İHD: Son beş yılda 5 bin 365 kişi yaşamını yitirdi

  • 14:04 24 Temmuz 2020
  • Güncel
ANKARA - Sokağa çıkma yasaklarının başlamasının beşinci yıldönümünde açıklama yapan İHD, son beş yıl içinde “çatışma, yargısız infaz ve saldırılarda” 5 bin 365 kişinin yaşamını yitirdiği, 7 bin 986 kişinin ise yaralandığı bilgisini paylaştı.
 
İnsan Hakları Derneği (İHD), çözüm ve müzakere sürecinin olduğu 2013-2015 yıllarından sonra sokağa çıkma yasakları ve çatışmaların yeniden başladığı 24 Temmuz 2015 tarihinin 5'inci yıldönümüne ilişkin basın toplantısı düzenledi. Ankara’da İHD Genel Merkezi’nde düzenlenen açıklamaya İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan ve Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri katıldı.
 
‘Kürtlerin fiili statüye kavuşması rahatsızlık yaratıyor’
 
2013 yılında başlayıp 2015 yılında sona eren barış ve çözüm sürecinin Türkiye’ye her açıdan nefes aldırdığını belirten Öztürk, “28 Şubat 2015’teki deklarasyonuna rağmen Suriye’de Kürtlerin fiili statüye kavuşmasının Türkiye’de yarattığı rahatsızlık, siyasi iktidarın diyalogdan müzakereye geçme konusundaki isteksizliği, Kürtlerin Türkiye ve bölge ülkelerinde statülerinin tanınması konusundaki uluslararası güçlerden destek alınamamasının yanı sıra Türkiye’de 7 Haziran 2015 genel seçim sürecine girilmesinin iç politikada yarattığı gerilim, Ak Parti ve HDP’yi yakın iş birliği yapmaktan alıkoymuştur. Bu rekabetin etkisi ile İmralı Adası’nda kurulması öngörülen barış masasında yer alacak izleme heyetinin oluşturulması kararından cayılmıştır” diye konuştu.
 
5 bin 365 kişi yaşamını yitirdi
 
İHD Dokümantasyon Birimi’nin son beş yıllık süreçte yaşanan yaşam hakkı ihlal bilançosunu paylaşan Öztürk, Türkiye toprakları içerisinde tespit edilen hak ihlallerinin korkunç boyutta olduğunu belirtti. Öztürk, son beş yılda “silahlı çatışma, yargısız infaz ve saldırılarda 5 bin 365 kişinin” yaşamını yitirdiği, 7 bin 986 kişinin ise yaralandığı bilgisini paylaştı.
 
Bilançonun sadece tespit edilebilen rakamlardan oluştuğunu ifade eden Öztürk, “Bu verilerden özellikle silahlı çatışmada yaşamını yitiren asker, polis, korucu ve silahlı militanların sayısının çok daha yüksek olduğunu tahmin etmekteyiz” ifadelerini kullandı.
 
Öztürk’ün açıkladığı rapordan kimi detaylar şöyle:
 
“*  Sokağa çıkma yasağı ilan edilen yerleşim yerlerinde silahlı çatışmaların en ağır biçimde yaşandığı ve çok sayıda sivilin yaşamını yitirdiği yeni bir kanlı süreç başlamıştır.
 
* Sokağa çıkma yasağı süren Cizre’de 20 Ocak 2016 ile 12 Şubat 2016 tarihleri arasında üç bina bodrumunda sayıları hâlâ tam olarak bilinmeyen 140 ila 170 olduğu tahmin edilen sivillere yönelik ağır yaşam hakkı ihlalleri gerçekleşmiştir.
 
*  Mayıs 2016’da Anayasa’ya eklenen geçici madde ile milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırılmıştır.
 
* 15 Temmuz 2016 tarihinde Askeri Darbe Girişimi gerçekleşmiş, ancak ertesi gün darbe girişimi bastırılmıştır.
 
*  20 Temmuz 2016 tarihinde adeta bir karşı darbe yapılarak tüm Türkiye’de kesintisiz olarak 2 yıl sürecek OHAL ilan edilmiştir. OHAL sürecinde yaşananlar sıkıyönetim dönemini aratmayacak düzeyde olup yaşanan tüm hukuksuzluklar ile ağır insan hakları ihlalleri ile ilgili İHOP raporuna bakılabilir.
 
* 25 Ağustos 2016 tarihinde Türkiye, Suriye’nin Cerablus kenti üzerinden Bab ve Azez’i kapsayacak şekilde askeri operasyon başlatmış ve bu bölgeyi fiilen askeri kontrolü altına almıştır.
 
