
Gazeteci kadınlar: Kadın mücadelesinin görünürlüğü için vazgeçmeyeceğiz
- 13:17 23 Kasım 2020
- Güncel
HABER MERKEZİ - 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla yazılı açıklama yayımlayan TGS Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu, "Bu meslekte kadın kimliğimizle var olacağız, medyada kadınların mücadelesinin görünür olması için mücadeleden vazgeçmeyeceğiz" dedi.
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla yazılı açıklama yayımladı. “Kadın düşmanı medyaya sözümüz: Sözleşmeden vazgeçmeyeceğiz!” denilen açıklamada, İstanbul Sözleşmesi’ne dikkat çekildi.
İstanbul Sözleşmesi’nin cinsiyet ve cinsel yönelim temelli şiddete maruz bırakılan herkesin güvencesi olduğuna dikkat çekilen açıklamada, “Bizler TGS Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu olarak bu hakkımıza sahip çıkıyoruz” vurgusu yapıldı.
'Kadın düşmanı çevreler sözleşmeyi manşetlere taşıyor'
Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’ni 24 Kasım 2011’de TBMM’den geçirdiği anımsatılan açıklamada, şu ifadeler yer aldı: “Dokuz yıl sonra bugün gelinen noktada kadına yönelik şiddeti önlemeye ilişkin adımların çoktan atılmış olması gerekirken, mevcut kazanımlar elimizden alınmaya çalışılıyor. Birtakım basın kuruluşları ve meslektaş demeye dilimizin varmadığı gazeteciler, yazarlar bu sözleşmeye ‘fesat sözleşmesi’ diyor, sözleşmenin dilini ve amaçlarını kasten çarpıtarak aileyi, yuvayı yıktığını iddia ediyor. Kadınların haklarını tartışmaya açarken, kadın düşmanı çevrelerin sözlerini manşetlere taşıyor.
Şiddet haberleri yapmak istemiyoruz
Bizce utanç kaynağı olan bu medya organlarındaki nefret diline, kadınların haklarına yönelik bu saldırılara karşı; TGS Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu olarak, İstanbul Sözleşmesi’nin tartışmaya açılmasını değil, sözleşmenin tüm gereklerinin yerine getirilmesi için acil adımlar atılması gerektiğini söylüyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nin tartışmaya açılması demek; Kadınların ve LGBTİ+ların daha fazla erkek şiddetine maruz kalması ve biz gazetecilerin daha fazla şiddet haberi yapması demektir. Biz şiddet haberleri yapmak istemiyoruz. Medyadaki yaygın eril dilin artması demektir. Kadınları yok sayan, ‘anne’, ‘eş’ gibi rollere sıkıştıran, kadına şiddeti aklamaya bahane bulan medyanın değişmesini istiyoruz, bunun için mücadele ediyoruz.
Biz toplumun yarısıyız
Kadınları ‘aile’ye hapsetmek, kimliklerimizden vazgeçmek demektir. Biz toplumun yarısıyız, sadece kadın olduğumuz için aşağılanmak, eksik hissettirilmek istemiyoruz. Kadın gazeteciler olarak her gün işyerlerimizde cam tavanla, mobbingle mücadele ediyoruz. Sokakta kolluk kuvvetlerinin sözlü, fiziksel şiddetine karşı mücadele ediyoruz. Haberlerimizi yaparken haber kaynağının tacizine karşı mücadele ediyoruz. İstanbul Sözleşmesi’ne ‘fesat sözleşmesi’ diyenler, ‘aileyi, yuvayı yıkıyor’ diyenler, ‘İslam sözleşmesi’ arzulayanlar, siz istiyorsunuz ki biz kadınlar evde oturalım, evlenelim, çocuk doğuralım, o çocukları sizin ‘ahlak’ kurallarınıza göre yetiştirelim, düşünmeyelim, fikirlerimizi söylemeyelim, mücadele etmeyelim.
Bu meslekte kimliğimizle var olacağız
Biz kadın gazeteciler, kadınların kazanımlarının, en temel haklarının geri alınmaya çalışıldığı bu dönemde tüm meslektaşlarımızı bu saldırılara karşı kalemlerini, klavyelerini, objektiflerini kadınların mücadelesini büyütmek için kullanmaya davet ediyoruz. Bu davetin aynı zamanda mesleğin en temel etik kurallarından biri olduğunu hatırlatıyoruz. Biz gazetecilik yapacağız, bu meslekte kadın kimliğimizle var olacağız, medyada kadınların mücadelesinin görünür olması için mücadeleden vazgeçmeyeceğiz.”