Eren Keskin: Görevimiz açlık grevindekilerin taleplerine sahip çıkmak

  • 09:10 3 Aralık 2020
  • Güncel
İSTANBUL - PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit ve cezaevlerinde artan hak ihlallerine karşı açlık grevi eylemi başlatan siyasi tutsaklara ilişkin konuşan  İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, “İnsanlar son noktada açlık grevine başvuruyorlarsa bizim görevimizde onların talebine sahip çıkmak” dedi. 
 
Uluslararası komplo ile 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye getirilerek İmralı Adası’nda tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde 21 yıldır uygulanan tecrit ağırlaşarak sürerken, siyasi tutsaklara dönük baskılar da her geçen gün artıyor. Ağırlaştırılmış tecrit ve hak ihlallerine karşı ise tutsaklar, 27 Kasım’da süresiz dönüşümlü açlık grevi eylemine başladı. Koronavirüs (Covid-19) koşullarında önlemlerin alınmadığı cezaevlerinde koşulların giderek kötüleşmesine rağmen, 2 Aralık’ta 2’nci grup açlık grevini devraldı.  “Reform” tartışmalarını gündeme getiren AKP-MHP iktidarı ise hak ihlalleri sonucu gerçekleştirilen açlık grevi eylemlerine karşı sessizliğini koruyor. 
 
Konuya ilişkin PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın ilk avukatlarından ve İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Eren Keskin değerlendirmelerde bulundu. 
 
‘İmralı’da uygulanan tecrit hukuka aykırı’
 
Cezaevlerinde birçok sorun yaşandığına ve bu sorunların en başında tecridin yer aldığına dikkat çeken Eren, “İzolasyon-tecrit sisteminin uzun yıllardır insan haklarına aykırı olduğuna dair çok çalışmalar yaptık ama maalesef ki 19 Aralık katliamıyla birlikte cezaevlerinde hücre sistemine geçildi” dedi.  İmralı Cezaevi’nde iç hukuka ve imza atılan uluslararası sözleşmelere uygun olmayan bir sistem yürütüldüğünü kaydeden Eren, “İmralı’da nereye bağlı olduğunu bilmediğimiz bir sistemle ağır bir tecrit uygulanmaya başlandı” diye vurguladı.
 
‘Mahpuslar ölerek cezaevinden tahliye oluyor’
 
Eren, pandemiyle birlikte cezaevlerindeki tecridin ağırlaştığına ve tutsakların bu süreçte hayati tehlikelerle karşı karşıya olduğuna işaret ederken, “Cezaevlerinde İnsan Hakları Derneği’nin verilerine göre bin 600’e yakın ağır hasta mahpus var ve bunlar hiçbir şekilde tedavi edilmiyor. Siyasi iradeye bağlı olan Adli Tıp Kurumu (ATK) mahpusların ölümcül hastalıklarına rağmen ‘Cezaevlerinde kalabilir’ raporu veriyor ve mahpuslar cezaevinde kalmaya devam ediyor. Birçok mahpus ölerek tahliye oluyor cezaevinden” ifadelerini kullandı.
 
‘Cezaevinde hak taleben disiplin cezası alıyor’
 
Cezaevindeki tutsakların hak taleplerinin “disiplin suçuna” gerekçe yapıldığını söyleyen Eren, disiplin cezalarıyla, var olan cezalara ek yapıldığını dile getirdi. Eren, “Cezaevlerindeki tutukluların çoğunluğu Kürt siyasi tutsaklar. Cezaevlerinde yaşanan baskı ve ihlal ortamları Kürt meselesindeki savaşçı-güvenlikçi politikalardır” ifadelerine dikkat çekti.
 
‘Kürtler değil devlet savaş istiyor’
 
İktidarın Kürt sorununu konuşarak çözmek istemediğinin, bu nedenle Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin hala kaldırılmadığının altını çizen Eren, “İmralı’daki tecridin Türkiye Cumhuriyeti devletinin Kürt sorununa bakışında çözümsüzlük politikası, Kürt siyasilere yönelik tecridin de aynı politikanın ürünü olduğunu” dile getirdi. Eren, iktidarın “Silahı bırakın, siyaset yapın” söylemlerini hatırlatarak, “Devlet yıllardır bunu söz olarak söylüyor ama bugün Kürt sivil siyasetçilerin hepsi cezaevinde. Devlet sivil siyasetin önünü kapatıyor. Demek ki savaşı isteyen Kürtler değil devlet. Kürt sivil siyasetini devlet hapse koymuş durumda, milletvekillerinin büyük bir bölümü cezaevlerinde ve bunlar sadece düşüncelerini ifade ettikleri için cezaevlerinde” diye konuştu.
 
‘Muhalefetim diyen CHP açlık grevlerine sessiz kalmamalı’
 
İktidarın, açlık grevlerine sessiz kalmasına değinen Eren, “Ancak ölümler olursa iktidarda bir hareket başlıyor bu da çok gayriinsani bir tavır. Devlet reformdan söz ederken zaten kapatılarak cezalandırılan insanların hak taleplerini duymazdan geliyor” dedi. Eren, kendisini “muhalefet” olarak gören kesimlerin cezaevlerindeki açlık grevlerinin sesini yükseltirlerse devletin tavrının değişeceğini kaydederek,  “Muhalefetim diyen CHP’nin AKP’den farkı yok. AKP ve CHP aynı ideolojiden besleniyor. Kürt meselesine bakışlarında fark yok. O nedenle muhalefetsizlik bizi bu duruma getiren” değerlendirmesinde bulundu. 
 
‘Bizim görevimiz taleplerine sahip çıkmak’
 
Başlatılan açlık grevlerinin, talepler karşılanmadığında ve son noktaya gelindiğinde başlandığını belirten Eren, şunları söyledi: “Bir kişi ‘Ben son noktadayım beni duymuyorlar, ben sesimiz ancak böyle duyurabilirim’ dediği noktada açlık grevine başlıyor. Acı çekerek anlatmaya çalışıyorlar bir şeyleri. Buna kişiler karar verir. Tıp etiğinde açlık grevinde olan kişiye zorla müdahale etmek yasak. İnsanlar son noktada açlık grevine başvuruyorlarsa bizim görevimiz de onların talebine sahip çıkmak.”