
Sêvê’yi anlatan Pero Dündar: Unutmak en büyük ihanettir
- 09:01 3 Ocak 2020
- Güncel
Beritan Canözer
DİYARBAKIR - Silopi’de 4 yıl önce katledilen siyasetçilerden Sêvê Demir ile aynı cezaevinde kalan HDP Milletvekili Pero Dündar, Sêvê’yi ve mücadelesini anlatıyor: “Sêvê hayatımızda büyük izler bıraktı ve hepsi de miras alacağımız izlerdir. Onları unutursak kendimizi unuturuz, yaşamımızı unuturuz. Unutmak en büyük ihanettir…”
Şırnak’ın Silopi ilçesinde 14 Aralık 2015’te ilan edilen sokağa çıkma yasağı sırasında bölgeye giden Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Parti Meclisi (PM) üyesi Sêvê Demir, Hakların Demokratik Partisi (HDP) üyesi ve Kongreya Jinên Azad (KJA) aktivisti Fatma Uyar ile Silopi Halk Meclisi Eşbaşkanı Pakize Nayır 4 Ocak 2016’da zırhlı araçtan açılan ateşle katledildi. Fransa’nın başkenti Paris’te de 9 Ocak günü 3 Kürt siyasetçi kadının katledilişinin ardından gerçekleştirilen bu katliam, kadınlar başta olmak üzere halkta büyük öfke yarattı.
Sêvê birçok alanda çalışma yürüttü
Yaşamını yitiren kadınlardan Sêvê Demir, Mardin’in Savur ilçesine bağlı Şenocak köyünde dünyaya gelir. Yaşamını demokrasi ve kadın özgürlük mücadelesine adayan Sêvê, 90’lı yıllarda köy boşaltmaları nedeniyle ailesiyle birlikte önce Diyarbakır'ın Bismil ilçesine ardından da 1995 yılında Manisa'nın Salihli ilçesine yerleşir. Bir taraftan ailesi ile tarlada çalışan Sêvê, burada siyasi parti faaliyetlerine de katılır. Sêvê, parti çalışmalarına dahil olduğu süreçte uluslararası komployla 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye getirilen PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü için birçok eyleme öncülük eder. Halkın Demokrasi Partisi (HADEP) çatısı altında siyasi parti faaliyetlerine başlayan Sêvê, Demokratik Halk Partisi (DEHAP), Demokratik Toplum Partisi (DTP), Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) ve Demokratik Bölgeler Partisi’nin (DBP) kadın kolları ve genel parti çalışmalarının da yürütücüsü olur. Bu süreçte 2005 yılında kuruluşunu ilan eden Demokratik Özgür Kadın Hareketi (DÖKH) ile kadın özgürlük mücadelesine aktif olarak dahil olur.
Mücadelesine bölgede devam etmek isteyen Sêvê, Diyarbakır’da Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Kadın Komisyonu üyesi olarak çalışma yürütür. "KCK” adı altında gerçekleştirilen operasyonlarda cezaevine giren Sêvê, Abdullah Öcalan üzerindeki tecride karşı 12 Eylül 2012’de başlatılan süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eyleminde yer alan kadınlardan biri olur.
Sêvê, mücadele süreci boyunca birçok yoldaşının mirası ile özgürlük yürüyüşüne devam eder. Sêvê’nin ardında kalan yoldaşları da onun mücadelesini miras edinerek bu yürüyüşü sürdürüyor. Bu kadınlardan biri de Pero Dündar. HDP Mardin Milletvekili Pero Dündar, Sêvê’yi ve onunla cezaevinde geçirdiği süreci anlatıyor.
'Kendi kendini örgütledi'
Pero, cezaevinde tanıştığı ve 5 yılı birlikte geçirdiği Sêvê’yi “emekçi bir kadın” olarak tanımlıyor. “Geleneksel aile yapısından, asimilasyon politikalarıyla Kürt halkına yönelen devlet sisteminden kendi kendini uzaklaştırdı ve koptu” diyen Pero, şöyle devam ediyor: “Sêvê, kendi kendini örgütledi. Manisa’da yaşarken arkadaşlar onunla tanışıyorlar. Sonra onun çalışmalarda yer almasını istiyorlar. İşyerine gidiyorlar, evine gidiyorlar, görüşüyorlar. Onunla görüşen arkadaşlar Sêvê’de öncesine dayanan bir örgütlülük görmüşler. Yani kadın bilinci, sürgün bilinci, Kürt olma bilincini taşıyan ve bununla mücadele etmeye hazır bir kadınmış.”
