniz mi psikolojik olarak birilerinden kötü söz duyduğunuz mu?’ sorularına daha çok ‘evet’ diyorlar. Bu da bize kadınlar şiddete maruz kalıyorlar fakat genel anlamda şiddet olarak tanımlamadıklarını gösteriyor. Şiddet davranışları üzerinden gidiyorlar. Bu da aslında yeteri kadar bilinçli olmadıkları için şiddeti sanki kanıksadıklarını da gösteriyor. Raporda şiddet karşısında herhangi bir yere başvuran kişi sayısının çok az olduğunu görüyoruz. İnsanlar başvuracak yerleri bilse de ‘nasıl olsa bir şey değişmeyecek’ diyor ya da hiç bilmiyorlar. Bence bu ikisi de çok önemli bir sorun. Pandemi döneminde birlikte yaşadıkları kişiler tarafından ağır sözler duyan var, fiziksel şiddetin arttığına dair bulgular var. Biz engelliler olarak toplumdan soyutlanmadığımız için toplum ne yaşıyorsa bizde onu yaşıyoruz. ‘Şiddet sadece engeli olmayan kadınlara uygulanıyor’ demek mümkün değil.”
 
‘Engelli kadınlar yargıya başvurmuyor’
 
Engelli kadınların genellikle yargıya başvurmadıklarını kaydeden Şule, bunun iki nedeni olduğunu kaydetti. Şule, “Birincisi ‘kim uğraşacak, uzun zaman geçecek’ düşüncesi. İkincisi de yargıya duyulan güvensizlik. Mesela bizim duruşmasını takip ettiğimiz bakımevinde kalan 20 yaşında görme engelli bir kadın arkadaşımız var. Tam üretkenlik çağında bakımevinde kalıyor. Neden? Küçükken ailesi tarafından istismar edilmiş, gözü kör edilmiş, daha sonra kurum bakımına verilmiş. Zihinsel engeli olmadığı halde zihinsel engelli raporu alınmış. Bu arkadaşımız yerleştiği kurumda cinsel istismara uğradı ve o kadar değişik gerekçeler söyleniyor ki, tıpkı diğer kadınlara söylendiği gibi. ‘İşte karşılıklı bir gönül ilişkisi varmış, iftira atıyormuş’ gibi söylemlerle kurum çalışanlarını koruyucu bir takım önlemler alınırken kurumda kalan engelli kadını yalnız bırakıyorlar. Bu anlamda ciddi sıkıntılar var. Biz çok büyük bir ihtimalle failin serbest bırakılacağını düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.
 
‘Hak temelli değil yardım temelli politika yürütülüyor’
 
“Engelliler için bir şeyler yapılıyor mu ki engelli kadınlar için yapılsın noktasına geliyoruz” diyen Şule, engelli kadınların işsiz kaldığını ve eğitim fırsatlarından yararlanamadığını aktardı. Devletin bu yönde politika geliştirmesi gerektiğinin altını çizen Şule, “Devlet para aktarıyor fakat iş bulma anlamında değil evde bakımı desteklemek amacıyla politikaları hayata geçiriyor.  Hak temelli değil de yardım temelli bir anlayış ile hareket ediliyor” diye konuştu. 
 
‘Herkes tedirgin ama biz daha tedirginiz’
 
Bu süreçte engellilerin birçok sorun yaşadığını ancak bu sorunların başında bağımsız yaşamın kısıtlanmasının geldiğini vurgulayan Şule, “Herkes tedirgin ama biz engelliler olarak daha tedirginiz. İnsan açık havaya çıkıp doğaya dokunmak istiyor. İnsanlar günlerce evde kaldı birçok işlemini internet üzerinden gerçekleştirdi ama herkesin internet erişimi yok ya da nasıl kullanması gerektiğini bilmiyor. Ailelerimiz tarafından şöyle bir baskı hissediyoruz: ‘Hele siz hiç çıkmayın. Siz kendinizi daha zor koruyacaksınız’ gibi sürekli bir baskı var. İkinci sorun da hak ihlalleri alanında yaşanıyor. Mesela, trende ücretsiz giderken pandemiden dolayı yasaklandı mücadele edildi yasaklar ortadan kaldırıldı. E-KPSS sınavı uzun bir süre yapılmadı ertelendi onun mücadelesi verildi. O da çözüldü ama pandemi döneminde kurumlara gidip sorunlarınızı anlatabilecek durumda olmuyorsunuz. Tüm engeller bizi olumsuz yönde etkiliyor. Bahane bir şekilde buluyorlar. Devlet olarak eşitlik ilkesi ile hareket ediyorsan insanların sınavlara nasıl girmesini sağlıyorsan burada da özel önlemler alınabilir” diye belirtti. 
 
‘Sosyal yaşamdan izole olmak kötü etkiliyor’
 
Bu süreçte kaygı düzeyinin arttığını söyleyen Şule, engelli aileler içinde aynı durumun söz konusu olduğunu ifade etti. Şule, “ Benim çocuklarım bağımsız yaşamama saygı duyan çocuklar. Ben ülkenin bir ucundan diğerine giderken önceden hiçbir sorun yaşanmıyordu. Ancak şimdi dışarı çıksam hemen aranıyorum, ‘dışarı çıkma sen daha dezavantajlı durumdasın’ diye kaygılar oluyor. Sosyal yaşamdan izole olmak bizleri kötü etkiliyor. Görme engelliler için konuşmak, sohbet etmek çok önemli. Artık sürekli telefonlara bağımlı olduk. Bu da psikolojik olarak hiç iyi hissetirmiyor” diyerek yaşadıklarını anlattı. 
 
