
Kadınlar 25 Kasım’da sözünü söylemeye hazır
- 09:04 25 Kasım 2020
- Güncel
HABER MERKEZİ - Erkek devlet şiddetine karşı her alanda örgütlenmenin gerekliliğini vurgulayan ve bunun için direnen kadınlar, 25 Kasım’da sözünü söylemeye hazır.
Dünya nüfusunun yarısını oluşturan kadınlar, ne geçmişte ne de bugün direnmekten vazgeçmedi. Erkek devlet şiddetine karşı her alanda direnen kadınlar, tarihsel dönem içerisinde işkencelere maruz bırakıldı, tecavüze uğradı, katledildi. Her dönem farklı boyutlarıyla bugünlere taşınan her türlü erkek şiddetine karşı kadınların örgütlenmesi de birçok alanda gelişti.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü dolayısıyla kadın hakları aktivistleri ve siyasetçi kadınların mesajlarına yer veriyoruz.
Kadınların 25 Kasım mesajları şöyle;
Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivisti Türkan Poyraz: “Em Xwe Diparêzin” kampanyası kapsamında “Dilimizi, toprağımızı, kültürümüzü, yaşamımızı, özgürlüklerimizi savunuyoruz” çerçevesinde bir kampanyanın startını vermiştik. 4 aylık bir kampanyaydı. Kampanya kapsamında kadınlar özelde ve karma şekilde atölye çalışmaları yaptık Kadına yönelik her türlü şiddet ve cinsiyet rollerini tartıştık. “Evde, sokakta, mahallede siyasetten ne anlıyoruz? Eşbaşkanlık sistemi bizim için ne ifade ediyor? Cins özgürlüğü ne ifade ediyor?” şeklinde tartışmalar yürüttük. Toplumun özgürlüğünün kadının özgürlüğünden geçtiğini söylüyoruz ve kadınları 25 Kasım’da alanlara çağırıyoruz.
Yaşamak İstiyoruz İnisiyatifi Sözcüsü Havva Cuştan: Bu süreç hükümetin politikalarıyla erkekleri cesaretlendiren bir süreç oldu. İktidar, çocuk istismarı yasası ve İstanbul Sözleşmesi’ni gündeme getirmesinde kadınların direnişi ile karşılaştı. Dünyanın dört bir yanında erkek-devlet şiddetine karşı kadınlar sokaklarda mücadele ederek cevap verdi. Kadınlar bireysel erkek şiddeti ve devlet şiddeti ile karşı karşıya kaldı. Bunun en can yakıcı örneklerinden bir tanesi İpek Er’dir. Çok bariz bir biçimde katledildi. Tecavüze uğradı, intihara sürüklendi ki bu bir cinayettir. Devlet kendini simgeleyen bir erkeği hem de bireysel bir erkeği korudu. İpek’in öfkesiyle, Gülistan’ın öfkesiyle, Nadira’nın öfkesiyle, Pınar’ın öfkesiyle sokaklarda olacağız. Kadınlar bu öfkeyi diri tutarak 25 Kasım’da olacak. Sen yoksan çok eksiğiz. Vazgeçme diren erkek şiddetine karşı 25 Kasım’da örgütlen.
Kampüs Cadıları’ndan Selina Sahra: İstanbul Sözleşmesi, nafaka hakları, tacizcilere verilen indirimler gibi birçok olay yaşadık. Ama bu yıl kadınların yılı da diyebiliriz. Birçok ayaklanma gerçekleştirdi. 8 Mart’tan Las Tesis’e bir sürü güzel eylemler çalışmalar yaptık. Taciz ve tecavüzlere karşı 25 Kasım, kadınların mücadelesine güç olacak. Kampüs Cadıları olarak 25 Kasım’da bütün kadınlarla buluşmak ve bir araya gelmek için sabırsızlanıyoruz.
