Leyla Güven açlık grevi sürecinde gelen heyetlere sözlerini hatırlattı

  • 15:01 17 Şubat 2020
  • Güncel
İSTANBUL - PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan tecride ilişkin Asrın Hukuk Bürosu öncülüğünde yapılan ortak basın toplantısında konuşan DTK Eşbaşkanı ve HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven, açlık grevi sürecinde gelen heyetlere tecridin devam ettiğini hatırlatarak, “Bize ‘açlık grevini bırakın, siz ölmeyin biz tecridin kaldırılması için başka yöntemlerle mücadele ederek kaldırırız’ dediler. Biz bu gün onlara sesleniyoruz. Gelin tecridi birlikte kaldıralım. Ortadoğu’nun barışı için, ahlaki, politik bir toplum için Sayın Öcalan özgür olmalıdır” dedi.  
 
Asrın Hukuk Bürosu avukatları müvekkilleri PKK Lideri Abdullah Öcalan ile 7 Ağustos 2019 tarihinde gerçekleştirdikleri görüşme sonrası gelişmeleri değerlendirmek ve 15 Şubat uluslararası komplonun yıl dönümü dolayısıyla Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven, İnsan Hakları Derneği (İHD), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Özgürlük İçin Hukukçular Derneği ile birlikte ortak basın toplantısı gerçekleştirdi. İstanbul’da bulunan Taksim Hill Otel’de düzenlenen toplantıya HDP İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm, TİHV Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, ÖHD Eş Genel Başkanı Ayşe Acinikli, Ezilenlerin Hukuk Bürosu (EHP) avukatlarından Gülhan Kaya ve Sezin Uçar da katıldı.  
 
Toplantıda Abdullah Öcalan’ın avukatı Rezan Sarıca, TİHV Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ve İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan’ın açıklamalarının ardından ÖHD Eş Genel Başkanı Ayşe Acinikli söz aldı. 
 
‘71 yıldır insan hakları noktasında bir ilerleme yok’
 
Türkiye’nin 71 yıldır İnsan Hakları Bildirgesi’ne imza attığını ancak insan hakları noktasında bir ilerleme olmadığını belirten Ayşe, “Biz ÖHD olarak hapishanelerde açlık grevi sürecini yakından takip ettik. Tecrit insanlık suçudur. İmralı’da uygulanan tecrit politikasının sonlanması gerekiyor. Kimseden ayrıcalık beklemiyoruz. Hukuka saygı duyulsun. Bütün kamuoyuna duyarlılık çağrısı yapıyoruz” dedi.  
 
‘Öcalan ile bütünleşmiş bir Kürt sorunu var’
 
Ardından söz alan Leyla Güven, Türkiye’nin en önemli sorununu tartışmak için toplandıklarını belirterek, Abdullah Öcalan ile bütünleşmiş bir Kürt sorunu olduğunun altını çizdi. Kürt sorunun Türkiye’nin en önemli sorunu olduğunu dile getiren Leyla, şöyle konuştu: “Bu sorun çözülmeden ne açlıktan, ne şiddetten ne de başka sorunlardan söz edebiliyoruz. Çünkü ana kaynak budur. Bu sorun maalesef hala yetkililerin izni olmadan haber yapmayan ana akım medyanın gündeminde değil. İki gün önce 15 Şubat komplosunun yıl dönümüydü. Kürtler için kara bir gündür. Uluslararası komploda yer alan egemenlerin yaklaşımını yeniden kınıyoruz. Bunun aslında Türkiye’ye karşı da geliştirilen bir komplo olduğunu belirtiyoruz. Çünkü egemenler ‘biz onu size veriyoruz ama siz gardiyanlığını yapın’ diyerek Türkiye’ye teslim etti. Türkiye bundan cesaret alarak İmralı Adası’nı tahsis etti. Şimdi Türkiye birçok anlamda bu konuda egemenlere minnet borcu taşıyor. Dolayısıyla onların söylediği çizginin dışına çıkamıyor.”
 
