TMMOB ilk kez Sur'a girdi: Kimliksiz bir kent haline getirilmek isteniyor

  • 14:29 28 Ocak 2020
  • Güncel
DİYARBAKIR - 5 yılın ardından ilk kez Sur’un yasaklı bölgesine giren TMMOB üyeleri, yaptıkları inceleme ve gözlemleri raporlaştırarak kamuoyu ile paylaştı. Raporda, tarihi birçok yapının zarar gördüğüne ve Sur’un özgün kent mimarisine yabancı, kimliksiz, “modern”, “soylulaşmış” bir kent inşa edilmek istendiğine dikkat çekildi.
 
Diyarbakır’ın Sur ilçesinde 2 Aralık 2015 tarihinde ilan edilen sokağa çıkma yasakları sonrası birçok tarihi yapı ve ev yıkıldı. Aradan 5 yıl geçmesine rağmen yasak devam ediyor. Yasaklı bölgeye girişlere ise izin verilmiyor. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), defalarca kez yaptığı başvurunun sonucunda ilk kez Sur’un yasaklı bölgesine girebildi. Mimar, inşaat ve harita mühendisleri, şehir plancıları ve eski alan yönetiminden oluşan ekip ile beraber Sur’da inceleme yapan TMMOB üyeleri, hazırladıkları raporu kamuoyu ile paylaştı.
 
TMMOB Diyarbakır Şube Başkanı Şerefhan Aydın tarafından yapılan açıklamada, 5 yıldır yasağın devam ettiğine dikkat çekilerek, bu süre içerisinde Sur’un altı mahallesinin çok büyük bir kırımla karşı karşıya kaldığı dile getirildi. Açıklamanın devamında şu ifadelere yer verildi:
 
‘Sorumluları defalarca kez göreve çağırdık’
 
“Diyarbakır Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 29 Eylül 1988 tarih ve 38 sayılı kararı ile Kentsel Sit Alanı olarak ilan edilen Diyarbakır Suriçi bölgesinde olup bitene dair Mimarlar Odası Diyarbakır Şubesi olarak Diyarbakır Valiliğine çok sayıda yazılı başvuru yapmamıza rağmen hiçbir şekilde alanda inceleme yapılmasına müsaade edilmemişti. Bu alanda yüzlerce sivil mimari örneği yapılar ve tescilli anıtsal yapıların varlığı alanda olup bitene dair kaygılarımızı her geçen gün artırıyordu. Kentsel sit alanı olması itibariyle buradaki en basit çalışmanın dahi Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun onayıyla yapılması gerekmekteydi. Bizler de bu sorumluluğundan kaynaklı Kültür Varlıklarını Koruma bölge kurulunu defalarca göreve davet etmiştik.
 
Tüm bu olup bitenlere rağmen alanda inceleme yapma ısrarımızdan vazgeçmedik ve Mimarlar Odası Diyarbakır Şubesi olarak son 13 Aralık 2019-635 tarih sayılı yazı ile Diyarbakır Valiliğine yapmış olduğumuz başvuru sonucunda alana girişimize izin verildi. Alanda yaptığımız inceleme, genel olarak tescilli yapılar üzerinden yürüdü. Yıkım bölgesinde bulunan tarihi tescilli sivil mimari örnekleri ve tarihi tescilli anıtsal yapıların mevcut durumu (yerinde bulunup bulunmadığı veya hasar durumu) dikkate alınarak inceleme yapılmıştır. Daha önce Diyarbakır Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nün 03 Aralık 2019-19661 tarih-sayılı Mimarlar Odası Diyarbakır Şubemize vermiş olduğu yanıtta alanda 49 adet tescilli yapının yıkıldığı bildirilmişti.
 