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eşsözcüsü İdil Uğurlu: Siyasette ön plana çıkmış ve kadınların sözünün söyleyen kadınlara yönelik, tutuklama, gözaltına alma gibi uygulamalar devam ediyor. Türkiye’de üniformalıların yaptıkları tecavüzler var. Kadınlar kaçırılıyor, kaybediliyor, bunları yapanların kimisi emniyet mensubu kimisi de Musa Orhan gibi uzman çavuş. Kadınların geleceğini elinden almak isteyen bu iktidara karşı kadınlar can siperane mücadele edecek geri atmayacak. Kadın mücadelesi Tam tersi savunmadan çıkan ve faşizme geri adım attıran bir ivme kazanacak. Kürt kadınları eşit temsiliyetle siyasette yer aldılar. Sözlerini söylediler ve kadın bakış açısıyla siyaset yaptılar. Bulundukları belediyelerde kadın kurumları açtılar ve hayata geçirdiler. Kadınları daha da yaşamdan uzaklaştıran eve aile kurumuna hapsetmeye çalışan bir iktidara karşı Kürt kadınları biz varız dediler. Kendi kanallarını kurdular. Kürt kadın gazeteciler var ve kendi dillerine sahip çıkıyorlar. Kadınlar yaşamın her alanına dokunup kendi renklerini verdiler. Her anlamda özsavunma gerçekleştirdiler. Erkek devlet şiddetini teşhir ediyor kadın dayanışmasıyla yaşıyoruz.
İnsan ve Özgürlükler Partisi (PİA) Genel Başkan Yardımcısı Menice Gülmez: İçinde bulunduğumuz coğrafya sebebiyle kadın mücadelesi yüzyıllardır sürüyor. Kadın mücadelesi bundan sonra da sosyal, siyasal, ekonomik ülke bazında her zaman sürecektir. Kadının bu mücadeleyi sürdürebilmesi için ekonomik, kültürel, siyasi olarak kendisini geliştirmesi gerekir. İyi bir eğitim alması ve bu eğitimle öz benliğini kazanması gerekir. Kendisine değer verilmesi için değer kazanması geliştirmesi gerekir. Maalesef hem coğrafyamızda hem de dünyanın her yerinde kadın olması gereken yerde değil. Eğitimli kadın olsun, eğitimsiz kadın olsun bulundukları mevki makamlarda birçok zorlukla karşı karşıya bulunmaktalar. Öğrenci olan kızlarımız çok büyük sıkıntılar ile karşı karşıya kalıyor. Maalesef aile içerisinde maddi destek olan olmayan kadın fark etmeksizin aile erkekten sonra gelen bir statüye sahip. Bizlerin bu tür haksızlıkları ortadan kaldırmamız için kadının kendisiyle mücadele etmesi ve kendisinin bu kazanımları elde etmesi gerekiyor. Kimse ona ‘bu senin saygınlığın, bu senin hak ettiğin değer’ demeyecektir. Kendi çabamızla öz benliğimizle kendimize sahip çıkmamız gerekiyor. Diğer taraftan kadınlar olarak birbirimize sahip çıkmamız gerekiyor. Her alanda birbirimizle dayanışmamız, destek olmamız gerekiyor.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Van İl Eşbaşkanı Öznur Bartın: Maalesef toplumsal cinsiyet bilinci, toplumsal eşitsizlik, erkeğin hükmü gün geçmiyor ki bir kadını katletsin. Maalesef istatistikler de ülkemizde ortalama günde üç kadın katlediliyor. Buradan mesajımız aslında bin yıllardır bir çığlık bir isyan var. Duyulmayan, işitilmeyen, kulakların kapatıldığı bir durum da söz konusudur. Bizler de özellikle 25 Kasım gibi mücadele günü ilan edilen bir günde de bu mücadele ağlarının daha da büyütülmesi ve her kesimden kadınların bir araya gelerek örgütlenmesi istiyoruz. Çünkü parçalı bir güçle ne kadar hareket edersek edelim maalesef yanımızdakiler dahi çığlıklarımızı duymayan bir sisteme karşı veya dünyada yükselen eril zihniyetin sağır, dilsizleri oynayan durumuyla karşı karşıyayız. Son yıllarda kadına yönelik şiddetle mücadele alanlarında kadın ağları bir bir örülmeye başlanıyor. Ancak bununla birlikte yükselen bir şiddet realitesi var. Bu şiddetin iktidarlarla ne kadar bağlantılı olduğunu bizler görmekteyiz. Yasal düzenin düzeysizliğini görüyoruz. Şiddetin politik olduğunu görüyoruz. Bu yasal etik bir düzenle ortadan kaldırılabilirken, ancak bundan eksik bir yaşam içerisindeyiz. Buna karşı mücadeleyi ise birkaç kişiyle vermekteyiz. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ortaya koyduğu bu eşitsizliğe karşı ancak birlikte mücadele verirsek başarıya ulaştırabiliriz.
