'Haklarımızdan da İstanbul Sözleşmesi'nden de vazgeçmeyeceğiz'

  • 09:11 10 Aralık 2020
  • Güncel
İSTANBUL - 10-17 Aralık İnsan Hakları Haftası dolayısıyla hak ihlallerindeki artışa ve hukukun kullanılmadığı bir dönemden geçildiğine dikkat çeken kadınlar, haklarından, hayatlarından ve İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmeyeceklerinin altını çizdi. 
 
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu tarafından hazırlanan İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin kabul edilmesiyle 10 Aralık, Dünya İnsan Hakları Günü olarak kabul edildi. Bildirge ’de belirtilen bazı haklar; “Herkesin yaşama hakkı vardır, İnsanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşittir. Ücretli tatil yapma hakkı vardır. Barış içinde toplanma ve örgütlenme hakkı vardır” şeklinde olsa da kadınlar kendi iç hukukunu, anayasasını, imzaladığı uluslararası sözleşmeleri ve İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde yer alan hakların hiçbirini gözetmemekte olan bir erkek-devlet ile karşı karşıya. Türkiye’de ise 10-17 İnsan Hakları Haftası kapsamında kadınların her gün yükselttikleri adalet talepleri ve maruz kaldıkları hak ihlallerine ilişkin İnsan Hakları Derneği İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, Yaşamak İstiyoruz İnisiyatifi üyesi Havva Cuştan ve 20 günden fazla çadır direnişinde olan Sinbo İşçisi Dilbent Türker değerlendirmelerde bulundu.
 
‘En çok kadınların emeği sömürülüyor’
 
Irkçı saldırıların ve yeni savaş ihtimallerinin neredeyse her gün tartışıldığı bir dönemden geçildiğini vurgulayan Gülseren, bu nedenlerden dolayı insan hakları mücadelesinin gelişmesi için çabalayacaklarını söyledi. Türkiye’de işsizlik ve yoksulluğun da arttığına değinen Gülseren, “İnsan hakları ihlalleri yaygınlaşarak ve derinleşerek yaşanmakta. Yoksulluk, işsizlik en çok kadınlar ve çocukları vuruyor. Pandemi sürecinde ev içi şiddet daha da arttı. En çok kadınlar işsiz kalıyor, en çok kadınların emeği sömürülüyor. Özellikle pandemi döneminde çocuk işçiliğinde yüzde 10’luk bir artış gerçekleşti” dedi.
 
‘İktidarın hukuk dışı faaliyetleri arttı’
 
Yargılamalarda hukuktan çok siyasetin etkisinin görüldüğünü kaydeden Gülseren, “Adalet ihtiyacının giderek arttığı fakat hukukun kullanılamadığı bir dönemdeyiz. Bu dönemde işkenceler, gözaltına alma, kaçırılma olayları, hukuk dışı davranışlar arttı. Özellikle Olağanüstü Hal (OHAL) ile başlayan iktidarın faaliyetlerinin hukuk dışına çıkarılması bugün oldukça önemli bir boyuta ulaştı” diye belirtti. 
 
‘Yasalar hak ihlali üretir şekilde kullanılmakta’
 
İktidarın ‘reform’ söylemlerini toplumdaki tepkileri gidermek ve dengelemek adına gündeme getirdiğini ifade eden Gülseren, “Bizim beklentimiz insan hakları ihlallerinin son bulması için gerekli tüm düzenlemelerin bir an önce yapılması. Türkiye’de yeterli ve dengeli yasalar bile insan hakları ihlalleri üretir şekilde kullanılıyor. Siyasetçilerin, ifade özgürlüğünü kullandıkları için hapsedilenler bir an evvel serbest bırakılmalı, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma düşüncesi tamamen rafa kaldırılmalı ve böyle bir tartışma gündemden çıkarılmalıdır” şeklinde konuştu.
 
‘Haklarımız gasp ediliyor’
 
Havva Cuştan ise kadınların yaşam hakkının gasp edildiğini belirterek, “Yaşam hakkı gaspı devletin en başındaki bakanından sokaktaki erkeğine kadar çok örgütlü bir biçimde” dedi. Havva, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun sözlerini hatırlatarak, “Kadın cinayetlerinin gündeme getirilmesinin manipülasyon olduğunu söylemekle kadınların yaşam hakları gasp ediliyor. Buradan cesaret alıyor erkekler. İçişleri Bakanı’nın ‘Ayıp ya erkekler’ demesiyle gasp ediliyor haklarımız. Ayıp falan değil! Bu kadınların en temel hakkı olan yaşam hakkının ihlali ve gaspıdır”sözlerini kullandı. Kadınların, cinsiyetçilik ve ayrımcılıkla hayatlarının her alanında karşılaştığına dikkat çeken Havva, bu tarz uygulamaların insan hakları gaspı olduğunu dile getirdi. 
 
Havva, Dünya İnsan Hakları Günü’nde de kadınları bir arada olmaya ve ‘İstanbul Sözleşmesi’ni uygula’ demeye çağırdı.
 
‘Sendikalı olmanın önüne geçmek hak ihlalidir’
 
Dilbent Türker de, sendikalı olmanın hak olduğunu ve bunun önüne geçilmesinin ise ihlal olduğuna dikkat çekerek, “Kadın işçiler evde ve işte daha fazla sömürüye maruz kalıyor. Çalıştığımız alanda kadın işçiler, erkek işçilere göre daha ağır iş yapıyor ama daha az ücret alıyor. Kadınlar ucuz iş gücü olarak hesaplanıyor. Bu sebeple çifte sömürüye maruz kalan kadın işçiler mücadelenin önünde olmalı” dedi.
 
‘Kadına yönelik hak ihlalleri son bulacak’
 
İnsan Hakları Haftası dolayısıyla kadınların gasp edilen haklarına dikkat çeken Dilbent, “Kurduğumuz direniş çadırımız sadece ücretsiz izine karşı değil kadınların, işçilerin gasp edilen haklarına karşı kuruldu. Kadına yönelik her türlü şiddetin kat kat arttığı şu dönemde taleplerimizi yineliyoruz. Kadına yönelik şiddet, taciz, mobbing son bulacak” diye konuştu.