*   4 Kasım 2016 tarihinde dokunulmazlıkları kaldırılan HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile birlikte çok sayıda milletvekili gözaltına alınmış ve tutuklanmıştır. Bu süreç halen devam etmektedir.
 
*   20 Ocak 2018 tarihinde Türkiye, Suriye’nin Afrin bölgesine askeri operasyon başlatmış ve 18 Mart 2018 tarihinde bu bölgeyi askeri kontrolü altına almıştır. Türkiye bu operasyonu yaparken Suriye’deki paramiliter grupları örgütlemiş ve ÖSO adı altında operasyona dahil etmiştir.
 
* 19 Temmuz 2018 tarihinde OHAL sona erdi, ancak çıkarılan 7145 sayılı kanunla OHAL 3 yıllığına uzatılacak şekilde kanunlarda değişiklikler yapıldı. Türkiye halen uzatılmış OHAL rejimini yaşamaktadır.
 
*7 Kasım 2018’de cezaevinde tutuklu olarak bulunan HDP milletvekili Leyla Güven, Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması amacıyla süresiz ve dönüşümsüz açlık grevine başladığını mahkeme salonunda açıklamıştır.
 
* Leyla Güven’in devam ettirdiği ve Türkiye’deki 90 hapishanede 3065 mahpusun katıldığı süresiz ve dönüşümsüz açlık grevlerinin 200. gününde Abdullah Öcalan’ın avukatları vasıtasıyla yayınladığı mektubu ile açlık grevleri 26 Mayıs 2019 tarihinde sona erdirilmiştir.
 
19 Ağustos 2019 tarihinde seçilmiş belediye eş-başkanlarının görevden alınarak yerlerine kayyım atanması süreci yeniden başlatılmıştır. Bu kapsamda Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş-Başkanı Adnan Selçuk Mızraklı gözaltına alınıp bırakılmış, ancak daha sonra tutuklanarak iftiracı tanık beyanı ile hapisle cezalandırılmıştır. Yargıtay süreci devam etmektedir. Bu konuda HDP’nin raporuna ve Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Özerklik Kongresi’nin yeni raporuna bakılabilir.
 
* 16 Haziran 2020 tarihinde Türkiye, Kuzey Irak’ta kapsamlı bir askeri operasyon başlattı, operasyon halen sürmektedir.”
 
Devam eden silahlı çatışma ve savaş halinin sona ermesi ve yeniden bir barış sürecinin inşa edilmesinin zorunlu olduğunu belirten Öztürk, öncelikle atılacak adımları ise şöyle sıraladı:
 
“* Siyasi iktidarın Kürt Sorunu’nun varlığını kabul ederek en az cumhuriyetle yaşıt bu sorunun çözümünün demokratik ve barışçıl yollarla olacağını kabul etmesi ve buna uygun bir siyasi irade oluşturması gerekmektedir.
 
*Devam eden silahlı çatışma ve savaş halinin 5 yıl gibi uzun bir sürede nihai olarak sonuca bağlanmadığı ve bağlanamayacağının anlaşılması gerekmektedir. Dolayısıyla bir an önce çatışmasızlık ortamının sağlanması gerekmektedir. Bu konuda herkes üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmelidir.
 
* Halen İmralı Hapishanesi’nde tecrit altında tutulan Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin sona erdirilmesi ve yasal haklarının kullandırılarak avukatları, ailesi ve talep eden heyetlerle görüştürülmesinin sağlanması gerekmektedir.
 
* Kürt Sorunu’nu TBMM nezdinde siyasi muhatabı HDP’dir. HDP’nin dışlanmasına dayalı siyasetin terk edilerek iktidarın HDP ile yapıcı bir diyaloğa girmesi sağlanmalıdır.
 
* Hapishanelerde tutulan başta Kürt siyasetçiler olmak üzere seçilmişlerin ve diğer tüm siyasi mahpusların en kısa sürede salıverilmesi sağlanmalıdır.
 
*Siyasi iktidarın seçilmiş belediye eş-başkanlarını görevden alıp yerlerine kayyım atama uygulamasına son vererek, tüm seçilmişlerin görevlerine iadesi sağlanmalıdır.
 
*Türkiye’nin diğer ülkelerde olduğu gibi Kürt Sorunu’nu çözmek için gerçek bir çatışma çözüm sürecine girmesi gerekmektedir.
 
* İnsan hakları savunucuları için barış hakkını savunmak bir haktır, bizler barış hakkını savunmaya ve barışın Türkiye’nin en önemli ve öncelikli talebi olduğunu haykırmaya devam edeceğiz.”