‘Tecrit bir an önce kalkmalı’
 
Sadece İmralı’da değil, bütün cezaevlerinde bir alarm durumu yaşandığını ifade eden Leyla, “Şu anda içeride tutsaklar bu hukuksuzluklara karşı direniyor. Biz de kurumlar aracılığı ile onların sesi olmaya çalışıyoruz. Dünyada ve Ortadoğu’da 3’üncü dünya savaşı olarak nitelendirilen bir süreç yaşıyoruz. Herkes, içinde bulunduğu sistemi kabul etmiyor. Medeniyetin doğuşu olan Ortadoğu’da ve her yerde bir değişim kendisini dayatıyor. Bu değişimi isteyen halklar ayakta. Peki, yerine koyacak olan sistem nedir? Sayın Öcalan burada en önemli ve kritik kişidir. Rojava’da yapılan bir kadın devrimi var. Kadınlar, halklar ortak bir yaşam kurmuş ve orada beraber yaşıyorlar. Bunu hedef alan bunu yok etmeye çalışan bir zihniyet var. Biz de diyoruz, Sayın Öcalan’a tecrit uygulamak tam da bunun içindir. Dolayısıyla bu tecridin bir an önce kalkması gerekiyor” şeklinde konuştu.  
 
‘Tecrit kalkarsa bütün toplum rahata nefes alacak’
 
Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan tecride değinen ve bu nedenle 2018 yılında açlık grevi eylemi başlattığını hatırlatan Leyla, tecride karşı protesto eylemi gerçekleştirerek yaşamını yitirenlerin adını tek tek okudu. Leyla, “Bu süreçte 9 arkadaşımız yaşamına son verdi. ‘Bizi yokluktan var eden bir liderdir’ dediler. Onun için gencecik bedenlerini bu uğurda feda ettiler. Bizim siyaseten de sorumluluklarımız var. Şu anda tecridin kalkması kuşkusuz önemlidir. Açlık grevi eylemi sırasında gelip bizi ziyaret eden değerli insanlar vardı. Bize ‘açlık grevini bırakın, siz ölmeyin biz tecridin kaldırılması için başka yöntemlerle mücadele ederek kaldırırız’ dediler. Biz bugün onlara sesleniyoruz. Gelin tecridi birlikte kaldıralım. Tecrit hala devam ediyor. Sayın Öcalan özgür olmalı. Ortadoğu’nun barışı için, ahlaki, politik bir toplum için Sayın Öcalan özgür olmalıdır. Kimse tecrit konusunda kendisini yanıltmasın. Bütün toplum tecrit altında. Dolayısıyla tecrit kaldırılırsa bütün toplum rahat bir nefes alacak” diye ifade etti. 
 
Gazetecilerin soruları yanıtlandı
 
Konuşmaların ardından gazetecilerin soruları yanıtlandı. İHD’nin Adalet Bakanlığı ile yaptığı görüşmelerde tecridin kaldırılmasına dönük talebi nasıl karşıladığına dair sorulan soruyu yanıtlayan İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, yetkililerin tecridin kaldırılması konusunda herhangi bir yorumda bulunmadığını belirtti. Öztürk, yetkililerin ortada bir hukuksuzluk olduğunu bildiklerini ancak tecridin kaldırılması için bir şey yapmadıklarının da altını çizdi.
 
‘Hukuku ne zaman ve nasıl uygulayacağını görüyoruz’  
 
Abdullah Öcalan’a verilen disiplin cezasının hukuki boyutuna ilişkin soruya cevap veren avukat Rezan Sarıca, “Her üç ayda bir disiplin cezası veriliyor. Biter bitmez yeni bir karar alınıyor. Bu durum bir buçuk yılı bulmuş durumda. Bu disiplin cezalarına iki yönlü bakmak lazım. Bahsettiğimiz İmralı tecrit sisteminde nasıl uygulamalar olduğunu yansıtıyor. Hukuk tamamen idarenin veya siyasi iktidarın keyfiyetine veya araçsallaştırılmasına bağlı. Herhangi bir gerekçe ve meşru bir şey olmamasına rağmen hukuksuzluk ortaya konulabiliyor. Veya sadece heyetlerin görüşmelerin olduğu dönemlerde hukuku bir baskı aracı haline dönüştürme söz konusu. Ancak disiplin cezalarının olduğu dönemlerde yapılan görüşmeler de var. Önceki görüşmeler de yasakların olduğu süreçlerde yapıldı. Hukuku ne zaman uygulayacağını veya uyguladığında da nasıl uygulanacağını görüyoruz” dedi. 
 
Açıklama, gazetecilerin sorularının cevaplanmasının ardından sona erdi.