Kadınlar barikatta direndi: Birleşik mücadelemiz yankılanıyor

  • 21:00 25 Kasım 2020
  • Güncel
ANKARA - Ankara Kadın Platformu’nun Çankaya Belediyesi önünden Sakarya Caddesi’ne düzenlemek istediği yürüyüş, polis tarafından engellendi. Polis barikatı önünde direnen ve barikat önünde eylemlerini sürdüren kadınlar “Devletlerin kadınlar üzerinden uyguladıkları özel savaş politikalarına karşı birleşik kadın mücadelemiz büyüyor ve sesimiz daha güçlü yankılanıyor” dedi.
 
Ankara Kadın Platformu, “Emeğimizden, kimliğimizden, birbirimizden, mücadelemizden sokaklardan vazgeçmiyoruz” şiarı ile 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında Çankaya Belediyesi’nden Sakarya Caddesi’ne yürüyüş düzenlemek istedi.  Valilik tarafından alınan pandemi tedbirleri gerekçe gösterilerek kadınları engelleyen polisler yürüyüşe izin vermeyeceklerini bildirdi. Yürüyüş yapmakta ısrar eden kadınlar, Çankaya Belediyesi’nin bulunduğu Ziya Gökalp Caddesi’nde ikiye bölündü. Her iki tarafta da kadınlara yönelik polis saldırısı gerçekleşirken kadınlar tüm saldırıya rağmen eylemlerini gerçekleştirdiler. Eyleme çok sayıda kadının yanı sıra HDP’li vekiller Filiz Kerestecioğlu ve Meral Danış Beştaş da katıldı.
 
Kadınlardan polise: Özsavunmamızı uygulayacak gücümüz var
 
Kadınların güvenliğini sağlamak için alanda olduğunu öne süren polislere ve kurulan barikata tepki gösteren kadınlar, “Bizim kendimizi koruyacak ve özsavunmamızı uygulayacak gücümüz var. Bu kuvvet bu güç bizde var” diyerek yürüyüşü gerçekleştirmekte ısrar etti. Kadınlar, Ziya Gökalp Caddesi’nde kalkan ve polislerle araya sıkıştırılırken, bu sırada sık sık polis saldırısına maruz kaldı. Erkek polislerin kadın polislere emir vererek barikat kurdurduğu ve kadın polislerin arkasında duran erkek polislerin sık sık kadın polislere direktif vermesi ise dikkat çekti. Kadınlar kalkanlarla itilerek alandan uzaklaştırmaya çalışılırken saldırıya karşı direnen yüzlerce kadın “Aç aç barikatı aç” sloganları ile barikatın önünde uzun süre direndi. Barikatı aşmaya çalışan kadınlar polis kalkanları ile darp edildi, tüm müdahaleye rağmen kadınlar barikatın önünden ayrılmadı ve açıklamalarını burada gerçekleştirdi.
 
İpek Er’in fotoğrafı taşındı
 
Kadınlar, eylemde Siirt’te uzman çavuş Musa Orhan’ın tecavüz ettikten sonra intihara sürüklenen İpek Er’in fotoğraflarının yanı sıra “İpek Er’in hesabını soracağız”, “Nadira Kadirova isyanımızdır”, “Kadınlar şiddeti affetmeyecek”, “Eril yargıya başkaldırıyoruz”, "Yaşasın feminist özsavunma", “İstanbul Sözleşmesi’ni uygula”, “Öldüren sevgi istemiyoruz" ve “Kadınların öfkesi kapitalizmi boğacak”  yazılı dövizler taşıdı. Ayrıca kadınlar eylem boyunca zılgıt ve ıslıklar eşliğinde sık sık “Jin Jiyan Azadî”, “Yaşasın Kadın Dayanışması” ve “AKP elini bedenimden çek” sloganları attı.
 
‘Evlerde şiddetle baş başa bırakıldık’
 
Polis saldırısına iki kolda direnen kadınlar, her iki tarafta da ortak basın metnini okudu. AKP iktidarının kadın düşmanı politikalarının pandemi sürecinde de artarak devam ettiğine dikkat çekilen açıklamada “Hiçbir koruma ve önlem planı yapılmadan evlerde şiddetle baş başa bırakıldık. Hem ücretli işi hem ev işlerini hem de çocuk bakımını üstümüze yıkıp makine gibi çalışmamızı istediler. Üniversiteleri kapatıp zaten niteliksiz olan eğitimi de özgürleşme alanımızı da elimizden aldılar. Bizler canımızın derdindeyken her boşlukta ısıtıp ısıtıp önümüze koydukları çocuk istismarı yasasını yeniden gündem ettiler” denildi.
 
‘Kadın katliamı var!’
 
