'İnsanlık onurunu zedeleyecek uygulamaları kabul etmeyin'

  • 09:01 17 Aralık 2019
  • Güncel
Rengin Azizoğlu
 
DİYARBAKIR - Ablası Saadet Kurt’un görüşüne giderken ince arama uygulamasına karşı çıktığı için iki haftalık görüş yasağı alan Berivan Kurt, “Benim tutsak ailelerine çağrım var. Kesinlikle çocuklarımız, yakınlarımız onların elinde diye bu insanlık onurunu zedeleyecek uygulamaları kabul etmesinler” diye seslendi.
 
Cezaevlerindeki hak ihlali ve kötü muamele gün geçtikçe artıyor. Hak örgütlerinin cezaevlerine ilişkin hak ihlallerini açıkladığı raporda Türkiye cezaevlerinin 220 bin kişilik kapasitesi bulunmasına rağmen; 2019 verilerine göre cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlü sayısı 280 bin olduğu belirtildi. Yine cezaevlerinde birçok tutsağın tedavi olanaklarından mahrum bırakıldığı ve 457’si ağır olmak üzere bin 333 hasta tutsağın bulunduğu kaydedildi. Bunun yanında disiplin cezalarıyla tutsaklara iletişim ve görüş yasağı verilirken, ince aramaya karşı çıkan tutsaklara da hücre cezaları uygulanıyor. Bu hak ihlallerine maruz kalanlardan biri olan Berivan Kurt, cezaevinde tutuklu bulunduğu süreçte ve tahliyesinin ardından ablası Saadet Kurt’un görüşüne giderken maruz kaldığı hak ihlallerini anlattı.
 
‘İnce aramaya karşı geldiğimizde hücre cezaları aldık’
 
Bir türkü söylendiğinde tüm koğuşa disiplin soruşturması açıldığını anlatan Berivan, tutsaklar itiraz ettiğinde disiplin cezalarıyla sindirilmeye çalışıldığını söyledi. Şu anda çok sayıda tutsağa açılan soruşturmanın üst üste beklediğini belirten Berivan, “İletişim yasakları, görüş yasakları veriliyor. Gelen mektuplar mektup okuma komisyonunca sebepsiz yere karalanıyor. Bunun yanında mektuplar verilmiyor. Diyarbakır içinden gönderilen hiçbir mektup cezaevlerine ulaşmıyor. Ulaşan mektuplar da bilinçli olarak geç veriliyor. Haftada iki olan mektup gününü haftada bire indirmeye çalışıyorlar. Biz aramaya karşı değiliz ancak ince aramaya karşıyız. İnsan onurunu zedeleyen, tacizvari aramaları kabul etmiyoruz. Ben cezaevindeyken koğuş aramasına geldiklerinde sözde kemer araması yapılırken arkadaşımızın kalçalarına kadar dokunuldu. Başka koğuştaki bir arkadaş üst araması yapılırken, göğüslerinden taciz edildi. Buna karşı geldiğimizde hücre cezaları aldık” diye konuştu.
 
‘Yemeklerden poşet ve fare pisliği çıkıyor’
 
E tipi cezaevindeyken de baskı kurulmaya çalışıldığını ancak tutsakların direnerek buna izin vermediğini dile getiren Berivan, yeni cezaevi yönetimine ilişkin şunları kaydetti: “Yeni yapılan kampüs cezaevinde insanın psikolojisiyle oynamak için özellikle yapılmış zindanlar. Kutu kadar. Havalandırma enine 12 adım boyuna 7 adım. Rahat yürüyebileceğin bir alan da yok. Zaten sevk edildiğimizde uzun bir süre bizi spora çıkarmadılar. Sistemlerini oturtamadıkları için bize sürekli bahaneler uydurdular. Yaklaşık 2 ay kadar arkadaşlarımızdan haber alamadık. Bizi her anlamda kısıtlayabilecek, zorlayacak gerekçeler sundular. Yemek sıkıntıları burada da devam etti. İki defa yemek içerisinden cam çıktı. Bir arkadaşımızın damağı kesildi. Diğer arkadaş da son dakika ağzında fark etti. Yemeklerden poşet ve fare pisliği çıkıyor, yemekler markasız yağlardan yapılıyordu. Cezaevindeki tüm arkadaşlar mide problemi yaşıyor. Kendi sağlığım için düzgün bir yemek isteme hakkım olmalı.”
 