Star Kadın Derneği üyesi Meryama Aslan: Kadınlar birlikte vardır. Kadınların hep birlikte hareket etmesi gerekir. Kadınlara yönelik her türlü şiddete karşı kadınlar birlikte mücadele ederse, kol kola, yan yana hareket etmeye çağırıyoruz. Artan kadın şiddetini ortadan kaldırması, önlemesi gereken yerde devlet var olan yasal hakları da İstanbul Sözleşmesi’ni ortadan kaldırmayla yok etmeye çalışıyor. Bizler haklarımıza yönelik bu saldırıyı kabul etmiyoruz. Buna karşı tüm kadınların birlikte yan yana mücadele etmesi gerektiğine inanıyorum.
Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) İl Başkanı Semra Odabaşı: ‘Kadına şiddete hayır’ diyoruz. Yetmiyor mu hayır yetmiyor. Karakola gidin, hukuka başvurun yetiyor mu hayır, kadına yönelik şiddeti nasıl durdurabiliriz diye yeni bir başlık tartışmalıyız. Kadına yönelik şiddet sadece kadın olmakla alakalı bir durum mudur? Sosyolojik bir boyutu var mıdır? Yapılması gereken durumlar nelerdir? Hangi önlemleri aldık? Hangi önlemleri aldığımıza baktığımızda nerde durduğumuzu görüyoruz. Hiçbir önlemimiz yok. Hukukun olması gerektiğine inanıyoruz, ancak hukukun da yetmediğini, hukukun da yanlı bir hukuk olduğu için maalesef üzgünüm. Söylemekten de itina ederim. Ama istesek de istemesek de maalesef yüz yüze geliyoruz. Ülkemizde hiçbir kadının burnunun dahi kanamasını istemiyorum. Kadın birliğinin oluşması gerektiğini düşünüyorum. Şiddetsiz bir dünya diliyorum.
İlerici Kadın Meclisleri’nden Ekin Kanar: 25 Kasım tüm kadınlar tarafından önemsenmeli ve sahip çıkılmalı. Aktivist konumda olan kadınlar şiddeti tanımlayabiliyor ama diğer kadınları da dahil etmenin yolu açılmalı. Biz dayanışma ağlarında, mahalle meclislerinde yer almaya çalışıyoruz. Kadınları daha gelişkin bir yere taşımanın yolu tüm bu alanlarda yer almasından geçiyor. Dünyada kadınların toplumsal mücadelede örgütlenmede öncülüğü söz konusu. Kadınların tam da bu anlamda öncü rol almaları gerektiğini düşünüyoruz. Bütün kadınların mücadeleye sahip çıkması gerektiğini ve 25 Kasım’da altını çizdiğimiz şeyi birlikte yapmamız gerektiğini düşünüyoruz.
Mor Dayanışma’dan Deniz Uslu: 25 Kasım’a bir yandan ‘evde kal’ çağrıları bir yandan da çalışmak zorunda olduğumuz, evlerin de güvensiz olduğu bir süreç içinde gidiyoruz. Mor Dayanışma olarak, ‘Güvende değiliz’ diyen kadınların isyanı sarsıyor tüm dünyayı’ şiarıyla karşılıyoruz. Basit bir slogan değil, geçtiğimiz aylarda yaptığımız ‘Güvende değiliz’ kampanyasına dayanıyor hem de hayatın içinde bulunduğumuz her alanda güvende olmadığımız bir durumla karşı karşıyayız. Her gün bir cinayet haberi ile karşı karşıyayız. Bu durum sadece Türkiye değil dünya genelinde benzer süreçler farklı biçimlerde yaşanıyor. Biz buna isyanımızı kattığımız, kadın dayanışmasını kattığımız bir slogan yerleştirerek 25 Kasım’da İzmir’in de birkaç ilçesinden stant ve etkinliklerle buluşacağız, kadınlarla yan yana geleceğiz.
İlerici Kadınlar Meclisi Nergis Yanar: Genel olarak kadınlarla tanışıp, iletişim kurmaya çalıştık. Yıl içinde daha çok psikolojik şiddetin ne olduğunu anlatmaya çalıştık. İşyerinde aile ortamımızda hatta mücadele arkadaşlarımızdan bile şiddeti görebiliyoruz. Şiddet, kabullenmesi zor bir durum. Kadınlara şiddeti anlatmaya çalıştık. 25 Kasım günü orada birlikte olup pankart taşımak değil, orada tanıştıkları insanlarla yaşam devam ediyorken de birlikte yürümelerini diliyorum.
Sosyalist Kadın Meclisleri’nden Didar Gül: Pandemi var, deprem oldu ama kadına yönelik şiddet artmaya devam etti. Kadınların uygulanması için mücadele ettiği ve kadınların reçetesi olan İstanbul Sözleşmesi’ne göz dikildiği bir dönemde sokakta olmanın daha farklı bir anlamı var. Bu sene de ‘vazgeçme ve örgütlen’ diyerek kadınları sokaklarda olmaya çağırıyoruz.