‘Onu umutsuz görmek mümkün değildi’
Manisa’da çalışma yürütmeye başlayan Sêvê, siyasi parti çalışmalarına katıldığı zaman bağ ve bahçe işlerinde de çalışıyor aynı zamanda. Pero, işten kalan zamanında mahallelerde kadınlarla bir araya gelen Sêvê’nin duruşuyla, konuşmalarıyla, mücadelesini sahiplenişiyle birçok insanın sevgisini ve saygısını kazandığına dikkat çekiyor. “Hani Mardin kadınları için ‘Mardinli kadınlar kendilerine inanırlar’ diyorlar ya işte Sêvê de öyleydi” diyen Pero, “Kendine inancı çok fazlaydı. Kendine inanan bir insan her şeyin üstesinden gelebilir. Sêvê de yaptığı her işi, aldığı her sorumluluğun en iyisine ulaşana kadar uğraşıyordu. Onu umutsuz, bıkmış, isteksiz görmek mümkün değildi. Her zaman umudu diriydi” diye ekliyor.
‘Hep en önde oldu’
Sêvê’nin her çalışmaya gönüllü katıldığını ifade eden Pero, “Tüm kadın çalışmalarında yer aldı, hiçbir çalışmadan geri durmadı. Nerede ihtiyaç varsa kendini oraya önerirdi. Her çalışmada da mutlaka tecrübe ediniyordu. Çalışmaları yaparken ‘yapayım çıksın elimden’ değil, ‘bu çalışmadan ne öğrenebilirim’ diye yaklaşıyordu verilen sorumluluğa. Her konuda öncülük etme potansiyeli vardı. Kendisi için hiç kaygı taşımadı. Geride durmayı hiç düşünmedi. Hep en önde olmayı tercih ediyordu. Tecrübelerini paylaşmayı da seviyordu. O dönem Azadiya Welat gazetesine de yazılar yazıyordu. 2009 yılında siyasi soykırım operasyonları kapsamında o da gözaltına alınarak tutuklandı. O süreçte bir süre cezaevinde beraber kaldık” ifadelerine yer veriyor.
‘Elindeki işi bitirmeden bırakmazdı’
Pero, Sêvê’nin cezaevindeyken de çok moralli olduğunu söyleyerek, onunla aynı cezaevinde olmayı “büyük bir şans” olarak değerlendiriyor. Sêvê’nin cezaevinden çıkmama kaygısı taşımadığını dile getiren Pero, “Sêvê kadın, kültür ve dil üzerine çok yoğunlaşıyordu. Cezaevinde Kürtçe dil eğitimi verdiği zamanlar da oldu. Yaşam içerisinde kimseyi geri çevirmezdi. Biri bir ricada bulunduğunda Sêvê ‘hayır’ demezdi. Çok fedakar bir yapısı vardı. Birine yardım mı lazım, konuşmaya ihtiyacı varsa, danışacaksa gece yarısı da olsa Sêvê’yi çağırırlardı. Her arkadaşla ilgilenmeye, arkadaşların ihtiyaçlarını karşılamaya çalışırdı” diyor.
‘Geçmişimizi unutursak geleceğimizi örgütleyemeyiz’
Sêvê’nin görüş günlerinde görüşe gelen ailelerle de çok yakından iletişim kurduğunu ve ilgilendiğini belirten Pero, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Cezaevinde bulunan diğer tutsak arkadaşlarla sürekli mektuplaşırdı. Günde 5-10 mektup yazdığını hatırlıyorum. Kürdistan tarihine ilişkin de çok araştırma yapıyordu ve yeni bir şey öğrendiğinde heyecanlanıyordu. Her arkadaş insanın yaşamında büyük izler bırakır ama kimin nasıl iz bırakacağını insanın kendisi seçer. Sêvê hayatımızda büyük izler bıraktı ve hepsi de miras alacağımız izlerdir. Kendine inanmak, mücadeleden geri durmamak ve daha birçok şeyde Sêvê örnektir. Arkadaşlarımızın mücadelesini unutmamalıyız. Onları unutursak kendimizi unuturuz, yaşamımızı unuturuz. Unutmak en büyük ihanettir. Bu sadece Sêvê için değil, tüm arkadaşlar için geçerli. Unutursak Sara’ya, Fatma’ya, Pakize’ye, Beritanlara, Rojinlere ihanet etmiş oluruz. Geçmişimizi unutursak, geleceğimizi örgütleyemeyiz. Sadece onları anlatarak değil, mücadelelerini sürdürerek de onları yaşatmalıyız.”