İHD: Mültecilerin insani ihtiyaçlarının giderilmemesi suçtur

  • 15:40 4 Mart 2020
  • Güncel
İSTANBUL - İHD İstanbul Şubesi, mültecilerin sınır bölgesinde insani koşullar dışında beklediğini belirterek, “Mültecilerin sınırlara ve riskli geçiş noktalarına yönlendirilmeleri, hiçbir insani ihtiyaçlarının giderilmeyerek mağdur edilmeleri büyük bir suçtur” dedi
 
İstanbul Şube Yönetici  ve üyeleri ile Çocuk Komisyonlarından oluşan iki ayrı heyet 29 Şubat  tarihinde  Kapıkule, Pazarkule, Bosnaköy ve İpsala sınır kapılarında ve bir Mart günü  Çanakkale Şube üye ve yöneticilerinden oluşan bir heyet Ayvacık, Assos bölgesinde incelemelerde bulundu.İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi, Beyoğlu’nda bulanan dernek binasında yaptığı basın toplantısı ile Edirne ve Çanakkale’de bulunan mülteciler ile ilgili gözlem ve izlenimlerini rapor halinde açıkladı.“Mültecilik haktır, sınırları açın” pankartının asıldığı toplantıda hazırlanan raporu İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri okudu.
 
‘ Yaralıların pansumanı dahi yapılmadı’
 
1951  Cenevre sözleşmesine değinen Gülseren, Türkiye’nin coğrafi çekince nedeniyle 4 milyon Suriye’li olmak üzere milyonlarca mülteciye statü vermediğini söyledi. Sınır bölgesindeki gözlemlerini aktaran Gülseren, “Yol boyunca yürüyerek sınıra giden topluluklara rastlandı. Polis tarafından kontrol noktaları oluşturulduğu ve son kontrol noktasında mülteciler dışındakilere kimlik soruluyor. Kapı civarında yaklaşık 3-5 bin mülteci olduğunu gördük.  Buna rağmen muayene, tedavi, pansuman dahil, sağlık hizmeti verilen bir yer bulunmuyor. Bu sabah, Yunanistan’ın gazlı saldırısı sonrası yaralananların pansumanlarının dahi yapılmadığı, enfeksiyon ve salgın hastalık riskinin çok yüksek olduğunu gördük” dedi.
 
Resmi kurumların barınma, beslenme, tedavi gibi yardımları yapmadığını belirten Gülseren, İstanbul’a dönmek isteyen mültecilerden ise yüksek fiyatlara istendiğini dile getirdi.  Pazarkule Sınır Kapısı’nda ortalama 10 bin kadar mültecinin toplandığını ifade eden Gülseren, “İnsanlar,  soğuktan ve rüzgardan korunmak için kendilerine brandalardan ve ormandan topladıkları ağaçlardan barınak yapmaya çalışıyor. Tenekelerde ya da yerlerde yaktıkları ateşle ısınıyorlar. Hava çok soğuk olmasına rağmen, hiçbir mültecinin soğuktan korunmaya yetecek eşyası bulunmuyor. 10 bin kadar insanın tuvalet ihtiyacını karşılaması için sadece 2 mobil tuvalet bulunuyordu” diye belirtti.
 
‘Mülteciler hayal kırıklılığı yaşıyor’
 
Tampon bölgede çok fazla çocuk olduğunu ve çocukların çoğunun hasta olduğunu aktaran Gülseren,  şunları söyledi: “İnsanlar bir umuda tutunarak buraya kadar geldiklerini, ancak karşılaştıkları gerçeklik karşısında hayal kırıklığı ve çaresizlik içine düştükleri ve sık sık kandırıldıkları yönünde açıklamalarda bulunduklarını gördük. Çeşitli araçlarla balık istifi şeklinde getirilen mülteciler, sırtlandıkları eşyaları ile sınır kapısının yaklaşık bir km uzağında boş çamurlu araziye bırakılıyor. Mülteciler buradan sınır kapısına kadar yürüyor.”
 
‘ Bölgede sürekli silah sesleri yükseliyor’ 
 
Pazarkule’ye 8-10 kilometre mesafede bulunan Bosnaköy’de ise yolun zırhlı birlikler tarafından kapatıldığını söyleyen Gülseren, “O yöne giden araçlar ve insanlar geri dönmeleri yönünde uyarılıyorlar. Yaklaşık 1 km uzakta bir hatta dumanlar havaya yükseliyor. Bölgeden sürekli olarak silah sesleri geliyor ve bu sınırdan geçişin büyük bir risk içerdiği gözlenmiştir” dedi. Çanakkale Ayvacık’taki duruma da değinen Gülseren, bölgenin mülteciler bakımından çok hareketli olduğunu belirtti. Karşıya geçmeye çalışan mültecilerin botlarının battığını aktaran Gülseren, “Bu olaydan sonra, artık denizden geçişe izin vermeyeceklerini söyleyerek, sahilde bot bekleyen yaklaşık 25 kişi getirilen bir arabaya adeta zorla bindirilerek Edirne'ye götürüldüler” ifadelerini kullandı.  
 
‘Yaşanılan ölümler dikkate alınmıyor’
 
Mültecilerin hükümet yetkililerinin açıklamalarına güvenerek Avrupa’ya geçme umudu ile sınır bölgesine gittiğini belirten Gülseren, şu ifadeleri kullandı: “Birçoğu evini ve işini bırakarak tüm ailesi ile birlikte, çocukları ile anne babaları, hamile eşleri ile birlikte gelmiş durumda ve dönecek bir evleri, kurulu bir düzenleri yok. Bu yüzden ölümü göze alarak karadan, nehirden ya da denizden kaçak yollarla Avrupa’ya geçiş yollarını kullanıyorlar. Avrupa devletlerinin mültecilere sınırlarını açması konusunda bir mutabakat olmaksızın mültecilerin sınırlara ve riskli geçiş noktalarına yönlendirilmeleri, hiçbir insani ihtiyaçlarının giderilmeyerek mağdur edilmeleri, yaşanan ölümler de dikkate alındığında büyük bir suçtur.”
 
Mültecilere insani yaşam koşulları sağlanması gerektiğini söyleyen Gülseren, şu talepleri sıraladı:
 
“*Mültecilerin Avrupa ile pazarlık aracı olarak kullanılmasına son verilmeli,  bu tutumu ile mültecilerin hak ihlali yaşamasına neden olanlar hakkında hukuki ve cezai işlem başlatılmalı, mültecilerin yaşadıkları mağduriyetler giderilmelidir. 
 
*Mültecilere insani yaşam koşulları sağlanmalı, eğitim, sağlık, barınma, beslenme, iş gibi  temel ihtiyaçları karşılanma, mültecilere yönelik ayrımcılık ve nefret saldırıları önlenmelidir.
 
*Avrupa ile imzalanmış olan Geri Kabul Anlaşması feshedilmelidir.
 
*1951 Cenevre Sözleşmesine konulan coğrafi çekince kaldırılmalıdır, Türkiye’de bulunan mültecilere, mültecilik hukuki statüsü verilmelidir.  
 
*Avrupa ve dünya devletleri sınırlarını mültecilere açmalı, mültecilerin serbest dolaşım ve yerleşim hakkı kabul edilmelidir.