Türkiye’nin dört bir yanından Rojava’ya, Arjantin’den İran’a, Hindistan’dan Polonya’ya, Suudi Arabistan’a kadar kadınların emekleri, bedenleri ve yaşamları için mücadele verdiğine dikkat çekilen açıklamada, “Adını koymak lazım: Kadın katliamı var. Her güne kadın katliamları haberleriyle uyanıyoruz. Erkek egemen devlet, tüm organlarını katletmek ve katilleri korumak için seferber ediyorken Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı da ‘kadın cinayetlerinin abartıldığını’ iddia ediyor. Yıllardır erkek şiddeti kamusal alandan özel alana bir denetim aracı olarak kullanılıyor. Erkek egemen sistemin sürdürücüsü olan AKP iktidarı ile birlikte erkek şiddeti artarak adeta yönetim biçimi haline getirilerek kampüslerde, hastanelerde, adliye koridorlarında, iş yerlerinde ve yaşadığımız evlerde kullanılmaya devam ediyor. Yarattığınız erkek dünyaya karşı yaşamlarını, bedenlerini, haklarını, birbirini savunan kadınlar  hayatlarına sahip çıkmaya devam ediyor!   Adaleti sağlamayan erkek yargınıza karşı öz savunmamızla direniyor, Çilem Doğan’dan yana olmaktan Nevin Yıldırımın baltalarıyız demekten vazgeçmiyoruz. Bütün bu saldırılara karşı hala inatla burada, sokaktayız” ifadeleri kullanıldı.
 
‘Sırtları sıvazlanan erkeklerin enselerinde biz varız’
 
Van’da şiddete uğradıktan sonra karakola şikayette bulunan ancak ana dili Kürtçe olduğu için ifadesi alınmayan Fatma Altınmakas’ın daha sonra katledildiği anımsatılan açıklamada, şöyle denildi: “Emine Bulut İstanbul Sözleşmesi etkin şekilde uygulanmış olsaydı hayatta olabilirdi. Fatma Altınmakas’ın, Emine Bulut’un, Aleyna Çakır’ın, Şule Çet’in ve erkek şiddetiyle hayattan koparılan bütün kadınların isyanıyla, öfkesiyle bu 25 Kasım’da da sokaktayız işte. Nadira’nın, Gülistan’ın, İpek Er’in ve daha birçok kadının devlet koruması altındaki faillerinin cezasız kalmaması için sokaklarda mücadelemizi büyütüyoruz! İstanbul sözleşmesini uygulatacağız! Kazanımlarımızın, haklarımızın, yaşamlarımızın güvencesi biziz! İstanbul Sözleşmesinden çekilmeye nasıl izin vermediysek, uygulanmasını da mücadelemizle sağlayacağız. 2016’dan beri ısrarla cinsel istismarın meşrulaştırılması için yasalar çıkarmaya çalıştınız, izin vermedik, her fırsatta kürtaj hakkımızın, nafaka hakkımızın tartışmaya açılmasına da öyle izin vermiyoruz. Cezasızlık kültürüyle sırtları sıvazlanan erkeklerin enselerinde biz varız
 
Mülteci kadınlar tacize, tecavüze maruz kalıyor
 
Mülteci kadınlar göç yolunda yaşadıkları taciz, tecavüzler yetmezmiş gibi bir de geldikleri yerlerde ırkçılıkla karşı karşıya kalıyor. Toplumun en alt katmanında hiç görünmeden, fark edilmeden yaşamak zorunda bırakılan mülteci kadınlar her türlü haktan yoksun bir şekilde hayatlarını devam ettirmeye çalışıyor. Geri gönderme merkezlerinin insanlık dışı koşullarında tutulan kadınlar merkezlerde bulunan görevlilerin taciz ve tecavüzlerine maruz kalıyor.  Ucuz, esnek ve kayıt dışı şekilde en güvencesiz işlerde çalıştırılan, kimsenin yapmak istemediği bakım işlerini üstlenen, ayrımcılık ve ırkçılık nedeniyle sokakta, işyerlerinde her daim şiddete açık bırakılan göçmen kadınlar yok sayılmak değil eşit, özgür ve insanca yaşamak istiyor!
 
Kadınlar eşit ve özgür yaşamak istiyor
 
Devlet yetkilileri ve Diyanet’in LGBTİ+’lara yönelik nefret söylemleriyle,  LGBTİ+’lar hedef haline getiriliyor ve bu nefret suçu meşrulaştırılıyor. Gelenek, örf, adet denilerek heteroseksist aile yüceltiliyor. Hâlâ trans sığınma evleri olmaması, trans kadınların bakımevlerine alınmamaları devletin transfobik yanının yansımasıdır. Pandemi döneminde seks işçileri açlık ve korona arasında bir tercihe zorlandı. Yaşamak için bizleri bu koşullara mahkum eden düzene karşı insan haklarını savunuyoruz! Eşcinsel, biseksüel, trans, aseksüel ve her türlü kimlik ve yönelimdeki kadınlar ayrımcılık, nefret ve şiddetten uzak; eşit ve özgür bir yaşam istiyor!
 
