
Kürt Konferansı ikinci gününde
- 15:11 6 Şubat 2020
- Güncel
HABER MERKEZİ - AP’de ikinci gününde devam eden 16. Uluslararası Kürt Konferansı’nda Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler ve Kürtlerin buradaki etkisi değerlendirildi.
Belçika’nın başkenti Brüksel’de bulunan Avrupa Parlamentosu’nda (AP) 16’ncı Uluslararası Kürt Konferansı, ikinci gününde devam ediyor. İlk oturumu, Sosyalist ve Demokratlar İlerici İttifakı (S&D) grubundan İsveçli Evin İncir’in yönettiği panelde, Türkiye’nin Kuzey-Doğu Suriye’ye yönelik saldırıları kapsamında Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler ele alındı.
Evin, Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırıların sürdüğü bir dönemde konferansın önemli olduğunu söyledi. “Uluslararası camia Rojava konusunda tamamen sessizliğe bürünmüş durumda” diyen Evin, AB ve AB ülkelerine baskı uygulamak için bu tür konferansların önemli olduğunu kaydetti.
‘Türk ekonomisine milyarlarca dolar akış sağlandı’
Günün ilk konuşmasını ABD’deki Tennesse State Üniversitesi’nden Kirmanc Gundi, Türkiye’nin yayılmacı emellerine ilişkin konuştu. Kirmanc, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’yi içe dönük olmaktan çıkarıp, dışa dönük hale getirmeyi başardığını ve yeni Osmanlı İmparatorluğu emeline kapıldığını söyledi. Kirmanc, “Eski Osmanlı topraklarını yeniden Türkiye’ye bağlamayı konuşmaya başladı” dedi. Bu sürecin üç aşamada gerçekleştiğini söyleyen Kirmanc, öncelikle yardımlarla nüfuzunu kullandığını belirtirken, yatırımların ikinci aşamayı, askeri müdahalelerin üçüncü aşamayı oluşturduğunu ifade etti. Libya ve Afganistan gibi ülkelere yardım adı altında yapılan sızmaya değinen Kirmanc, daha sonra yatırımlarla yeni ilişkiler kurulduğunu söylerken, bu şekilde Türk ekonomisine milyarlarca dolar akışı sağlandığına işaret etti.
Kirmanc, “Türkiye ekonomisi güçlendikçe, Erdoğan daha da hırslandı. Körfez ülkelerinde askeri üsler açmaya başladı. Osmanlı’nın yıkılmasından sonra ilk defa Katar’da askeri üs açmayı başardı” diye konuştu. Daha sonra Katar ve Suudi Arabistan arasındaki gerilimi hatırlatan Kirmanc, Türkiye’nin 2017 yılında Sudan’da da en büyük askeri üssünü kurduğunu ve 99 yıllık bir sözleşme yapıldığını ifade etti. Kirmanc, “Ancak Sudan’da böyle bir gücü barındıramayacağını anladı, zira El Beşir geçen yıl devrildi, Ortadoğu ülkelerinin ne tepki vereceği çok hesap edilmemişti” ifadelerini kullandı.
‘Irkçı anayasanın değiştirilmesi gerekiyor’
Türkiye’nin bu hedeflerini gerçekleştirmesinin çok zor olduğunun altını çizen Kirmanc, “Türkiye inatla dünyanın değiştiği gerçeğini göz ardı etti. Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihte kaldığını kabul etmedi. Türkiye bir mozaik. Ancak Türkiye’nin ırkçı davranışları nedeniyle, Anayasa’nın ırkçı dile sahip olması nedeniyle hem içeride ve hem dışarıda birtakım çatışmalar yaşamaya devam etti” şeklinde konuştu. Türkiye’nin yayılmacı emellerinin sonucu olarak Suudi Arabistan’la sorunlar yaşandığını ifade eden Kirmanc, değişim için “Önce Türkiye’deki ırkçı anayasanın değiştirilmesi ve tüm etnik kimlikleri temsil eden bir mahiyete kavuşması gerekiyor. Bunun için de Batı’nın ikiyüzlülüğünün son bulması gerekiyor. Batı Türkiye’nin saldırgan tutumunu onamasaydı, bu durum yaşanmazdı. Bu yayılmacı politikanın durması için bir an önce harekete geçilmeli” uyarısında bulundu.
