Kadınlar Urfa'da da alanlarda olacak: Dayanışma özgürleştirir!

  • 09:03 3 Mart 2020
  • Güncel
Beritan Canözer
 
URFA - Urfa'da kadınların toplumsal yeri ve kadın mücadelesini değerlendiren TJA aktivisti Narin Gezgör, Urfa'da özellikle örgütlü ve bilinçli kadınların erk zihniyet tarafından hedef alındığını belirtti. Narin, kadınlara "Direnişimizle, isyanımızla, zılgıtlarımızla ve tüm renklerimizle alanlarda buluşalım. Kadın dayanışması güçlendirir, özgürleştirir” çağrısında bulundu.
 
Türkiye ve bölge kentlerinde kadınlara yönelik şiddet, kadın katliamları, şüpheli ölümler devam ederken, kadın kazanımları da erkekler tarafından hedef alınıyor. Öte yandan özellikle bölge kentlerinde eşbaşkanlık sistemi ve kadın çalışmalarına dönük baskı ve saldırılar gerçekleşiyor. Tüm bunlarla beraber kadınlar bu yıl coşkulu ve örgütlü bir 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne hazırlanıyor. 8 Mart hazırlıkları kapsamında Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivisti Narin Gezgör, Urfa'nın genel yapısını, kadınlara yönelik baskıcı politikaları ve kadın mücadelesini değerlendirerek, 8 Mart çalışmalarını anlattı.
 
‘Özel politikaların yöneltildiği bir kent’
 
Narin, Urfa’nın tarihsel ve sosyolojik yapısı gereği politik özelliği olan bir kent olduğunu dile getirdi. Urfa’nın kadın mücadele tarihi açısından da en önemli kentlerden biri olduğunu ifade eden Narin, “Kürt halkı tarihinde yerel yönetimlerde ilk seçilmiş kadınların yer aldığı, kadınların mücadele içerisinde öncülük rolü üstlendiği bir kent. Mücadele tarihindeki yeri ve önemi, kozmopolitik yapısı dolayısıyla hemen her dönemde sistemin özgün ve özel politikalar ile yöneldiği bir yerdir. Riha, aynı zamanda asimilasyon politikaları ile taciz, tecavüz, fuhşa yönlendirme, dilinden, kültüründen ve özünden uzaklaştırma, örgütlülükte geriye çekmeye dönük saldırıların da yoğun yaşandığı kentlerden de biridir. Muhafazakarlık ise yine bir politika olarak uygulanıp, halka kanıksatılmaya çalışılıyor” diye belirtti.
 
‘Kadın irade olarak görülmüyor’
 
Kadının renginin tanındığı bir o kadar da toplumda özgür bir birey olarak hareket edebildiği her yerin kadınlar açısından yaşanılabilir olacağını söyleyen Narin, “Ancak mevcut hali erkek aklı ile yönetilen; kadının, özelde de örgütlü kadının toplum dışına itilmeye çalışıldığı, irade olarak görülmediği bir ülke gerçekliği var. Urfa’da örgütlü ve bilinçli kadınlar özellikle hedef alınıyor. Bu durumda sadece Riha değil, ülke olarak kadınlar için yaşanılabilir koşulların mevcut olduğunu söyleyemeyiz. Bir kentin ya da ülkenin kadınlar açısından yaşanabilir bir hal alması da hangi düzeyde örgütlendiğimiz ve mücadele ettiğimiz ile bağlantılıdır” ifadelerine yer verdi.
 