‘Özel kesimde pandemi döneminde ilk çıkarılan engelliler oluyor’
 
Eğitim fırsatlarından yararlanamamanın bir hak kaybı olduğunu kaydeden Şule, “Sonuçta eğitim ve çalışma hakkı engelleniyor. Toplumda yaşanan bütün sorunlar aslında engelliler içinde geçerli ama sadece etkilenme oranları çok daha yüksek. İşsizlikte de öyle. Şu anda özel sektörde çıkarılan ilk kesim engelliler oluyor. Çünkü engelliyi kotadan almış, onu işe yaramak adına almıyor;  ‘kotayı doldurayım’ düşüncesiyle alıyor. Öyle olunca bundan da en çok engelliler etkileniyor” ifadelerini kullandı. 
 
‘Pandemi döneminde engellilerden uzak duruluyor’
 
Hükümetin ciddi bir ekonomik kriz yaşadığını söyleyen Şule,  bunu aşamadıkları için gerekli önlemleri de almadıklarını vurguladı. “15 gün sokağa çıkma yasağı uygulayıp herkese test yapılsa bulaş oranı ciddi oranda düşer” diyen Şule, “Avustralya’da sıfır vaka var. Bizde neden böyle olmasın. Ancak bizde ikinci dalganın geleceği bilinmesine rağmen her yer açıldı. Böyle olmaz. Bu durum halk açısından çok kötü sonuçları beraberinde getiriyor” dedi. Hükümetin salgının başında kronik rahatsızlıkları olan ve engelli olanların işe gitme zorunluluğuna ilişkin getirdiği düzenlemeye değinen Şule, sözlerine şöyle devam etti: “Ama bu süreç uzayınca  engelliler ‘işe yaramıyoruz’ diye düşünüyorlar. Halbuki işe gitme koşulları ayrıntıları ile planlanmış olsa sorun olmaz. Engellilerin yaşadığı bir başka sorunda toplumdan dışlanma. İnsanlar korona atlatınca doğru düzgün iletişim kurmak istemiyor. Bulaşıcı hastalık bitse bile uzak duruyorlar. İşyerinde çalışan engelli arkadaşlarımız da söylüyor bunu ‘çok yakın durmak istemiyorlar daha uzak ilişkiler kuruluyor’. Bu da psikolojik olarak çok rahatsız edici bir durum. Çünkü insan sürekli hayatı destekle geçiştiriyor. Sonuçta birçok şeyi kendin halledebilsen bile arkadaşlık ilişkileri gereği engelli olduğun için kol kola giriyorsun. Bu aynı zamanda bir sosyal ihtiyaç.”
 
‘Emeklilik için ayrı bir rapor isteniyor’
 
Pandemi sürecine sığınılarak engellilere yönelik hak kaybının arttığını söyleyen Şule E-KPSS sınavlarında yerleşen engelli sayısının çok az olduğunu ve getirilen kotanın sıkıntılı olduğunu kaydetti. Bir diğer sorunun da engellilerin emeklilik sürecinde yaşadığını dile getiren Şule, “Şuan da emekli olurken ayrı bir rapor alınması isteniyor. Rapor kriterlerinde de ciddi sorunlar var. Yüzde yüz engelli olan biri rapor almaya gittiğinde bu oran yüzde 70’lere düşebiliyor. Eğer yüzde 40 engelliyse vücut fonksiyon kayıplarını dikkate alarak engelli raporunu ortadan kaldırabiliyorlar. Öyle olunca da engelli bireylerin emekli olması gecikebiliyor. Bu geçmişte alınmış ve kazanılmış bir hak. Engelli olarak işe başlıyorsun sonra emekli olurken engelli raporu isteniyor, o raporlarda sürekli ibaresi var. Tekrar rapor istenmesi mantıksız. Onun için pandemi önlemleri alınırken de engellileri işe yaramaz üretemez, pozisyondan çıkarıp özel önlemler alarak hayatta eşit katılmalarını sağlamaları gerekiyor” diye konuştu. 
 
‘Sadece engelliler gününde hatırlanıyoruz’
 
Engellilere yönelik bütüncül bir bakış açısının hayata geçirilmesi gerektiğine dikkat çeken Şule, hem eğitim hem medya hem de sosyal anlamda bir dizi politikanın hayata geçirilmesinin elzem olduğunu dile getirdi. Özellikle şiddetin arttığı ve olağanlaştığı bugünlerde devlet yetkililerinin söylemlerinin artık mahkemelere yansıdığını vurgulayan Şule, sadece 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nde hatırlandıklarını söyledi. Şule, “Hayatı yaşadığımız her günde mutlaka bu tür eşitsizlikler hak ihlallerine maruz kalıyoruz. Onların da ele alınması gerekiyor. Bunu hep söylüyorum: Aslında medyanın da engelli kadın meselesine bakış açısının gözden geçirilmesi kullandığı dile dikkat etmesi gerekiyor” sözlerine yer verdi.