
Jeoloji Mühendisi Dilvin Yılmaz: Yeni jeoloji haritalarının hazırlanması gerekiyor
- 09:02 9 Şubat 2020
- Güncel
Habibe Eren
ANKARA - Jeoloji Mühendisi Dilvin Yılmaz, bina yapılan yerlerin zemin özelliklerinin bilinmediğini ve bunun olası bir depremde etkisinin daha fazla hissedilmesine neden olacağını belirterek, “Mesela Gölcük’de deprem oldu ama Avcılar’da onlarca bina yıkıldı. Çünkü zemin özellikleri itibariyle yapı yapmaya pek müsait bir yer değildi. İstanbul’da şu an kayan ve çöken bölgelerin olduğu biliniyor ve bu bölgeler olası depremde can ve mal kaybı açısından çok daha riskli bölgeler” uyarısında bulundu.
Elazığ'ın Sivrice ilçesinde 24 Ocak’ta meydana gelen, 41 kişinin hayatını kaybettiği, bin 600’ü aşkın kişinin yaralandığı ve onlarca binanın yıkıldığı 6.8 büyüklüğündeki deprem sonrası, bölgede artçı depremler devam ediyor. Derinliği 6.75 kilometre olan depremin ardından yapılan arama-kurtarma çalışmaları sonucunda ise 45 kişi enkazdan sağ çıkarıldı.
Depremden sonraki günlerde binden fazla artçı deprem yaşandı. Bu depremlerin en büyüğü 5.4 olarak ölçülürken, 4 üzerindeki artçı sarsıntıların toplam sayısı da 22 oldu. Depremin ardından devlet yetkilileri gerekli tedbirlerin alındığını söylese de var olan tablo tam tersini gösteriyordu.
Uzmanların tüm uyarılarına rağmen önlem alınmadığı gibi, buna uygun bir kentleşmenin yapılmaması, 1999 Gölcük depreminden beri alınan deprem vergileri, deprem anında toplanma alanlarının yerine AVM’lerin açılması, imar affı gibi konu başlıkları tartışma konusu oldu.
Jeoloji Mühendisi Dilvin Yılmaz, Elazığ depreminin sonrasında yaşananları ve depreme ilişkin alınması gereken tedbirlere ilişkin sorularımızı yanıtladı.
* En son Elazığ’da 6.8 şiddetinde deprem oldu. Bu depremin etkisi farklı kentlerde fazlaca hissedildi. Bu durumun şehirlerin fay hatları üzerine kurulması ile bir ilgisi var mı?
Biz ciddi jeolojik problemleri olan bir ülkede yaşıyoruz. Levha hareketleri devam ettiği sürece levha sınırlarında deprem olacak. Kuzey Anadolu ve Doğu Anadolu fayları oldukça aktif faylar ve Türkiye’nin önemli bir bölümünü etkileyecek büyüklükte deprem yaratabilecek durumdalar. Bu bilinçle, her gün deprem olacakmış gibi hazırlıklı olarak hareket etmek gerekiyor.
Fay hatları hangi şehirlerden geçiyor, olası bir depremde hangi bölgelerin ne kadar etkilenebileceği konusunda çalışmalar yapan bilim insanlarının görüşlerine başvurularak birlikte acilen çalışmalar yürütmek gerekiyor. Bakanlığın ve yerel yönetimlerin özellikle şehirleşmenin fay hattından mümkün olduğu kadar uzak, heyelan ve taşkın gibi problemlerin yaşanma olasılığı yüksek yerlerden uzak alanlara kurulması konusunda hassas davranması gerekiyor. Ama maalesef Türkiye’de çoğu şehir merkezi fay hatları üzerine kurulu.
* Elazığ depreminde çok sayıda can kaybı yaşandı. Bunun yanında şu an çok fazla hasarlı bina var. Binalar depreme dayanıklı mı?
“Deprem değil, dayanıklı olmayan yapılar yüzünden maalesef can kaybı oldu. Öncelikle mühendislik ve kontrol uygulamaları sistemindeki boşluklar ve disiplin konuşulmalı.”
Elazığ’da 6.8 büyüklüğünde bir deprem oldu ve bakın aynı sokakta hasarlı binalar ve yıkılan binalar var. Ben deprem uzmanı değilim. Sismolojik argümanlarla konuşamam ama bir jeoloji mühendisi olarak özellikle mühendislik konusunda maalesef ihmal ve tedbirsizliğin can kaybına sebep olduğunu söyleyebilirim. Deprem değil, dayanıklı olmayan yapılar yüzünden maalesef can kaybı oldu. Öncelikle mühendislik ve kontrol uygulamaları sistemindeki boşluklar ve disiplin konuşulmalı. Gerekiyorsa yönetmelikler değişmeli. Dayanıklı yapılar yapmak çok zor değil. Yapısal malzeme özellikleri ve yapıya gelecek dış etkiler iyi belirlenmeli. Malzeme niteliği ve uygulamalar sıkı kontrol edilmeli. Zemin etüdünde belirlenen yerel zemin ve geoteknik özelliklerine uygun taşıma gücü gözetilerek kat çıkılmalı. Depreme dayanıklı taşıyıcı sistem ve mimari tasarım yapıldığı kontrol edilmeli. Yapıların olası dış etkilere karşı davranışı ne olur doğru kestirebilmek adına, olası yükleme ve davranış belirsizlikleri gözetilerek bir güvenlik payı bırakılmalı. Sürekli tartışılıyor dikey mimari yatay mimari… Aslında yüksek binanın uygun alanda ’güvenli’ yapıldığı zaman deprem şiddetine doğrudan bir etkisi yok. Ama şöyle bir şey var. Çok yüksek bir bina yaptınız ve etrafındaki binalar daha küçükse elastik yapıyı etkiliyor.
