Ebru ve Aytaç’ın tutukluluğuna itiraz

  • 16:43 4 Ağustos 2020
  • Güncel
İSTANBUL/MERSİN - Ölüm orucundaki avukatlar Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal için meslektaşları, İstanbul 37'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nin verdiği tutukluluğun devamı kararına itiraz etti. İstanbul ve Mersin'de iki avukat için tutulan nöbetlerde dayanışma çağrısı yapıldı.
 
Adil yargılanma talebiyle ölüm orucuna giren tutsak avukatlardan Ebru Timtik eyleminin 215’inci, Aytaç Ünsal ise 184’üncü gününde. Eylemlerinde kritik aşamada olan avukatlar için meslektaşları İstanbul ve Mersin’de nöbet tuttu.
 
İstanbul’da Savunmaya Özgürlük Koordinasyonu, Ebru ve Aytaç’ın durumuna dikkat çekmek amacıyla Çağlayan’da bulunan İstanbul  Adliyesi önünde nöbet tuttu. Sabah saatlerinde adliye önünde bir araya gelerek nöbet tutan ailelere, Halk Evi, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) İstanbul Temsilcisi Ümit Efe, farklı kentlerden gelen avukatlar destek verdi.
 
Yaklaşık 3 saat tutulan nöbetin başlangıcında açıklama yapan TİHV İstanbul Temsilcisi Ümit Efe, İstanbul Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) verdiği “Hapishanede kalamaz” raporuna rağmen avukatların tahliye edilmediğine işaret etti.
 
‘Hukuka aykırı şekilde tutukluluğun devamına karar verildi’
 
Tutulan nöbetin ardından katılımcılar adına Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Merkez Sekreteri Nergiz Tuba Aslan basın açıklaması gerçekleştirdi. ATK’nin 30 Temmuz’da düzenlediği rapora atıfta bulunan Nergiz, “Geçici heyetle teşekkül ettirilen İstanbul 37'nci Ağır Ceza Mahkemesi ise bu rapora rağmen, açıkça hukuka aykırı bir şekilde meslektaşlarımız hakkında tutukluluğun devamı kararı vermiş ve cezaevinde kalmalarının sağlıkları için uygun olmadığı gerekçesi ile hastaneye sevk edilerek rızaları dışında ‘tedavi’ olmalarına karar vermiştir” dedi.
 
‘Pandemi haklarının kısıtlanmasına gerekçe yapıldı’
 
Kurban Bayramı öncesi apar topar verilen mahkeme kararı sonrasında Ebru ve Aytaç’ın farklı hastanelere kaldırıldığını dile getiren Nergiz, Aytaç’ın Kanuni Sultan Süleyman Hastanesi’ne, Ebru Timtik’in ise Bakırköy Sadi Konuk Hastanesi’ne götürüldükleri bilgisini ise uzun uğraşlar sonucunda öğrendiklerini söyledi. Sonrasında aile ve avukat görüşünün de engellendiğini belirten Nergiz, “Cezaevi savcısına ulaşmak mümkün olamamış, meslektaşlarımızın yanlarında refakatçi kalması talebi dahi engellenmek istenmiş, ancak ısrarlı girişim ve başvurular sonucunda sağlanabilmiştir. Avukata erişim hakkı ise keyfi bir şekilde 5 gün boyunca engellenmiştir. Bağışıklık sistemleri oldukça zayıflamış olan meslektaşlarımız, pandemi hastanesi olan ve yüksek risk altında olduğu belirtilen hastanelerde zorla tutulmakta, ciddi anlamda yaşamları tehlikeye atılmaktadır. Meslektaşlarımız bu koşullarda yaşamsal risk altında iken, ‘pandemi’ en temel haklarının kısıtlanmasına gerekçe yapılmıştır” diye konuştu. 
 
Helin, İbrahim ve Mustafa anımsatıldı
 
Meslektaşlarının taleplerinin tedavi değil, adil yargılama olduğunu vurgulayan Nergiz, ölüm orucundayken yaşamlarını yitiren Mustafa Koçak, Helin Bölek ve İbrahim Gökçek’i anımsattı. Nergiz, “Dünya ve Türkiye tecrübelerinde çok sayıda eylemcinin iradesi dışında beslenmeye ve tedaviye zorlanması, daha büyük ölçüde kalıcı sakatlanmaya, bazı hallerde ölümlere yol açmıştır. Tokyo ve Malta Bildirgelerinde, tıbbi etik gereği açlık grevi ve ölüm orucu eylemcisinin iradesine aykırı zorla besleme ve zorla tedavi uygulanamayacağı, bunun işkence niteliğinde olduğu değerlendirilmiştir” ifadelerinde bulundu.
 
‘Meslektaşlarımızın özgürlüğü hayatidir’
 
“Meslektaşlarımıza rızaları dışında bir tıbbi müdahalede bulunulması açıkça suçtur” uyarısında bulunan Nergiz, “Meslektaşlarımızın, salgın nedeniyle yüksek risk altında olan hastanelerde tutulmaya devam edilmesi, bu anlamda sağlıklarının riske atılması kabul edilemez ve olası herhangi bir durumda bunun hukuki ve mesleki etik sorumluluğu oldukça ağırdır.  Gelinen aşamada, İstanbul 37’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nin vermiş olduğu hukuka aykırı bu kararın kaldırılması ve bir an önce meslektaşlarımızın hastaneden taburcu edilerek özgürlüklerine kavuşturulması acil ve hayatidir” dedi.
 
Dayanışma çağrısı
 
Hukuksuz karar kaldırılıncaya kadar mücadele edeceklerinin altını çizen Nergiz, “Tüm meslektaşlarımızı ve kamuoyunu, Ebru ve Aytaç’ın sesine ses olmak için dayanışmaya, yaşanan hukuksuzluklara ve zorla müdahale işkencesine karşı tavır almaya çağırıyoruz” dedi.
 
Basın açıklamasının ardından katılımcılar konuşmalar gerçekleştirdi.
 
ÖHD avukatlarından Sinan Zincir, herkesi Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile Bakırköy Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma hastanesine önünde yapılacak nöbet eylemlerine çağırdı. 
 
İtiraz edildi
 
Açıklamanın ardından avukatlar ATK raporuna rağmen tutsak avukatlar hakkında İstanbul 37'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nin verdiği karara itiraz etti. Hazırlanan dilekçe İstanbul 38'inci Ağır Ceza Mahkemesi'ne sunuldu. Bir grup avukat adliyeye giderek buradan çıkacak sonucu beklerken, bir grup avukat da Bakırköy Sadi Konuk Hastanesi önünde yapılacak açıklamaya katılmak üzere adliyeden ayrıldı. 
 
Mersin
 
Mersin Barosu, ÖHD ve Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi avukatlar da Ebru ve Aytaç’ın adil yargılanma talebiyle başlattığı ölüm orucuna dikkat çekmek amacıyla Mersin Adliyesi önünde Adalet Nöbeti tuttu. ÖHD Mersin Şube Eşbaşkanı Hoşyar Sarıyıldız, iki avukatın yaşamlarının tehlike altında olduğunu belirterek tahliye edilmelerini istedi.