Cumartesi Anneleri: Çeyrek asırlık hukuksuzluk son bulsun

  • 12:56 16 Mayıs 2020
  • Güncel
İSTANBUL - Cumartesi Anneleri, eylemlerinin 790’ıncı haftasında gözaltında katledilen Hasan Ocak’ın akıbetini sorarak “Çeyrek asırlık hukuksuzluk son bulsun” dedi.
 
Cumartesi Anneleri “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” talebiyle her hafta Galatasaray Meydanı’nda gerçekleştirdikleri eylemin 790’ıncısını Koronavirüs (Covid-19) salgını nedeniyle sosyal medya hesapları üzerinden gerçekleştirdi. Cumartesi Anneleri eylemlerinin 790’ıncı haftasında İstanbul’da 21 Mart 1995 tarihinde gözaltında katledilen Hasan Ocak’ın faillerini sordu.
 
Gözaltında katledilen Hasan Ocak’ın akıbetine ilişkin ilk konuşmayı annesi Emine Ocak gerçekleştirdi. 25 yıldır Hasan için mücadele ettiğini dile getiren Emine, adalet istediğini ve tüm kayıpların mezarının bulunması talebinde bulundu. Daha sonra Hasan Ocak’ın ağabeyi Hüseyin Ocak söz alarak, Hasan’ın gözaltında kayıp edildiği süreci anlatan Hüseyin, “Devlet hasan Ocak dosyasında suçüstü yakalandı. Failleri korumayın, geçmişle yüzleşme yasalarını çıkarın. Geçmişle hesaplaşan toplumlar barış içerisinde ve özgür yaşar” dedi.
 
’25 yıldır örgütlü bir zulmü dindirmeye çalıştık’
 
Hasan Ocak’ın ağabeyi Ali Ocak 25 yıldır adalet aradıklarını belirtti. Bundan 25 yıl önce örgütlü bir zulüm olduğunu dile getiren Ali “Bu zulmü dindirmeye çalıştık. Ama bu gün geldiğimiz nokta o zulüm önce örgütlü bir kötülüğe dönüştü sonra örgütlü bir adaletsizliğe dönüştü. Şimdi örgütlü bir vicdansızlıkla karşı karşıyayız. Devlette süreklilik esastır denilir. Sanki bu suçlarda da süreklilik esas alınıyormuş gibi bugüne geldik. Hayatın her alanında bu mücadeleyi sürdürmeye devam edeceğiz. Biz bu dünyadan göçsek bile bu miras çocuklarımızla devam edecek” diye belirtti.
 
‘Hasan’dan suçlu yaratmaya çalışanları tarih her zaman yalanlayacak’ 
 
Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak ise “Gittiğimiz her yerde çaldığımız her kapıda Hasan abinin gözaltında olmadığı söylendi. 25 yıldır Hasan’ı gözaltında kayıp edenleri korumaya çalışırken, Hasan’dan suçlu yaratmaya çalışanları tarih her zaman yalanlayacak. Tüm kayıplarımız için adalet istemekten asla vaz geçmeyeceğiz” şeklinde vurguladı.  
 
‘Tanıklar gözaltında olduğunu söyledi’
 
Bu haftaki basın açıklamasını Hasan Ocak’ın yeğeni Dilcan Acer okudu. Hasan Ocak dosyasındaki çeyrek asırlık hukuksuzluğun son bulmasını isteyen Dilcan, Hasan’ın 21 Mart 1995 tarihinde bir daha kendisinden haber alınamadığını vurguladı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’nde gözaltında tutulan iki kişinin, Hasan’ı şubede gördüklerini söylediğini hatırlatan Dilcan şöyle devam etti: “İki kişi de Hasan Ocak’ın ismini emniyetteki parmak izi listesinde gördüklerini açıkladı. Newroz nedeniyle gözaltında tutulan bir tanık ise şubedeyken bir hareketlilik olduğunu ve polislerin ‘Hasan Ocak getirildi.’ diye aralarında konuştuklarını söyledi. Ocak Ailesi savcılıklara başvurarak Hasan’ın akıbetinin açığa çıkarılmasını talep etti. Aile ayrıca; TBMM, Başbakanlık, Bakanlıklar, savcılıklar, hastaneler ve Adli Tıp nezdinde de girişimlerde bulundu.”
 