“Yönetmelikte belirtilen yapı tasarım özelliklerine uygun olarak ve gerekli kontroller yapılarak riski minimuma çekebiliriz. Asıl amaç can kaybı olmaması. Depreme dayanıklı binalar yapmak çok zor değil.”
Binaların yıkımına neden olan şey ivme. 2019 yılında Deprem Yönetmeliği değişti. Deprem Yönetmeliği’nde ivmeler 0.1 ve 0.4 iken 0.6’ya yükseldi. Bu daha iyi ve kontrollü bir şey. En azından olumlu bir şey olarak okunabilir. Burada bazı durumlar önemli; yapının oturduğu zemine gelen elastik deprem dalgalarının ne kadar süre ile etkilediği, yapıyı oturttuğumuz zeminin özellikleri ve birde yapıların geometrisi... Jeoloji mühendisleri zemin etüdü ile zeminin parametrelerini belirler, alanın fay hattına uzaklığı, olası deprem riskleri ve yapının oturacağı zeminin kaç katlı bir bina yükünü kaldırabileceği konusunda parametreleri verir. Ama geriye kalan o yapıların sağlamlığı açısından kullanılacak nitelikli malzeme seçimi aslında yapı mühendislerinin ilgilendiği bir konu. Yönetmelikte belirtilen yapı tasarım özelliklerine uygun olarak ve gerekli kontroller yapılarak riski minimuma çekebiliriz. Asıl amaç can kaybı olmaması. Depreme dayanıklı binalar yapmak çok zor değil.
* Elazığ depreminden sonra 1999 Gölcük depreminden beri alınan vergiler tekrar gündeme geldi. Kamuoyu birçok platformda yıllardır verdiği vergilere ne olduğunu soruyor. Ancak hükümetten buna ilişkin bir açıklama gelmedi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
1999 Marmara depreminden sonra deprem vergisi adıyla toplanan bu ek vergiler, başta bir yıl sonra ekonomik kriz gerekçesiyle sürekli hale getirildi ve şimdi 72 milyarı bulduğu söyleniyor. Aslında o dönem Meclis’e sunulan yasa tasarısında deprem olan bölgede hayatın kısa sürede normalleşmesini sağlamak, yani depremde kullanılmak üzere toplanacak bir vergi düzenlemesinden söz ediliyor. Ama hükümetin yaptığı son açıklamada ‘bütçeye ayrılan bir para bu yani deprem fonu değil dolayısıyla ihtiyaçlar için kullanılabilir’ denildi. Daha önceki yıllarda da Maliye Bakanı ‘uluslararası vergi uygulamalarında da tek bir harcama için vergi toplanması mantığı doğru bulunmaz’ demişti ve duble yollar için kullandıklarını ifade etmişti. Elbette insanlar merak ediyor ve soruyorlar. Şeffaflık demokrasinin temek ilkelerinden biri. Kamusal işlerde şeffaflık önemli.
* Olası Marmara depremi uzun yıllardır konuşuluyor. Bunun etkisinin çok ciddi hissedileceği belirtiliyor. Tüm bu tartışmalar devam ederken Kanal İstanbul meselesi var. Bu proje deprem olasılığını tetikler mi?
Hayır. Yer üstünde yapılacak yapıların fay hattında enerji yaratması pek olası değil. Ama zaten Kuzey Anadolu Fayı çok aktif bir fay ve durmadan deprem üretiyor. İstanbul deniz trafiği fay hattının üzerinden geçiyor. Depremin şiddetini artıracağı kesin. Çünkü beklenen bir deprem var ve olası bir depremde tsunami riski var. Bu risklere rağmen deniz kenarına 38 kilometre uzunluğunda bir kıyı dolgusu ve 500 bin kişilik bir şehir kurmaktan söz ediyoruz oraya! Kaldı ki sadece deprem riski değil. Uzmanlar ekosistemin bozulması ve susuzluk gibi uzun vadede büyüklüğü anlaşılacak kalıcı hasarlar yaratacağı konusunda uyarıyor. Sürdürülebilirlik için doğal kaynakların tükenmemesi, ekosistemin korunması önemli.
* Elazığ depremi bize bir kez daha deprem bilinci olmadığını gösterdi. Türkiye’nin çok fazla deprem deneyimi olmasına rağmen hâlâ bu konuda yeterli bilgi sahibi olamamasını ve önlemlerin yetersizliğini neye bağlıyorsunuz?