Kadın Savunma Ağı’ndan Gizem Coşkun: Mirabal Kardeşler’in direnişi hepimizin ortak öyküsü ve şimdi daha büyüğünü yazmaya geliyoruz. İpek Er’in, Nadira’nın, Sezay’ın, Şule’nin ve katledilen tüm kadınların isyanını alanlara taşıyacağız. Pandeminin yükünü sırtımıza yükleyen fırsatçı iktidara inat erkek şiddetiyle hayatımızı denetim altına almaya çalışanlara inat kadınları 25 Kasım’da sokaklara çağırıyoruz.
Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Eş Genel Başkanı Saime Topçu: Kadınları yok sayan, tanımayan, nasıl yaşaması gerektiğine dair karar veren bir anlayış ile karşı karşıyayız. Kadınlar geçmişten günümüze birçok alanda var. Geçmiş tarihe baktığımızda kadın, üreten, doğuran, şifacıyken erkekler sadece avlanarak günümüze gelmişler. Tarihten bu yana bunu hepimiz biliyoruz. Mücadeleci kadınlar şeytan ve cadı denilerek katledildi. Faillere verilen cezaların caydırıcı ve hukuki olarak karşılığı yok. Linç, bir devlet aklıdır. Bunun devlet zeminini hazırlar, birileri de gelir bunun üzerinden çalışma yürütür. Kadınlar, kazanılmış haklarından vazgeçmemeli ve birlik olmalı. Özsavunmamızı geliştirmemiz gerekiyor. Özsavunma birini dövmek değildir. İnsanlar bazen bunu anlıyor. Gerekirse fiziksel anlamda da özsavunmamızı yapmalıyız. Özsavunma sorgulamak, doğru okumak ve yargılamaktır. Biz kadınlar, Şahmeran misali yaralarımıza çiçek çizebiliriz. Anka kuşu gibi küllerimizden yeniden doğabiliriz. Fate Reş’in mücadelesinde safları sıklaştırarak bir araya gelip mücadele edeceğiz. Kadın yoksa hak da yoktur, hızı da yoktur. Her inançtan, her halktan kadınları birlikte hareket etmeye çağırıyoruz. Bizler direnmek zorundayız. Bizler mücadele etmek zorundayız. Herkesi kazanılmış haklarımıza sahip çıkmaya davet ediyorum.
Kadın Zamanı üyesi Nazlı Andan: Devletin kadına yönelik politikası şiddetle arttı. Şüpheli kadın ölümleri, kadın katliamları sayısı kadar çok gerçekleşti ve çoğunun üstü kapatılmaya çalışıldı. Kürt illerinde uygulanan savaş politikaları ‘üniformalı şiddet’ kavramını açığa çıkardı. Katiller üzerinde cezasızlık politikasının uygulanması ile birlikte aslında devlet kadına yönelik politikasını belirtmiş oluyor. Aynı zamanda kadın cinayetlerine teşvik etmiş oluyor. Tabii biz kadın hareketi de bu süreci İstanbul Sözleşmesi’nde olduğu gibi sokağa çıkarak, kadınlar ile birlikte bir arada olarak değiştirmeye çalışıyoruz. Kadın hareketi, bu 25 Kasım’da da İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmasını bir kez daha dile getirecek. Özsavunma hem fiziksel hem de fiziksel olmayan şekilde hayatlarımızın bir parçası. Bu bizim kültürlerimizle de alakalı. Alevi kadınlara Kürt kadınlara uygulanan baskı politikaları sonucunda özsavunma gerçekleştirme ihtiyacı hissediyoruz. Fatma Altınmakas kendisine tecavüz eden erkeği şikayet etmek için gittiği karakolda tercüman olmadığı için geri çevrildi. Evinde katledildi. Biz buna yönelik özsavunmayı, kendi dilimizi, kültürümüzü yaşayarak ve İstanbul Sözleşmesi’nin bu maddesinin ön plana çıkmasını sağlayarak gerçekleştirmek zorundayız. Kürt kadınların özgürce sokağa çıkabileceği alan yok. Kadınlar, kafelerde, sokaklarda GBT’ye ve üniformalı dediğimiz kişilerin bir takım tacizine maruz kalıyorlar. Bunun önüne geçebilmek için çeşitli örgütlenmelerle kadınların bir araya gelmesi de özsavunma biçiminin kendisidir. 25 Kasım’da Kadıköy’de isyanı büyüteceğiz.