Tutsaklar: Şimdi direniş zamanı teslim alamayacaksınız!

  • 09:15 12 Aralık 2020
  • Güncel
HABER MERKEZİ - İmralı’daki ağırlaştırılmış tecride karşı süresiz dönüşümlü açlık grevi başlatan PKK ve PAJK’lı tutsaklar yaptıkları, “Şimdi direniş zamanı- Çökertemeyeceksiniz” başlıklı yazılı açıklama ile eylem kararlılığını vurgularken, “Teslim alamayacak, çökertemeyecek, güneşimizi karartamadınız, karartamayacaksınız” dedi.
 
PKK ve PAJK’lı tutsaklar 27 Kasım’da PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan ağırlaştırılmış tecride karşı başlattıkları süresiz dönüşümlü açlık grevine ilişkin açıklama yayınladı. Tutsaklar gönderdikleri mesajda eylemlerinde kararlı olduklarının altını çizdi.
 
 Tutsakların “Şimdi direniş zamanı- Çökertemeyeceksiniz” başlığıyla gönderdikleri mesajda şu ifadelere yer verildi:
 
“İspanya’da faşizme karşı direnişe geçen dünya devrimcileri ve İspanya Yurtsever halkı “Non pasaran” diyerek faşizme geçit verilmeyeceğini söyledi. O direniş olmasaydı belki de faşizm, İspanya ve Avrupa halkları tarihinde kara bir utanç lekesi olarak kalacaktı. Almanya 80 yıldır bu utanç lekesini silmek için uğraşıyor. Kürt halkı yüz yıldır inkar, imha ve soykırıma karşı varlığını sürdürmek için direniyor. Kırk yıldır özgürlük hareketi öncülüğünde Kürdistan, Türkiye, Ortadoğu halklarına ve insanlığa özgürlük umudu olacak, nitelikte mücadele yürütülüyor. 2012 sonrası görüşmelerde Özgürlük Hareketimiz oyunlarla, kriminalize edilemeyeceğini, tasfiye edilip teslim olmayacağını, “teslim alamadığı” içinde çözüme gelmek zorunda kalacağını anlayan AKP-MHP faşist iktidar 2015 yılında Kürt halkına ve Özgürlük hareketine dönük topyekun tasfiye, çökertme kararı aldı. Bu faşist karakterli hedef ve politikalar Türkiye halklarına ekonomik kriz, anti demokratik uygulamalar, kadın katliamı ve insan hakları ihlalleri olarak geri döndü. Türkiye toplumu korona salgınıyla bütünleşen bu zulüm altında bugün inim inim inlemektedir.
 
Saldırılar çökertme planının bir parçası 
 
Kürdistan’ın dört parçasında sürdürülen bu operasyonlar, Rojava ve Başura dönük işgal hareketi, siyasal alana dönük tutuklama, gözaltı operasyonları hep bu çökertme planının bir parçası olarak geliştirilmiş, geliştirilmektedir. Dışarıdaki operasyonlara paralel olarak zindanlara dönük işkence, hak gaspları, baskılar ve baskınlar yoğunlaştırılmıştır. Halk ve tutsaklar nasıl bir tasfiye saldırısıyla karşı karşıya olduğumuzu bilmek, normal yaşamaktan ve alıştığımız gibi davranmaktan vazgeçmelidir. Zira tutsaklara yönelen şiddet ve tasfiye saldırısı 1990’ların saldırılarını da çok çok aşan bir nitelik ve amaçtadır. 2018-19 direnişinden sonrasında, önce 6 Aralık 2019’da ardından 3 Mart 2020’de yüzlerce cezaevinde gerçekleştirilen baskın ve talanlar nasıl bir noktadan uygulandığının da ipuçlarını vermektedir. 13 Mart 2020’de yapılan baskınlarda tutsakların kitapları, her türlü yazı çalışmaları, mektup ve defterleri toplatılarak götürüldü. Bu alıkoymaların hiçbir hukuksal gerekçesi bulunmadığı gibi götürülen materyallerin büyük çoğunluğu geri verilmedi. Hukuksal gerekçesi ve kararı ifade edilmedi. Çıkarılan genelgelerde cezaevi idarelerine verilen sınırsız yetkiler cezaevlerinde zulmün sınırsız bir düzeye varmasına yol açtı. Bu ırkçı, bu idari yöneticiler ve personeller faşizmin kalıcı ve sonsuz olacağını, bu uygulamaların hesabının sorulmayacağını sanmaktadırlar. Açık ki yanılmaktadırlar. Kırk yıldır hiçbir iktidar özgürlük hareketi karşısında baki kalmayıp hiçbir zalim zulmünün hesabını vermekten kaçamamıştır.
 