Deprem bir doğal afet, zamanını yerini ve şiddetini engelleyemiyoruz ama burada dikkat edilmesi gereken faktör, can kayıplarının önüne geçebilmek. Maalesef toplumda deprem bilinci yok. ‘Çok ciddi zararlara neden olmadan ne kadar az kayıpla atlatabiliriz’ diye bir çalışma yürütmek lazım. Yöneticiler ile bilim insanları bir araya gelerek neler yapmamız gerektiği konusunda bir plan yapmalı. Ancak Türkiye’de jeolojik araştırmalara yeterli bütçe ayrılmıyor. Veri eksikliği çok. Gerekli verileri toplayabilmek için belirli bir bütçe ayrılmalı. Cenk Yaltırak hoca geçenlerde katıldığı bir programda şöyle söyledi: ‘İstanbul’a bir yıl lale ekmezseniz bütün yer bilimleri projelerini finanse edersiniz.’ Bu kadar net aslında.
“Eskiden liselerde jeoloji dersi varmış. Ben Türkiye’de yaşayan herkesin bu kadar ciddi jeolojik problemleri olan bir ülkede yaşadığını bilmesi adına coğrafya dersini mutlaka alması gerektiğini düşünüyorum.”
İnsanlarda deprem bilinci yok. Eskiden liselerde jeoloji dersi varmış. Ben Türkiye’de yaşayan herkesin bu kadar ciddi jeolojik problemleri olan bir ülkede yaşadığını bilmesi adına coğrafya dersini mutlaka alması gerektiğini düşünüyorum. Biz de istiyoruz çıkıp şöyle diyelim: ‘Beş gün sonra Kuzey Anadolu Fayı harekete geçecek ve deprem olacak.’ Ama maalesef böyle bir şey mümkün değil. Depremin önceden tespiti, büyüklüğü ve şiddeti kesin olarak tespit edebileceğimiz bir şey değil. Daha böyle bir teknoloji yok. Hala 5 büyüklüğündeki depremde GSM operatörleri kilitleniyor! Bunları konuşmalıyız!
* Peki, son olarak depreme ilişkin ne gibi tedbirler alınmalı?
Bilim İnsanlarını dinlemeli. Özellikle bu alanda çalışmaları olan, fay hatları üzerinde çalışmış olan bilim insanlarını dinleyerek, yerel yönetimlerin ve ilgili bakanlıkların koordineli bir şekilde çalışması gerekiyor. Bir an önce hiç vakit kaybetmeden çok hızlı bir şekilde hareket edilmesi gerekiyor. Çünkü her gün uzmanların uyardığı üzere özellikle İstanbul ve hemen hemen her gün yaşanan depremlerle Kuzey Anadolu Fayı’nın yüklendiği Ege bölgesi olası bir yıkıcı depreme hazırlıklı olmalı. Mesela yarın deprem olsa ‘deprem anında ayrıntılı bir şekilde hangi yollar kullanılabilecek, hangileri kapalı olacak’ gibi, ‘nerelerde yangın ihtimali var nerelerde daha fazla insan var ve tahliyeleri nasıl yapılabilir’ gibi belirlemelerin vakit kaybetmeden yapılması lazım. Mesela insanlar deprem anında ne yapılması gerektiğini bilmiyorlar. Deprem anında kaçmamak lazım. Ama her depremde aynı olayları yaşıyoruz. Belki bu konuda eğitimler verilmeli, ‘deprem nedir? Deprem anında tahliye nasıl gerçekleşir?’ Tüm bunların hayata geçirilmesi gerekiyor.
“Deprem sonrasında hangi alanların toplanma yeri olduğu yerel ve mahalli yönetimlerce duyurulmalı ve halk bu konuda bilgilendirilmeli. Özetle zararı minimum seviyeye çekmek için hazırlıklı olmalıyız.”
Örneğin, İstanbul çok kalabalık bir şehir. Bazı bölgelerinde çok ciddi bir deprem riski var. Yapı yapılan her bölgenin Jeodezik özelliklerini iyi bilmeliyiz. Gerekirse mahalle mahalle zemin özellikleri, heyelan riskleri belirlenmeli. Mesela Gölcük’de deprem oldu ama Avcılar’da onlarca bina yıkıldı. Çünkü zemin özellikleri itibariyle yapı yapmaya pek müsait bir yer değildi. Zeminin kötü olması zararın daha büyük olmasına sebep oldu. İstanbul’da şu an deprem riski yanında kayan ve çöken bölgelerin olduğu biliniyor ve bu bölgeler olası depremde can ve mal kaybı açısından çok daha riskli olan bölgeler. Gerekli bütçe ayrılarak ayrıntılı bir çalışma yapmak gerekiyor. Yeni jeoloji haritalarının hazırlanması gerekiyor. Risk analizi yaparak tekrardan bir deprem haritasının oluşturulması gerekiyor. Bir diğer konu da toplanma yerleri. Deprem sonrasında hangi alanların toplanma yeri olduğu yerel ve mahalli yönetimlerce duyurulmalı ve halk bu konuda bilgilendirilmeli. Özetle zararı minimum seviyeye çekmek için hazırlıklı olmalıyız.