
Pandemiden kaynaklı işsiz kalan müzisyen: Eve hapsoldum
- 09:17 1 Aralık 2020
- Güncel
ANKARA - Pandeminin yarattığı koşullardan etkilenen ve alınan yeni tedbirler nedeniyle işsiz kalan binlerce müzisyenden biri de Ezgi Tekin: “Zaten haftada bir iki gün iş buluyordum, pandemiden sonra o da olmadı. Yani tamamen işsiz ve eve hapsolmuş durumdaydım.”
Koronavirüs salgınının hızla ilerlemesi yaşamı olumsuz etkilemeye devam ederken, getirilen yeni tedbirler de başta ekonomi olmak üzere birçok alanı etkisi altına alıyor. AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla 18 Kasım’da gerçekleştirilen Kabine Toplantısının ardından yayınlanan “Koronavirüs tedbirleri” kapsamında kafe ve restaurantların kapatılmasına karar verildi. Restaurantların bir kısmı paket servis ile çalışmaya devam ederken, kafelerin ise tamamen kapatılması binlerce kişinin yeniden işsiz kalmasına yol açtı.
Ekonomik koşulları derinden etkileyen bu tedbirler, kafelerde ve çeşitli mekanlarda sahne alan çok sayıda müzisyeni de işsiz bıraktı. Pandemi öncesi iş bulmakta zorlanan müzisyen Ezgi Tekin şimdi tamamen işsiz kaldı. Ezgi müzik kariyerine nasıl başladığını, bu alanda yaşadığı zorlukları ve pandemi gerekçesiyle alınan tedbirlerin kendisini nasıl etkilediğini anlattı.
‘Müzik çocukluğumdan beri hayatımda’
İzmir’de doğup büyüyen Ezgi, müziğin çocukluğundan beri hayatında yer aldığını söylüyor. İlkokula başladığı yıl, İzmir Devlet Senfonisi Çocuk Korosunda yer almasının ardından müzikle tanıştığını ve bu şekilde müziğin hayatına girdiğini ifade eden Ezgi, piyano çalmak için dersler almaya başladığını ifade ediyor. Daha sonra Güzel Sanatlar Lisesi’ni kazandığını sözlerine ekleyen Ezgi, liseden mezun olmasının ardından 2008 senesinde Hacettepe Ankara Devlet Konservatuarı’nın Kompozisyon Sanat Dalına kabul edildiğini belirtiyor.
‘Çocuk korusuna gittiğim hafta sonları benim için terapi oluyordu’
“Müziğe ilgisi olan bir çocuk kendini belli eder” diyen Ezgi, ailesinin müziğe olan ilgi ve yeteneğini keşfettiğini kaydediyor. Ezgi, müziğe nasıl başladığını ise şu sözlerle anlatıyor: “Aslında aile ortamım sağlıklı olmadığı için kafamda müzik yapmak ya da herhangi bir şey yapmak yoktu. Ama huzursuzluk ortamının içinde, çocuk korusuna gittiğim hafta sonları benim için terapi oluyordu. Ne yazık ki ben eğitim sistemine uyum sağlayabilen bir çocuk da değildim. Bunu kendimi insanlardan ayırmak için söylemiyorum. İnsanlarda pek çok zeka ve kişilik türü var. Yani çeşit çeşit insanlar var ve siz bu insanlara bir tane eğitim sistemi dayatıyorsunuz. Bu bana göre olmasa da müzik okumaktan başka çarem de yoktu. Dolayısıyla Güzel Sanatlar Lisesini kazandım, tabi problemler burada da bitmedi.”
'Yüksek puanlar yeteneği es geçiyor'
Eğitim sistemine yönelik eleştirilerde bulunan Ezgi, herhangi birinin müzik öğretmenliği bölümünü kazanabilmesi için sınavlara girmesi gerektiğini ifade ediyor. Ezgi, “Anadolu Lisesinden müzik okumak için gelen bir çocuğun ÖSS puanı benden yüksekti diye benden daha avantajlı oluyordu. Yani 4 sene lisede müzik okuyan benden, daha fazla avantajlı oluyorlardı. Dolayısıyla müzik öğretmenliği de seçmedim. Aslında müzikal anlamda o kadar yetersiz olmamama rağmen geride kalacağımı biliyordum. Müzik öğretmenliği kazanamayacağını bilmek ve Hacettepe Üniversitesinin Kompozisyon Bölümünü kazanmak da ironi. Çünkü ikisinin seviyesinin arasında büyük bir fark var. Sorsanız sanatçılarının çok eksantrik olduğunu söylerler ama gerçekten kendilerinin çok da sıradan olduğunu anlayamıyorlar. O zamanlar Hacettepe Üniversitesi, öğrencilerini ortaokuldan alıyordu” sözlerine yer veriyor.