‘Tutsaklar sürekli bir izlenme hali içerisinde’
 
Koğuşlarda yüksek sesle konuşulamadığını söyleyen Berivan, suyu açtıklarında bile suyun sesinin sadece koğuş içinde değil dışında da duyulduğunu aktardı. Cezaevinin tutsakların ne yaptığını bilmek ne konuştuğunu dinlemek için bu şekilde inşa edildiğini belirten Berivan, diğer koğuşlardan sesleri çok rahat alabildiklerini dile getirdi. Berivan, “O ses bizim beynimize beynimize işliyor. Sinirlerimizi bozan bir durum haline geliyor. Kameralar yine başka bir konu. Defalarca söylememize rağmen bir çözüm bulunmadı. En sonunda tutsaklar kameraları kırmak zorunda kaldı. Şimdi yine kamera getirmişler. Bu kamerayı da kırılma ihtimaline karşı küçük bir kafese koyup takmışlar. Bu kamera lavaboya kadar görüyor. Tutsaklar sürekli bir izlenme hali içerisinde taciz ediliyor. Kitaplara da kısıtlama getiriliyor. Kişi başı on kitap sınırlaması getirildi. Kitaplar için yer istedik ama onu da sağlamadılar” dedi.
 
‘Bizi yakınlarımızı görmemekle tehdit ettiler’
 
Tutsakların cezaevinde aramalara ve tek tip kıyafete karşı ciddi bir direniş sergilediğini vurgulayan Berivan, yönetimin tutsaklara uygulayamadığı baskıları ve tüm hak ihlallerini ailelere uyguladıklarını söyledi. Berivan, “Kapüşonlu üst ya da yeşil renkli bir şey giyip kapalı görüşe gidemiyorum. Yine arama yaparken de aynı baskıyı uyguluyorlar. Şikayet edeceğimizi söylediğimiz zaman ‘Git kime şikayet edersen et’ yanıtını alıyoruz. Gardiyanlar kadın olabilir ama zihniyetleri o kadar eril ki kadınlıklarından iz kalmamış. Devamlı bir şiddet eğilimi içerisindeler. Dışarıdan gelen gardiyanlar işlerini yapmak yerine faşizan duygularını işin içine koyup ona göre hareket ediyorlar. En son aramaya girdiğimde yapmak istedikleri ince aramayı kabul etmediğimi söyledim. Ona rağmen aramayı sürdürdü. Arama sırasında taciz etti, çorabımı çıkardı. Erkekler arama olurken çorap çıkarmıyorlardı biz tartıştıktan sonra erkeklerin de çorabını çıkardılar. Bunun yanında bizi yakınlarımızı görmemekle tehdit ettiler. Bir sonraki görüşte ise iki haftalık görüş yasağı kararını elime verdiler” diye konuştu.
 
‘Aileler susmasın’
 
Berivan, tutsak ailelerine çağrıda bulunarak şunları kaydetti: “Bu uygulamalar bizi cezaevine gitmekten alıkoyamaz. Görüş yasağı bittikten sonra ben yine hem içerdeki yakınlarımıza hem de bize dönük hak ihlallerine karşı susmayacağım. Benim onlara bir vefa borcum var. Onların baskıları bizi bir adım bile geri attıramaz. Biz onların yaptıklarını kabul etmediğimiz için bugün zindanlar hıncahınç insan dolu. Benim tutuklu ailelerine bir çağrım var. Kesinlikle çocuklarımız, yakınlarımız onların elinde diye bu insanlık onurunu zedeleyecek uygulamaları kabul etmemeleri gerekiyor. Zaten devlet 100 yıllardır bize bu politikaları uyguluyor, bizi bu şekilde terbiye etmeye çalışıyor. Buna karşı susmasınlar.”