‘Özgün kent mimarisine yabancı bir kent inşa edilmek isteniyor’
 
Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 12 Aralık 2018-2335 tarih/sayılı yanıtta da bu 49 adet yapıdan 6’sının tescilinin kaldırıldığı belirtilmişti. İlgili yönetmeliklerde belirtildiği gibi parseldeki tescil kararı sadece üstündeki yapıyla değil, parsel sınırıyla korunmaya alınmıştır. Parseldeki yapı yıkılmış olsa da tescil kararının kaldırılmaması gerekirken, tarafımıza ulaşan kurum yazılarından anlaşılıyor ki 6 adet tescilli parselde bu koruma kararı işletilmemiştir. Kentsel sit alanı olan Sur’un bu bölgesinde yıkımla başlayan ve yeni yapılaşmayla devam eden süreci değerlendirdiğimizde Diyarbakır’ın, özellikle de Sur’un özgün kent mimarisine yabancı, kimliksiz, ‘modern’, ‘soylulaşmış’ bir kent inşa edilmek istendiği görülmüştür.”
 
Heyetin, yapmış olduğu incelemeye dair raporunda şunlar yer aldı:
 
"* Sur içi bölgesinde kentsel dokunun iyi korunduğu, Savaş, Hasırlı, Fatih paşa, Dabanoğlu mahallelerinde yer alan 49(Kırk dokuz) adet tescilli yapının kalıntılarının dahi yerinde olmadığı teyit edilmiştir. Ayrıca yüze yakın tescilli sivil mimari örneği yapı büyük tahribata uğramış ağır hasarlı halde yerinde durmaktadır.
 
* Onlarca sivil mimari örneği yapı (korunacak çevresel değerli yapılar ve müdahale edilerek korunacak çevresel değerli yapılar) yıkılmıştır. Yıkılan yapılara ait tekrar kullanılabilecek orijinal yapı malzemeleri alanda bulunamamıştır.
 
* Uydu görüntüleri üzerinde yaptığımız çalışmalarda görüldüğü üzere her ne kadar alandaki yapılar tank ve topla dövülmüş olsa da, asıl yıkımın çatışmalardan sonra alandaki iş makineleri ile yaratıldığı tespit edilmiştir.
 
* Alandaki yapıların mevcut durumu, yıkımların Kültür Bakanlığı uzmanları gözetiminde yapılmadığı, yıkımı gerçekleştiren kurumların kontrolsüz, özensiz, koordinasyon ve iletişim eksikliğiyle bu çalışmaları yürüttüğü ve şu anki tablonun oluşmasına sebep olduğu gözlemlenmiştir,
 
* Bazı tescilli Sivil Mimari Örneği ve Korunması Gerekli Çevresel Değerli Yapıların bir bölümünün yıkılarak fiili araç yolu olarak kullanıldığı, ayrıca başta Yenikapı sokak olmak üzere birçok sokağın Sur’un geleneksel kent planına aykırı bir şekilde genişletildiği, bunun sonucunda da birçok tescilli ve çevresel değerde korunması gerekli yapının yıkıldığı tespit edilmiştir. (673 ada 98-99 parsel)
 
* Yaşanan yıkım ve 2016 yılında revize edilen Koruma Amaçlı İmar Planı (KAİP) ile yüzlerce yıldır korunan ada, parsel ve sokak sınırlarının değiştirildiği, parsellerin birleştirilerek kütlevi ticari amaçlı yapıların inşasına olanak tanındığı, dolayısıyla kentsel sit alanı olan Sur’un özgün sokak dokusunun ve bütünlüğünün, otantikliğinin tamamen yok edildiği görülmüştür.
 
* Hiç kimsenin alana girişine izin verilmemesine rağmen bazı yapılarda define amaçlı kazıların yapıldığı ve yapıların tahrip edildiği gözlemlenmiştir.
 
* Alanda yeni yapıların alt yapısı için iş makineleri ile ciddi derinlikte kazıların yapıldığı, Sur’un arkeolojik katmanlarının tahrip edildiği görülmüştür. Yapıların orijinallerinde yer almayan rögar ve telekomünikasyon müdahale kapaklarının bazı yapı avlularına yerleştirilerek avlu döşemesine aykırı yapılarak yapılara zarar verdiği görülmüştür.
 
