
Gözaltında gazeteciye: İşini yapmak istiyorsan bizimle iş birliği içerisinde olmalısın
- 09:03 16 Şubat 2020
- Güncel
DİYARBAKIR - Tahliye olan muhabirimiz Melike Aydın gözaltına alındığı süreçte yaşadıklarını anlattı: “Sorgu aşamasında bana gazeteciliğin nasıl yapılması gerektiğini tarif ettiler. Gazetecinin halk için değil de devlet için çalışması gerektiğine yönelik bir takım telkinlerde bulundular” dedi.
İzmir’de 12 Kasım 2019 tarihinde gözaltına alındıktan sonra 15 Kasım günü çıkarıldığı mahkeme tarafından “örgüt adına faaliyette bulunma” iddiasıyla tutuklanan ajansımızın muhabirlerinden Melike Aydın tutuklu bulunduğu Aliağa Şakran Kadın Kapalı Cezaevi'nden 30 Ocak’ta tahliye edildi. Melike gözaltı, tutuklama sürecini, cezaevinde yaşadıklarını ve gözlemlediği hak ihlallerini anlattı.
‘Gazetecilikten dolayı gözaltına alındık’
Gözaltına alınma nedenlerini bilmediklerini söyleyen Melike, aklına ilk olarak yaptığı haberlerin gerekçe olarak önüne sunulacağının geldiğini ifade etti. Dosya üzerinde kısıtlılık kararı olduğundan avukatlarıyla da görüştürülmediklerini kaydeden Melike, öncesi kendisini avukat görüşü diye sivil polis ve kim olduğunu bilmediği insanlarla görüştürdüklerini belirtti. Melike, “Bana çok farklı ithamlarda bulundular. Hangi örgüte mensup olduğumu dahi sordular. Sorgu aşamasında bana gazeteciliğin nasıl yapılması gerektiğini tarif ettiler. Gazetecinin halk için değil de devlet için çalışması gerektiğine yönelik bir takım telkinlerde bulundular. Haberi yaparken özü ile değil de devleti savunacak şekilde yapmamız gerektiğini söylediler. Oysa dedikleri gazeteciliğin özüne aykırı olan şeylerdi. Bana yöneltilen suçlardan biri de devleti karalamaktı ama biz neyse onu gösteririz ve halkın isteğine göre yaparız mesleğimizi” dedi.
‘Kadın, ekoloji ve açlık grevleri haberlerinden yargılandık’
“Açlık grevlerini, Kaz Dağları’nı, kadın katliamlarını neden haberleştirdiğime yönelik suçlanmıştım” diyen Melike, görüştürüldüğü kişilerin kendisine bu tür haberlerin devlete zarar verdiğini ve yapmaması gerektiğini söylediklerini aktardı. Bir gazeteci olarak halkın yanında haber yaptığını ve halkın maruz kaldıklarını kamuoyuna duyurduğunu belirten Melike, “Yasal olmayan bir şekilde alındığım için konuşmak istemedim bunun üzerine tehdit edildim. İyi polis olduklarını, dışarıda daha sert polislerin olduğunu söyleyerek psikolojik bir şiddet uyguladılar. Gazeteciliğe devam etmem gerekirse onlarla işbirliği yapmam gerektiğini ve hakim üzerinde etkilerinin olduğunu söylediler. İş birliği yapmazsam cezaevine gönderileceğimi de vurguladılar. Bu da yargının ne kadar bağımsız olmadığını gösteriyor. TEM’de geçen süre böyleydi. Mahkemeye çıktığımızda ise hakim yüzümüze dahi bakmadı. Ben konuşurken hakimin orda olup olmadığına emin değilim. Ardından tutuklanarak geçici koğuşa götürüldüm ve cezaevi gerçekliği ile karşılaştık” diye konuştu.
‘Gazetecilerin tutuklanması topluma korku salmadır’
Gazetecilerin tutuklanmasını topluma korku salma girişimi olarak ele aldığını söyleyen Melike, “Mesela bir haberimde açık cezaevinden çıkan bir erkek evli olduğu kadını katletmişti. Bunu haberleştirmem bile suç sayıldı. Bölgede olan bir haberi öteki bölgeye taşımanın önüne geçip halkın birbirinden haberdar olmasını engellemek istiyorlar. 120’ye yakın basın mensubunun içeride olması demek; toplumun birbiri ile ilişkisini kesmek ve bölmek anlamına gelir. Toplumun kaynaşmasını, birbirini sahiplenmesini engellemektir. Bu da bana göre basına, ifade özgürlüğüne yapılan bir saldırıdır” dedi.
‘Kanser hastası Fatma Özbay serbest bırakılmalı’
Cezaevine girdiğinde daha önce haberlerini yaptığı insanlarla tanıştığını belirten Melike, bu süre zarfında dayatılan yaşama bire bir tanıklık ettiğini kaydetti. Melike, aynı cezaevinde tutulan hasta tutsak Fatma Özbay’ın durumu üzerinde durarak şöyle devam etti: “Kanserli bir insanın cezaevinde tedavi imkanları ne kadar olabilir? Yıllardır hem hastalığa hem de cezaevindeki her türlü şiddete karşı mücadele ediyor. Maske kullanması gerekir ama maske verilmiyor. Kantinden alınabileceklerin sayısı çok sınırlı kalıyor. Aslında tedavi olabilmesi için özgür bir ortamda olması gerekiyor. Kanser hastası olan bir insanın kime ne zararı olabilir? Fatma Özbay’ın ve hasta tutsakların derhal serbest bırakılması gerekiyor.”
‘Yaşam alanlarının nasıl kısıtlandığına tanıklık ettim’
Cezaevlerindeki hak ihlallerinin bunlarla sınırlı kalmadığını ifade eden Melike son olarak şunları dile getirdi: “Cezaevine gönderilecek kitap sayısı 10 ile sınırlıdır. 25-26 yıldır cezaevinde kalan insanlar var. Ve sadece 10 kitap sınırlaması getirmek başlı başına bir işkencedir. Koğuşlara ani baskınlar yapılıyor. Mesela radyonun çalışması için küçük bir kablo vardı yapılan ani baskında kabloyu aldılar çöpe attılar. Madem yasak neden koğuşa alınmasına izin veriliyor. Yine Yeni Yaşam gazetesi hiçbir şekilde verilmiyor. Birçok noktada cezaevinde yaşam alanlarının nasıl kısıtlandığına tanıklık ettim.”