‘Ailenin ısrarlı arayışı sonucu mezarına ulaşıldı’
 
Girişimler sonucunda dönemin İçişleri Bakanı Nahit Menteşe, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu ve İstanbul Emniyet Müdürü Necdet Menzir’in imzasını taşıyan resmi yazıda  “Hasan Ocak’ın gözaltında olmadığı, hiç gözaltına alınmadığı, suçlu olarak aranmadığı” ileri sürüldüğünün altını çizen Dilcan, resmi makamların tüm engellemelerine karşı 58 günlük ısrarlı bir arayışın sonunda ailesi Hasan’ın ağır işkence izleri taşıyan bedenine “meçhul kişi” olarak defnedildiği Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı'nda ulaştığını belirtti.
 
‘İç hukuktaki tüm girişimler sonuçsuz kaldı’
 
İşkenceyle ölümü resmi raporlara girmiş olan Hasan’ın cansız bedeni tüm ilgili makamlardan geçirildiği halde onu soran ailesine “bizde yok” denildiğinin açığa çıktığına dikkat çeken Dilcan, “Dönemin İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanı Algan Hacaloğlu’nun yaptığı araştırmalara dayanarak ‘Ocak’ı konuşturmak için gözaltına aldılar ve orada uyguladıkları işkence ve darptan sonra öldürülmüş halde Beykoz’a attılar.’ diyerek Ocak Ailesi ve toplumdan özür diledi. Ayrıca Hacaloğlu, Devletin Hasan Ocak’ın ölümünde sorumluluğu olduğunu, AİHM’e verdiği ifade de ‘Devletin bazı unsurlarının Ocak’ın nasıl öldürüldüğünü ve kimin öldürdüğünü bildiğini’ söyledi. AİHM, Hasan Ocak'ın kaybedilmesi ve ölümüyle ilgili koşulların belirlenmesi için yeterli ve etkin bir soruşturma yürütülmediğini tespit ederek Türkiye hakkında ihlal kararı verse de, Ocak Ailesi’nin iç hukuktaki tüm girişimleri sonuçsuz bırakıldı” diye ifade etti.
 
‘savcılık oyalamaya devam ediyor’
 
17 Ekim 2016 tarihinde Beykoz Cumhuriyet Savcılığının ‘zaman aşımı’ nedeniyle dosyada kovuşturmaya yer olmadığına karar verdiğini dile getiren Dilcan, 29 Kasım 2016 tarihinde bu karara  yapılan itiraz sonucu İstanbul Anadolu 7’nci Sulh Ceza Hakimliğinin ‘toplanan delillere göre dava açılması gerekir’ diyerek zamanaşımı kararını kaldırdığını ve soruşturmanın devamına karar verdiğini vurguladı. Ancak Savcılığın, bugüne kadar rutin yazışmalarla soruşturmayı oyalamaya devam ettiğini söyleyen Dilcan şunları belirtti: “Yaşam hakkı kapsamında yürütülecek ceza soruşturmasının etkili olabilmesi için maddi gerçeğin açığa çıkartılmasına, sorumluların belirlenmesine ve cezalandırılmasına imkan verecek nitelikte olması gerekir. 790’ıncı haftamızda bir kez daha Savcılık makamını ve Adalet Bakanlığını çeyrek asırdır sürüncemede bırakılan Hasan Ocak soruşturmasında yasal yükümlülüklerini yerine getirmeye çağırıyoruz. Hasan Ocak için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz.”