* Sur açıklıklarına bırakılan ve Dünya Mirası listesindeki Surlara zarar verildiği düşünülen ağır tonajlı beton blokların henüz yerinde durduğu, ayrıca Keçi Burcu’ndan başlayıp İçkale Surlarına dek surun dibinden uzanan asfalt, çift şeritli yolun yapılması yoğun trafik akışının planlandığını göstermektedir. Surların en zayıf noktasını oluşturan doğu Surlarının hemen dibinden akacak trafiğin yaratacağı titretişimin büyük tehlike yaratacağı, Sur’un yıkımına dahi neden olacağı muhakkaktır.
 
* Alanda yapılan yeni yapıların özgün geleneksel Diyarbakır mimari dokusuna aykırı, tamamen bazalt kaplı betonarme yapılar olduğu, cumba, bazalt taş, geniş avlu, sokağa cephe veren kapı pencere açıklıkları, avlu duvar detayları, süs havuzu gibi geleneksel Sur mimari evlerinin belirgin özelliklerini taşımadığı görülmüştür. Aynı zamanda yeni yapıların cephesinde yapıştırma yöntemiyle kullanılan bazalt taşın Diyarbakır’ın özgün bazalt taşı olmadığı, yapıların cephelerinde sokak dokusunu bozan geniş boyalı sıvalı bölümler yapıldığı gözlemlenmiştir.
 
* Protestan kilisesinin de yer aldığı muallak sokak dokusu büyük oranda tahrip edilerek sokak kodu yaklaşık 1.5mt yükseltilmiştir. Buna benzer olarak yeni kapı sokakta bazı yapıların iş makineleri tarafından yıkılmasıyla alanda 4 metre yüksekliğinde yapı malzemelerinden oluşan dolgular yer almaktadır.
 
* Günümüze kadar üzerindeki çok sayıda anıtsal ve sivil mimari örnekleriyle özgün sokak yapısını korumuş olan Yenikapı Sokak, yapılan dönüşüm projesiyle birlikte sağlı sollu yıkılarak 7 metrelik bir sokaktan 15 metrelik bir caddeye dönüştürülmüştür. Bu yıkımla birlikte Surp Giragos ve Keldani Kiliselerinin dükkanları, avlu duvarları yok edilmiş, Paşa Hamamı’nın avlu duvarı kaldırılmış, birçok evin tamamı veya yarısı yıkılıp bütünlüğü bozulmuş, yolun güney yakasının ise tamamen yıkılıp yok edildiği görülmüştür. Sokak üzerinde inşa edilen yeni yapıların ise geleneksel sokak cephe dokusuna tamamen aykırı olduğu, ticari amaçlı kullanım için tasarlanan kütlenin ortalama kat yüksekliğinden daha yüksek bir şekilde yapıldığı gözlemlenmiştir.
 
* Koruma Amaçlı İmar Planı’nın özgün kent dokusunu korumaya yönelik aldığı parsellerde birleştirme (tevhid) yapmama kararının ihlal edilerek, devasa yapıların inşa edildiği görülmüştür."
 
‘Platform oluşturulmalıdır’
 
Açıklamanın devamında şu ifadelere dikkat çekildi: “Tüm bu gözlemler sonucunda görülmüştür ki kentsel sit alanı Sur büyük bir yıkıma maruz kalmıştır. Tahribatın bu kadar büyük ölçekte olmasında yetkili kurumların kentsel sit alanı olması itibariyle Sur’a daha bir ciddiyetle yaklaşmaları gerekirken tam tersine özensiz yaklaşımı bu tablonun oluşmasında etkili olmuştur. Yeni planlama ve yapımlara dair de katılımcılığı esas almayan, Ankara’dan tek merkezli kararlarla çalışmaların yürütülmesi bu mevcut sonucu doğurmuştur. Bugüne kadar gelinen noktada kentin bileşenleri ile hiçbir iletişim kanalı kurulmamış olsa da, bundan sonraki süreç için çalışmayı yürütenler, biz ilgili meslek örgütleri ve kentin sivil dinamiklerinin de katılacağı bir platform oluşturulmalıdır.  Oluşacak platformun mevcut tabloyu dönüştürme gücüne ve tecrübesine sahip olacağını belirtmek isteriz. Sur’da gelişen tahribat daha fazla büyümeden bu yanlıştan dönülmeli ve Sur’un özgün kimliğine yaraşır çalışmaların yürütülmesi için çaba sarf edilmelidir.”