28 yıldır her türlü zulüm karşısında onurluca direndiler 
 
Korona salgınının hemen ardından ölüm riski olduğu gerekçesiyle çıkarılan infaz yasasıyla çeteler, katiller, faşistler cezaevinden çıkarılırken, siyasi tutsaklar zindanda ölüme terk edildi. Nitekim yüzlerce tutuklunun koronaya yakalandığı basına yansırken, gerçek hasta sayısının ne olduğu tahmin bile edilemiyor. Ekim-Kasım ayında Elbistan Cezaevinde Muhammed Emin, Tekirdağ Cezaevinde Sıdkı Berktaş arkadaşlarımız corona ve tedavi edilmedikleri için şehit düştüler. Her iki yoldaşımızda 28 yıldır zindanda her türlü zulüm karşısında onurluca direndiler. Onlar zindan direnişçiliğinin, teslim olmamanın şehitleridirler. Onlara özgürlük sözümüzü yineliyor, arkadaşlarımıza, halkımıza ve yoldaşlarımıza başsağlığı diliyoruz. Zindanda tutulan yoldaşların yaşamından da şahadetlerinden de devlet sorumludur. Her savaş devletin uygulamalarına bağlı olan tutsakların kendini koruyabilme şansı da imkanı da yoktur. Dolayısıyla cezaevinde korona nedeniyle veya diğer hastalıklar nedeniyle yaşamını yitirme durumunun dışarıdaki salgınla karşılaştırması yapılamaz.
 
Her türlü edebi eser çalışması yasaklandı
 
Bu bir yıllık süreçte korona gerekçesiyle ortak alan, sportif faaliyetler, kurslar, aile görüşleri gibi her türlü sosyal toplumsal etkinlik alanı yasaklanırken, cezaevlerine dönük baskılar, baskınlar, yasaklar, hak gaspları giderek yoğunlaştırılmıştır. Ekim ayında çıkarılan genelgelerle Kürtçe yasaklanmış, toplatılması olmayan Kürtçe kitapların bile emniyete gönderilme kararı alınmıştır. Her türlü edebi eser çalışmasının giriş çıkışı yasaklanarak, tutsakların ruhen, zihnen üretmesinin önünü alarak, çembere alınması hedeflenmiştir. Oluşturulan sistem ve getirilen yasaklarla cezaevleri adeta BBG evine çevrilmiş, insanların aileleriyle özel paylaşımları dinlenmeyen, kayıt altına alınmayan tek bir alan bırakılmamıştır.
 
Teslim olmayan özgürlük tutsakları katledilmek isteniyor
 
Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, MİT işbirliği temelinde zindanlara dönük açık bir çökertme, yok etme operasyonu söz konusudur. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele haftasında ve partimizin 27 Kasım kuruluş yıldönümünde birçok cezaevine yapılan baskınlarda kadına ve Kürt’e karşı nefret ve düşmanlık, hastalık yayma amacı açıkça sergilenmiştir. Baskın yapılan odalarda en ufak kağıt parçası bırakmayacak tarzda tutsakların on, yirmi, otuz yıldır ürettikleri kimi çalışmalar, öyküler, romanlar, araştırma yazıları, mektuplar gasp edilmiştir. Personel ayakkabılarıyla odalara girmiş, ayakkabılarıyla yataklara çıkmış, aynı eldivenlerle giysiden yeleğe, yataktan kitaplara her şeye ellerini sürmüştür. Bu durumun yoldaşlarımızı katletme girişimi olduğu açıktır. Teslim olmayan özgürlük tutsakları virüs bulaştırılarak, tedavi edilmeyerek öldürülmek istenmektedir. 
 
Diğer bir öldürülme biçimi olarak da düşünsel, duygusal her türlü üretimi, toplumsal gerçekleşmesi engellenmek istenmektedir. Başta tutsak aileleri olmak üzere, Türkiye'de vicdanını yitirmemiş, insanlığını yitirmek istemeyenler, insan hakları savunucuları, demokratlar, aydınlar, sanatçılar, insanın özüne bağlı olan herkes bu saldırılara sessiz kalmamalı, sesini yükseltmelidir.
 
Süresiz, dönüşümlü açlık grevi sürerken bu saldırıların gerçekleştiği cezaevlerinde günlerdir tutsaklar, slogan atarak, kapıları vurarak seslerini duyurmaya çalışmaktadırlar.
 
PKK ve PAJK'lı tutsaklar olarak tıpkı yoldaşlarımızın devletlerarası komplo karşısında dediği gibi, biz de diyoruz ki teslim alamayacak, çökertemeyecek, güneşimizi karartamadınız, karartamayacaksınız.”