‘Kadınlar ‘makul kadın’ kalıplarına sokulmaya çalışılıyor’
 
Urfa’da kadın kimliğine yönelik ciddi saldırıların yaşandığının altını çizen Narin, kadın kimliğinin Kürt kimliği ile birleşmesi sonucu bu saldırıların iki kat arttığını vurguladı. Narin, sözlerini şöyle sürdürdü: “Mevcut feodal, aşiretçi erk zihniyetin hakim olduğu kentlerden bir tanesi. Riha kadını bir taraftan aile içindeki feodal anlayışlar ile mücadele ederken diğer taraftan Kürt kadın kimliğine saldırılar ile mücadele ediyor. Kadın yaşamı var eden asli öğe iken evde, işte, toplumun tüm kesimlerinde temel güç iken; bir o kadar da emeği sömürülen, ‘makul kadın’ kalıplarına sokulmaya çalışılan, cinayet, şiddet, taciz, tecavüz ve benzeri birçok saldırı ile karşı karşıya kalan bir kadın gerçekliği var Riha’da. Kadınlar bir taraftan feodalizmin, erkek zihniyetinin kalıplarına sıkıştırılmaya çalışılırken diğer taraftan ucuz işgücü olarak emeği sömürülen bir noktadalar.”
 
Mevsimlik işçiliğin en fazla olduğu kent
 
Bölgedeki en zengin tarım arazilerine sahip olmasına rağmen, mevcut sistemin tarımsal politikasızlıklarından dolayı mevsimlik işçi göçünün en yoğun yaşandığı kentlerden birinin de Urfa olduğuna işaret eden Narin, yoğun yaşanan göç ve sömürünün yine kadınları etkilediğini söyledi. Narin, “Mevsimlik işçi olarak Türkiye metropollerine giden insanların neredeyse tamamı toplumda yok sayılan kadınlardan ve çocuklardan oluşuyor” dedi.
 
‘Mücadele, örgütlenme ve özgürleşme’
 
Narin, son 17 yılda binlerce kadının erkekler tarafından katledildiğini hatırlatarak, 2019’un son 11 ayında en az 430 kadının katledildiğine işaret etti. Kadına yönelik artan şiddeti, cezasızlık politikalarından ayrı ele almadıklarını dile getiren Narin, “Sorumluluk göstermesi gereken mercilerin eril bakış açılarını yansıtan ve bu zihniyeti besleyen sorumsuz söylemlerinden, şiddetle mücadele mekanizmalarının işlevsel olmayışı ve yetersizliğinden, kadınların mücadele ile elde ettikleri kazanımlara dönük açık saldırılardan bağımsız değerlendiremeyiz elbette. Yanı sıra bir bütünen Kürt halkının maruz bırakıldığı asimilasyon politikaları da aslında şiddetin önemli bir boyutudur” değerlendirmelerinde bulundu.
 
Narin, Kürt kadın hareketi olarak bu yıl “Direnişi örgütlüyor, özgürlüğe yürüyoruz” şiarı ile 8 Mart’ı karşıladıklarına dikkat çekerken, “Şunu çok iyi biliyoruz ki kadınlara yönelik şiddet, cinayet, taciz, tecavüz nasıl meşrulaştırılmaya çalışılıyorsa, tecrit politikaları ile başta kadınlar ve tüm toplum nasıl nefessiz bırakılmak isteniyorsa, buna karşı bizim tek cevabımız; mücadele, örgütlenme ve bunlarla özgürlüğe yürümek olmalıdır” diye konuştu.
 
‘Kadın dayanışması özgürleştirir’
 
Narin, sözlerinin devamında şu ifadelere yer verdi: “Biz kadınlar gücümüzü örgütlülüğümüzden ve kadın dayanışmasından alıyoruz diyoruz. Bizleri evlilik, giyim, savaş siyaseti, ekonomi üzerinden bölmelerine, makbul olmayan diye ayırmalarına izin vermeyeceğiz diyoruz. Tüm Rihalı kadınları her türlü şiddete karşı yaşamak için isyanımızı ve kadın örgütlülüğümüzü büyütmeye ve 8 Mart programları kapsamında gerçekleştireceğimiz tüm etkinliklerimize en güçlü şekilde katılmaya davet ediyoruz. Direnişimizle, isyanımızla, zılgıtlarımızla ve tüm renklerimizle alanlarda buluşalım. Kadın dayanışması güçlendirir, özgürleştirir.”