‘Geleceğimden endişe ediyordum’
Üniversitedeki son senesinin oldukça zor geçtiğine işaret eden Ezgi, konuşmasına şöyle devam ediyor: “2016’da mezun olduğumda ‘Buraya dönmeyeceğim’ dedim. Formasyon alıp öğretmenlik de yapmayacaktım. Herhangi bir şekilde akademik olarak müziğin içinde yer almak istemiyordum. Çok çaresiz kaldığım zamanlarda bunu denedim mi, denedim. Çünkü geleceğimden endişe ediyordum. Bugün hala araştırma görevlisi olma imkânım olsa ya da herhangi bir sınava girmekten korkmasam, o travmatik yılları hatırlamasam belki girer bunu yaparım ama dediğim gibi bu geleceğimi garantiye almak için olur aslında. Mezun olur olmaz bir barda iş buldum. Aslında piyasa hakkında hiçbir şey bilmiyor ve bugün çaldığım enstrümanların çoğunu çalmıyordum. Güzel Sanatlar Lisesinde 4 sene keman eğitimi almıştım. Yanı sıra piyano çalıyordum ve hobi olarak da ukulele çalıyordum. Daha sonra kadın gitarist bulamadıkları ve ukulelenin de gitara çok benzediği düşündükleri için ki bence sadece görünüşü benziyor, renkleri çok farklı, bir kadın müzisyene ihtiyaçları olduklarını söyleyip beni çağırdılar ve ben de işe başladım. Tabi daha önce hiç yapmadığım tarzda bir müzikti.”
‘Pandemiden sonra iş bulamadım, eve hapsoldum’
Pandemi öncesinde de çalışma koşulları bulamadığını aktaran Ezgi, “Piyasada ‘bayan’ vokal olmak bir avantajdır. Niyeyse bunun adı ‘bayan’ vokaldir. Grupta kadın olmadığı zaman bunun eksikliğini hisseden ya da seyircinin bunun eksikliğini hissedeceğini düşünen mekan sahipleri olabilir. Burada önemli olan illa bir kadının kendini göstermesi de değildir. Evet, bir kadın kendini böyle bedensel bir obje olarak sunmuyor olabilir sahnede, fakat kadın sesi ne yazık ki seyirci için çok fazla şey değiştiriyor ve bu bence kötü bir algı. Çünkü ‘kadınlar müzik yapamaz’ demek kadar abartılı bir şey. Açıkçası bunu böyle kullanmak istemiyorum. Kadın müzisyen olmama yöneltilen şeylerden yaralanmak istemiyorum. Genellikle ben seyirciyi umursamadan çalmak istediğim şeyleri çalarım, buna da anlayış gösteren çok az mekan olur. Zaten haftada bir iki gün iş bulabilirsem buluyordum, tabi pandemiden sonra o da olmadı. Yani tamamen işsiz ve eve hapsolmuş durumdaydım” sözleriyle yaşadıklarını dile getiriyor.
‘Kolyeler üretmeye başladım’
Ezgi, pandeminin yarattığı işsizlik koşullarında geçimini sağlayabilmek için farklı çalışmalara başladığını söyleyerek, “Kolyeler üretmeye başladım. Ada çayından, tarçın çubuklarından, kuru lavantalardan tütsüler yapıp sergiliyorum. Bu şartlar altında kimse onları da almıyor. Artık aileme de yük olmamak adına İzmir’e ailemin yanına geri dönmeye karar vermiştim. O sırada bir projede iş buldum. Nota yazmam gereken bir işte çalışıyorum. 09.00 17.00 mesai saatlerinde çalışıyorum. Şubat’ta görev sürem dolacak. Sonrasına bakacağım, artık mekanlarda çalmaya veya herhangi bir grupla iş yapmaya dair bir isteğim de kalmadı” diyerek artan işsizliğe dikkat çekiyor.
‘Kadından çok korkan bir toplumumuz var’
İstediği müziği kendi başına yapmak gibi bir derdi olduğunu aktaran Ezgi, yaptığı şarkıları bir albümde toplamak istediğine vurgu yapıyor. Ezgi, “Albüm yaparsam, birileri mutlaka bu albümde çalacak. Bana güvenen ve inanan insanlarla bu albümü meydana getirebileyim bu bana yeter. Hiçbir erkek bir kadına durduk yerde ‘gel biz seninle çalalım’ demez. Ya grubu için bir ‘bayan vokal’e ihtiyacı vardır ya da amacı farklıdır. Başka türlüsünü gerçekten görmedim. Kadınlar, tarz giyinerek şu sıralar çok tutan 1990’lıların yeniden yorumlanmış şarkılarını seslendiriyor. Herkesin toplumdan bağımsız bir karakteri var. Bireysel bir duruş da olmalı ama herkes o bağımsızlığa sahip olamıyor. Düşünmemek bazı insanların kolayına geliyor. Başka türlü hayallerine ulaşamayacağını düşünüyor. Bir yandan kadından çok korkan ama bir yandan da kadına aç bir toplumumuz var ne yazık ki. Müzik yapan bir kadın olarak yaşadığım zorluklar sadece mekanlarla da bitmiyor, sahne aldıktan sonra eve dönüşte de ciddi sorunlar yaşıyorum” ifadelerine yer veriyor.
‘Artık herkes canından endişe duyuyor’
Sahnede kadınların tacize maruz kaldığını da kaydeden Ezgi, kimisinin bakışlarıyla, kimisinin mesaj atarak ve sosyal medyadan rahatsız ederek tacizde bulunduğunu ifade ediyor. Ezgi, şöyle devam ediyor: “Kadın cinayetleri bu kadar artmışken bu durum bizi tedirgin ediyor. Ayrıca erkekler bu cinayetlerden çabuk yırtabiliyorlar. ‘İyi hal’ ‘saygın tutum’ denilerek nerdeyse ceza vermemek için ellerinden geleni yapıyorlar. Bu bazı insanlara çok büyük cesaret veriyor. Yakınımızda bu potansiyele sahip o kadar çok erkek var ki, bir de erkek ağırlıklı bir piyasada çalıştığımızı düşünün. Artık herkes canından endişe duyuyor.”