Kriz Koordinasyonu kadın ve çocuklara dönük ihlallere dikkat çekti

  • 11:18 16 Mayıs 2020
  • Güncel
DİYARBAKIR- Covid-19 Bölge Kriz Koordinasyonu, koronavirüs sebebiyle eve kapamak zorunda olan kadınların durumuna dikkat çekerek, bu süreçte açığa çıkan olumsuzlukların en fazla kadın ve çocukların yaşamına yöneldiğini vurguladı.
 
Covid-19 Bölge Kriz Koordinasyonu, pandemi sürecinde kadınlara dönük saldırılara ve kadınların yaşadığı sorunlara ilişkin açıklama yayınladı. Koronavirüs salgını süresince dünyanın dört bir yanından on binlerce insanın doğrudan ya da dolaylı olarak etkilediği belirtilen açıklamada, sağlık sisteminin ve hukuk sisteminin zayıf olduğu ülkelerde, zaten yüksek seviyelerde olan toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ve sınıflı toplum yapısından kaynaklanan gelir adaletsizliğini şiddetlendirdiği kaydedildi. Açıklamada, gerçekleşen eve kapanma veya tecrit günlerinde açığa çıkan tüm olumsuzlukların en fazla kadın ve çocukların yaşamına yöneldiği ve kadına ve çocuğa dönük şiddeti artırdığı aktarıldı.
 
‘Kadınların kazanılmış haklarına ulaşmaları engellendi’
 
Türkiye’de zaten var olan sistemin kadına yönelik şiddeti önleyici mekanizmaları etkin bir şekilde işletmediği belirtilen açıklamada, devletin hiçbir zaman ev içi şiddetle mücadelede yeterli önlem ve korumayı gerçekleştiremediğine dikkat çekildi. Açıklamada “Sürecin başlangıcından bu yana Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’ndan kadınların ihtiyaç duydukları desteklere ve bu desteklerin nasıl sağlanacağına dair hiçbir açıklama gelmedi. Aksine, kriz bahane edilerek kadınların kazanılmış haklarına ulaşmaları engellendi. Hakimler Savcılar Kurulu 31 Mart 2020 tarihli Genel Kurul kararlarını açıklayarak 10. maddede de ‘tedbir kararlarının yükümlülerin koronavirüs kapsamında sağlığını tehdit etmeyecek şekilde değerlendirilmesi gerekir’ kararı yayınladı. HSK’nın bu kararı, şiddet uygulayanın salgına karşı güvenliğini kadınların can güvenliğinin önünde tuttuğunu açıklamış olup ve bu kararın acilen geri alınması gerekirken alınmamıştır” denildi.
 
Açıklamanın devamında şunlar kaydedildi:
 
 “Koronavirüs salgınından korunmak sadece kendi fiziksel sağlığımızı korumanın ötesine taşınarak başkalarına bulaştırmamak gibi toplumsal bir yükümlülük de içeriyor. Zorunlu olarak herkesin ev içi alanlarda kalması gibi bir durumla karşı karşıyayız. Ev birçok kadın için güvenli olmayan, şiddet gördüğü, emeğinin sömürüldüğü ve hiçleştirildiği bir alan. Fiziksel izolasyon ile birleşince de daha büyük bir soruna dönüşüyor. Şiddet uygulayan erkeklerin, uyguladıkları şiddeti görünmez kılmak için, normal zamanlarda en çok uyguladıkları yöntemlerden biri de kadını sosyal alanlardan koparmak ve yalnızlaştırmak. Yaşadığımız süreç, şiddetin hem artmasına hem de görünmez bir hal almasına uygun koşullar yarattı. Tüm erkekler şiddet uygulayacak gibi kökten bir yargı ile bakmıyoruz ancak şiddet uygulamaya yatkın erkekler için uygun bir zemin oluşmuş durumda. Bunun yanı sıra erkekler için evde olma hali ‘can sıkıcı’, alışkın olmadıkları bir durum olduğundan daha stresli ve şiddet üretmeye daha yatkın bir hale gelip bunu da kadına yöneltmektedirler.
 
