‘Göçmenleri güvensiz yollara yönlendirmekten vazgeçin’

  • 13:31 3 Mart 2020
  • Güncel
 
İSTANBUL - İHD ve Birlikte Yaşamak İstiyoruz İnisiyatifi, mültecilerin durumuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Edirne’de yaşanan insani krizde Türkiye ve Avrupa’nın sorumluluğuna dikkat çekerek, “Göçmenlerin pazarlık aracı olarak kullanılmasına son verilmeli, hükümet göçmenleri güvensiz geçiş yollarına yönlendirmekten vazgeçmelidir” dedi.
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi ve Birlikte Yaşamak İstiyoruz İnisiyatifi, Edirne sınırında mültecilerin yaşadıklarına ilişkin İHD İstanbul Şube binasında basın toplantısı düzenledi. Kurumlar adına ortak basın metnini okuyan İnisiyatif üyesi Başak Kocadost, İdlib saldırısıyla birlikte Türkiye için sonuçları çok ağır bir hal alan çatışmaların, Suriye’de yaşanan insani krizi daha da derinleştirdiğini söyledi. Başak, savaşın şiddetlenmesiyle hayatını kaybeden, yaralanan ve yerinden edilen insanların sayısında artışın yaşandığına da dikkat çekti. 
 
‘İnsani felaket görmezden geliniyor’
 
Türkiye sınırına yığılan yüzbinlerce sivilin durumuna işaret eden Başak, “sınırda yaşanan insani felaketin siyasi iktidar ve yaygın medya tarafından görmezden gelindiğini ve üstünün örtülmeye çalışıldığını” kaydetti. Sınırların açıldığının duyurulmasının ardından hareketliliğin başladığını anımsatan Başak, bir yandan da bu durumun propagandasını yapmak isteyen televizyon kanallarının, açıktan mültecilerin yaşamlarını tehlikeye attığını söyledi. 
 
‘Yükümlülükler ihlal ediliyor’
 
İpsala ve Pazarkule sınır kapılarında bekleyen mültecilerin içecek su, süt, mama, bebek bezi dahi bulamadığını dile getiren Başak, sınırda bekleyenlerin yağmur ve kış soğuğuna rağmen geceyi dışarıda geçirdiğini, sağlık hizmeti alamadığı için hastalıkların baş gösterdiğini aktardı. Başak, “İnsan hayatını ve temel insan haklarından biri olan iltica hakkını bu şekilde, pazarlık konusu etmek gayri insani olduğu gibi, Türkiye devletinin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerden doğan yükümlülüklerinin de ihlali niteliğindedir ve telafisi imkansız zararlara yol açan büyük bir suçtur” dedi.
 
‘Avrupa suça ortaktır’
 
Avrupa ülkelerine de eleştirilerde bulunan Başak, “Kendi üzerlerinden sorumluluğu atmak için yıllardır göçmenlerin Türkiye’de yaşadıkları hak ihlallerini görmezden geldiler. Geri kabul anlaşmaları ile İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde de düzenlenen mültecilik hakkını ihlal ettiler. Bugün ise sınırlarını daha da sıkı kapatarak, kendileri ve çocukları için daha iyi bir yaşam umuduyla Avrupa’ya gitmeye çalışan yüz binlerce göçmenin hayatını doğrudan tehlikeye atmakta ve bu suça ortak olmaktadırlar” ifadelerini kullandı.
 
Göç edenlerin yüzde 81’i kadın ve çocuklardan oluşuyor
 
Başak, Birleşmiş Milletlerin (BM) geçtiğimiz günlerde yayımladığı raporda yer alan verileri paylaştı: “Rapora göre, 1 Aralık-12 Şubat tarihleri arasında yüzde 60’ı çocuk olmak üzere 800 binden fazla insan evlerini terk etmek zorunda kaldı. Kadınlar ve çocuklar bu toplamın yüzde 81’ini oluşturuyor. Bu tarihler arasında yerinden edilen sivillerden yaklaşık 550 bin kişi İdlib bölgesinin diğer mahallerine giderken, diğer 250 bin kişi ise Afrin, Cinderes, Al Bab, Azez gibi bölgelere sığınmak zorunda kaldı. Sadece 9-12 Şubat tarihleri arasında yerinden edilenlerin sayısı ise 140 binin üzerinde. Bu kişilerin yüzde 17’si kamplarda kalırken, yüzde 12’si bireysel çadırlarda, yüzde 15’i ise bitmemiş binalarda kalıyor. 82 bin kişi ise açık havada ağaçların altında kalıyor.”
 
‘Sınırlar açılmalı'
 
Suriye’de milyonların içinde bulunduğu insani krizin “doğal felaket” olmadığının, hükümetlerin savaş politikalarının ve sınırlara ördükleri duvarların sonucu olduğunun altını çizen Başak, insani krizin son bulması için şu taleplerde bulundu: 
 
“* Suriye’deki çatışmalar derhal durdurulmalı, tüm dış güçler ülkeyi terk etmeli ve Suriye halkının kendi geleceğini özgürce ve demokratik şartlar altında tayin edebileceği koşullar yaratılmalıdır. 
 
* Savaştan kaçarak Türkiye sınırına sığınan göçmenler için sınırlar açılmalı, göçmenlerin yaşam ve sığınma hakkına saygı gösterilmelidir. 
 
* Türkiye, Cenevre Mülteci Sözleşmesi'ne koyduğu sınırlamayı kaldırmalı, zulümden kaçan herkese mültecilik statüsü tanımalıdır. 
 
* Avrupa devletleri, Türkiye’yi sınır bekçisi olarak tutma politikasına son vermeli ve kapılarını göçmenler için açmalıdır. 
 
* Göçmenleri Türkiye’ye hapseden AB-Türkiye arasındaki geri kabul anlaşması iptal edilmelidir. 
 
* Göçmenlerin pazarlık aracı olarak kullanılmasına son verilmeli, hükümet göçmenleri güvensiz geçiş yollarına yönlendirmekten vazgeçmelidir. 
 
* Tüm göçmenlerin beslenme, barınma, sağlık, eğitim, çalışma, serbest dolaşım ve yerleşim hakları tanınmalı, insani ihtiyaçları derhal karşılanmalıdır.  
 
* Hiç kimse nedensiz göçmez, bütün sınırlar açılmalıdır.”