Direnen kadınlar katlediliyor
 
Erkek egemen devletlerin başlatmış oldukları savaşlar yayılıyor. Özellikle Ortadoğu’da savaş giderek derinleşiyor. Kirli savaşlara karşı kadınların barış mücadeleleri de büyüyor. İçerde ve dışarda savaş naraları atan iktidar, Kürt halkına karşı da uyguladığı özel savaş politikalarıyla taciz, tecavüz ve çocuk istismarını Musa Orhan örneğinde kanıtlandığı gibi Kürdistan’da devlet eliyle yaygınlaştırıp koruyor.  Tecavüzcü uzman çavuşu koruyan devlet bilmelidir ki, kadınların elleri her zaman yakanızda olacak.  Kürt kadınlarının iradesi eşbaşkanlık sistemine saldırılarla teslim alınmaya çalışılıyor, siyasi soykırım operasyonları ile kadınlar rehin alınıyor, katlediliyor. Pandemiyi bahane ederek katilleri, tecavüzcüleri, organize suç örgütlerinin liderlerini salıveren devlet tarafından siyasi tutsak kadınlara ise çıplak arama dayatılarak her türden işkence uygulanıyor tutsakların pandemi koşullarında en temel ihtiyaçlarına dahi erişimleri engelleniyor. Türkiye ve Kürdistan'da erkek egemen devlete karşı özgürlük mücadelesi veren kadınlar katlediliyor, Adli Tıp Kurumu’nda yaşanan işkenceler ise tamamen insanlık dışı bir hal alıyor. Aylarca cenazeleri vermeyen devlet işkenceyi aileler üzerinden sürdürmeye devam ediyor. Savaş devlet tarafından kadın bedenleri parçalanarak, işkence edilerek, sokak ortasında sergilenerek sürdürülüyor. Devletlerin kadınlar üzerinden uyguladıkları özel savaş politikalarına karşı birleşik kadın mücadelemiz büyüyor ve sesimiz daha güçlü yankılanıyor.
 
Rojavalı kadınların azmiyle sokaktayız
 
Kadınlar olarak yaşadığımız bunca katliam, taciz, tecavüz, sömürüye karşı eşitlik ve özgürlük mücadelemiz devletin kolluk güçleri tarafından tutuklamalarla, gözaltılarla, tehditlerle, tacizlerle sürekli engellenmeye çalışılsa da yaşamak istediğimiz dünyayı inşa edene kadar mücadelemiz devam edecek. Özellikle genç kadınlara yönelik aile üzerinden yapılan tehditler artık caydırıcı değil çünkü bizler vermiş olduğumuz haklı mücadeleye inanıyoruz. Kadın katilleri elini kolunu sallayarak gezerken “yaşamak istiyoruz” diyen kadınların suçlu muamelesi gördüğü bu günlerde yapılan bunca baskı tam tersine bizleri daha kararlı, daha güçlü hale getiriyor. Sokaklarında güvende gezdiğimiz kentleri mücadelemizle yaratacağız. Kadınların hayatlarını; dinle, adetle, gelenekle kuşatan şiddeti meşrulaştıran bütün tarikatlara, kişilere karşı isyandayız! Nevin’in cesaretiyle, Flormar işçisi kadın direnişçilerin kararlılığıyla, yakınlarının akıbeti için yıllardır hesap soran Cumartesi Anneleri’nin öfkesiyle, tüm Dünya’ya yayılan Las Tesis’in coşkusuyla, Rojavalı kadınların azmiyle özgürlük mücadelemizi büyütmek için sokaklardayız!
 
Bir kişi daha eksilmemek için buradayız
 
Kadın düşmanlığına, homofobiye, transfobiye, çocuk istismarına, savaşa, doğanın talanına, tacize, tecavüze, kadın- erkek eşitsizliğine, her türlü ayrımcılığa, emek sömürüsüne, erkek-devlet şiddetine karşı, Pınar için, Emine için, Aleyna için, Sezay için, Nadira için, Gülistan için, İpek Er için ve erkek şiddeti ile katledilen tüm kadınların öfkesiyle bir aradayız! Bir kişi daha eksilmemek için buradayız! Eşit ve özgür bir yaşam için haykırıyoruz, biliyoruz sesimiz dünyanın dört bir yanında yankılanıyor.”
 
Tutuklanmayan faillerin tutuklanması çağrısı
 
Kadınların eylemi devam ederken polis otosundan sık sık eylemi sonlandırma anonsu geçildi. Ancak polis baskısına karşı eylemlerini sürdüren kadınlar, katledilen kadınların isimleri okuyarak hep bir ağızdan “Burada” diye haykırdı. Kadınlar, delillere rağmen tutuklanmayan Musa Orhan, Hasan Bilgili, Ümit Can Uygun, Şirin Ünal tecavüz ve katledilen kadınların faillerinin tutuklanması çağrısı yaptı.