‘Ev içi yemek kadının sorumluluğunda görülüyor’
 
Bu zorunlu tecrit halinin yarattığı başka önemli bir sorun da kadınların işlerini kaybetme tehlikesi ve yoksullukla karşı karşıya gelmesidir. Bir diğer önemli husus ise ev içi emeğin görünmezliği ve değersizleştirilmesidir. Toplum olarak kalabalık ailelerde yaşıyoruz. Yaşlısı, genci ailedeki erkek bireylerin de evde olması demek kadın açısından daha çok ev içi emek, daha çok hizmet ve bakım emeği demektir. Ataerkil aile ilişkileri ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yarattığı roller gereği ev içinde yapılacak emek ve bakım hizmetinin tamamı kadının sorumluluğu olarak görünüyor. Bu durum başlı başına bir şiddet formudur ve her gün kadın için şiddeti yeniden üreten bir modeldir. Altını çizmek gerekir ki; kapitalist modernitenin yarattığı çalışan kadınlar da salgın sürecinde, kazanım olarak gördüğü ve daha önce bir takım mekanizmalara devrettiği birçok sorumluluğu yeniden yüklenmiş ve aslında ‘ev içi alanda gerçekleşen emek dağılımı konusunda’ hiçbir kazanıma sahip olmadığı gerçeği ile yüzleşmiştir.
 
‘Şiddet artışında bir patlama oluşacaktır’
 
Süreç içerisinde yaşadığımız çok önemli bir diğer şiddeti besleyen ve önünü açan çalışma infaz düzenlemesinin yasalaşma şekli ve içeriğidir. Ülke genelinde kadınlarda korkuya ve paniğe sebep olmuş bu düzenleme ile indirimden yararlanan birçok erkek çıktıkları gibi evde şiddet uygulamış kadın ve çocuk ölümlerine sebep olmuştur. Anayasa’ya ve uluslararası sözleşmelere aykırı biçimde eşitlik ilkesini ihlal ederek adaletsiz bir düzenleme olması meşruiyetini zedelemiştir. En çok da kadın ve çocuğa yönelik işlenen suç faillerinin indirimden yararlanmış olması gibi cezasızlık uygulamasını pekiştiren bir belge özelliği kazanmıştır. Oysa İstanbul Sözleşmesi 56. maddesi gereği, serbest bırakılanların bilgisi o davada şiddete maruz kalmış olan kadına, çocuğa ve aileye verilmelidir. Şiddet faillerini sokağa salan bu düzenleme  ile birlikte şiddet artışında bir patlama oluşacaktır.
 
‘Küçük çocuklar cinsel davranışa rıza gösteremezler’
 
İktidarın üzerinde çalıştığı bir diğer yasal düzenleme var ki 4 senedir ısıtıp ısıtıp gündeme getirilen çocukları cinsel istismara maruz bırakma, evlendirerek faili yaptırımsız bırakma. 13 yaşını doldurmuş olan çocuğun, eklenecek bir geçici maddeyle10.04,2020’den evvel evlenmiş olanların belirlenmiş olan beş kriteri taşıması halinde ve beş yıl evli kalmak şartıyla tüm yaptırımlardan kurtulmasını öngören bir düzenleme. 15 yaşından küçük çocuklar cinsel davranışa rıza gösteremezler. Bu düzenlemenin yasalaşması çocuk evliliklerinin önünü açacak ve çocuğa yönelik cinsel saldırıyı tırmandıracaktır. Ayrıca artan yoksulluk ve ekonomik şiddet de  çocuk yaşta evliliğin en önemli etmenlerinden biridir. Çocuk yaşta evlilik, yoksul aileler için kendilerine bağımlı kız çocuklarının yükünü hafifletmenin yollarından birini temsil eder ki söz konusu yasal düzenleme ile de desteklenince büyük bir mücadele alanı olarak sürecin getirdiği en önemli sorunlardan biri olarak karşımıza yeniden gelmektedir.”