Soren Sondergaard: Rojava’ya başlatılan savaş durmalı
Danimarka’dan Kızıl-Yeşil İttifakı üyesi Soren Sondergaard, “Kürtler Gordion düğümü mü, yoksa her şeyi açacak anahtar mı?” sorusu etrafında değerlendirmelerde bulundu. Soren, emperyalist güçlerin bölgede sorunun çözümünü istemediğini belirterek, “Çözüm ancak coğrafi yapının tümden değiştirilmesiyle çözülebilir” dedi. Kürt meselesinin çözümünün tüm bölgeye barış getireceğini kaydeden Soren, “Kürt sorununu bölgenin demokratikleşmesiyle çözebiliriz” diye belirtti. Soren, “Kürt hareketinin ilerici ilerlemesi korunmalı. Demokratik konfederalizm fikri desteklenmeli. Rojava’ya karşı başlatılan savaşın durması gerekir” dedi.
‘Türkiye’ye yaptırım uygulanmalı’
Kuzey ve Doğu Suriye’ye ziyaretini anlatırken Türkiye’nin saldırılarına, boşaltılan köy ve kentlere dikkat çeken Soren, “Eğer Erdoğan bu kadar korkuyorsa, bir barış gücü talep edelim. Türkiye’nin çekilmesi gerekiyor. Bu hedef için Türkiye’ye birtakım yaptırımlar uygulamalıyız” önerisinde bulundu.
Leila Chaibi: Kürtlerin mücadelesi olmasaydı başka saldırılar olacaktı
Avrupa Birleşik Solu/Kuzey Yeşil Solu (GUE/NGL) grubundan Fransalı Leila Chaibi, Türkiye’nin saldırılarını değerlendirdiği konuşmasında, Fransa’da çok önemli bir tepki ortaya çıktığını ifade ederek, ancak Fransa Cumhurbaşkanı’nın sadece sözlü tepki vermekle sınırlı kalmasını eleştirdi. Leila, Fransa’daki DAİŞ saldırılarını hatırlatarak, “Bu saldırıların Suriye’den planlandığını biliyoruz. Rojava Kürtlerin mücadelesi olmasaydı başka saldırılar olacaktı. Kürtler en büyük bedeli ödedi. Fransa ve AB olarak Kürtlere karşı birçok açıdan borçluyuz. Öncelikle demokratik bir borcumuz var. Kürtler karmaşık bir alanda barışçıl bir model hayata geçirdiler. Rojava tecrübesi, Avrupa’da da esin kaynağı oldu” diye konuştu.
İkincisinin, Kuzey ve Doğu Suriye’de cinsiyet özgürlükçü yaklaşımının olduğunu kaydeden Leila, diğer bir boyutunun da ekolojik olduğunun altını çizdi. Leila, Avrupa’da da otoriter hükümetler ve hakların gerilemesiyle saldırı altında olduğunu dile getirdi. Leila, “Kürt kadınlarının mücadelesinin evrensel olduğunu ifade ederken, “Bizim de görevimiz sizin mücadelenizi kendi mücadelemiz yapmaktır” diye ifade etti.
Ferda Çetin: Kürtler layık oldukları desteği almıyor
Belçika’dan Kürt Gazeteci Ferda Çetin, şunları söyledi: “Kürtler layık oldukları ve almaları gereken desteği almıyor” diyerek, uluslararası toplumda pratik anlamda desteğin olmadığını söyledi. DAİŞ’in tehditlerini sürdürdüğünü söyleyen Ferda, “DAİŞ Ortadoğu’da sosyo-kültürel dinamikleri iyi bilen, İslam’ın yarattığı gelenekleri alışkanlıkları iyi bilen ve onları değerlendirebilen bir harekettir. DAİŞ ve El Kaide’nin Avrupa’nın desteklediği iktidar alanlarında gelişiyor.”