İpek, İstanbul Sözleşmesi sayesinde taciz failinden kurtuldu

  • 09:02 9 Ağustos 2020
  • Güncel
AYDIN - İstanbul Sözleşmesi’nin “LGBTİQ+’ları koruduğu ve aile yapısını bozduğu” söylemleri ile hedef alınmasını, sözleşme sayesinde taciz failinden kurtulan trans kadın İpek Türk yorumladı. İpek, “LGBTİQ+’lara dönük söylemlerin ortaya atılmasının arkasında siyaseten birçok nedenin bulunabileceğini” işaret etti.
 
İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi”ne yönelik AKP-MHP iktidarının başlattı “sözleşmenin feshi ya da çekince konulması” tartışmaları kadınların direnişi ile karşılık buldu. AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş’un katıldığı televizyon programında “İstanbul Sözleşmesi'nin imzalanması gerçekten yanlıştı” şeklindeki söylemleri ve konuşmasının devamında da LGBTİQ+’ları hedef göstermesi ile tartışmaya açılan sözleşmeye dair Aydın’da Renkli Güvercin Derneği üyesi trans kadın İpek Türk ile konuştuk.
 
‘Anayasa’ya ve uluslararası yasalara aykırı’
 
Sözleşmenin 4’üncü maddesinin 3’üncü fırkasında sözleşmenin “sadece LGBTİQ+’lar değil, tüm dezavantajlı gruplar için ayrımcılık yapılmadan uygulanacağının belirtildiğine” atıfta bulunan İpek, “Sözleşmenin kaldırılmasıyla ilgili bir gündem oluşturuldu. Oysa Anayasamızın 10 maddesine de aykırı. Burada da kanun önünde eşitlik maddesinde, ‘Herkes din, dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce gibi sebeplerle ayrım gözetmeksizin kanun önünde eşittir’ diyor. Yani bu söyledikleri Anayasaya da aykırı. Şiddet görenleri koruyalım. Peki bir LGBTİQ+ ise bir trans kadınsa korumayalım mı? Ayrıca Avrupa Konseyi, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesine de aykırı iddialar” diye belirtti.
 
‘LGBTİ+’ları hedef göstermenin ardında siyasi oyunlar var’
 
LGBTİQ+’lara dönük söylemlerin ortaya atılmasının arkasında siyaseten birçok nedenin bulunabileceğini dile getiren İpek, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın Ramazan ayında LGBTİQ+’ları hedef göstermesini hatırlattı. İpek “Barolar bu söylemin Anayasa’ya aykırı olduğunu ve suç teşkil ettiğini beyan etmişlerdi. Çünkü artık herkes konuşamıyor bir tek barolar kalmıştı. Buraya yönelik bir adımdı. Sonradan bir linç kampanyası yapıldı ve baro yasası çıktı ve barolar bölündü. Görünen arkasında bu vardı” dedi.
 
‘Sarsılan imajını korumak için imzaladı’
 
İpek, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, katledilen bir kadının davasında Türkiye’yi mahkum etmesinden sonra Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’ni imzaladığını anımsatırken, “Eğitimden dizilere çok geniş çaplı bir dava bu. Türkiye sarsılan imajını korumak için imzaladı. Sanırım önyargılar kullanılmaya çalışılıyor. Cumhurbaşkanının kızının içinde olduğu KADEM de çalışmanın içinde bulundu. AKP’li profesörler vardı hatta ve destekliyorlar hala” ifadelerini kullandı.
 
‘6284’ten yararlanan ilk trans kadın’
 
İstanbul Sözleşmesi kalkarsa ona bağlı olarak şiddet gören insanları koruyan 6284 sayılı yasanın da kalkacağı endişesini dile getiren İpek, 2012’de yasadan ilk yararlanan trans kadın olduğunu belirtti. Bir erkeğin tacizine ve şiddetine maruz kalması sonucu yasadan yararlandığını belirten İpek, “Kadınlar en çok evlerinde eşleri, sevgilileri veya eski eşleri, eski sevgilileri ya da çıkma teklifini kabul etmeyen insanlar tarafından katlediliyor. 2012’de bir şahıs tarafından sürekli rahatsız edildim. Her yönden güçlü bir insandı. İşimde, evimde sıkıştırmaya başlamıştı. Tehditlerde bulunuyordu. 6284 sayılı yasa sayesinde devlet koruma altına alıp, sosyal medyadan telefonuma kadar bana, arkadaşlarıma yaklaşmasına izin verilmedi. Uzaklaştırma çıkarıldı. Bu insan anında benle olan iletişimini kesti. Çünkü başka dosyaları da vardı. Bu tür insanların evveliyatı da oluyor. Bundan dolayı içeri girmemek için uzaklaştı ve nefes almıştım” şeklinde konuştu.
 
‘Sözleşme uygulanırsa yaşatır’
 
Yaşadığı olaydan sonra da birlikte yaşadığı erkeğin kendisini sistematik şiddete maruz bıraktığını ifade eden İpek, koruma kararına rağmen Kuşadası Adliyesi önünde saldırıya uğrayarak yaralandığını söyledi. İpek, “Eğer bu İstanbul Sözleşmesi tam uygulansaydı ben birlikte yaşarken evi terk etmek zorunda kalmazdım. Bilmiyordum onun evden uzaklaştırılabileceğini. Hala tehditler alıyorum. İstanbul Sözleşmesi tam olarak uygulanırsa yaşatır” dedi.
 
‘Hedef göstermenin İslamiyet’te de yeri yok’
 
LGBTİQ+’ların hep var olduğunu ve var olmaya devam edeceklerini vurgulayan İpek, şunları belirtti: “Yok saymakla bir yere varılamaz. İslamiyet’e yapılan göndermeler de İslamiyet’le uyuşmuyor. Bunların İslam’la alakası yok. Bu yaptıkları insani değil ve insani olmayan hiçbir şeyin Müslümanlıkla alakası olamaz.”