‘Cezaevlerinde bin 334 hasta tutsak sağlık hakkına erişemiyor’

  • 09:03 16 Aralık 2019
  • Güncel
ANKARA - Cezaevlerinde bin 334 hasta tutsak olduğunu vurgulayan İHD MYK üyesi Nuray Çevirmen, “Üçlü protokolden kaynaklanan bazı sıkıntılar var. Cezaevlerinden hastaneye sevklerde dış güvenliği jandarmaya teslim ediyor. Benim personelim yeterli değil’ diyerek sevk yapılmıyor. Hastanelerden zaten kısa sürede sevk alınamadığı için hastalığın boyutu çok daha ileri düzeye taşınabiliyor” dedi. 
 
Tutuklu bulunduğu Urfa T Tipi Kapalı Cezaevi'nde rahatsızlandıktan sonra kaldırıldığı hastanede yaşamını yitiren hasta tutsak Emine Aslan’ın ciddi sağlık sorunları olmasına rağmen tedavi hakkı engellendi. Emine’nin böbreğinde tümör olduğu için yoğun bakımda tedavi gördüğü ve 10 gün içinde 4 kere ameliyat edildiği belirtilmişti. 64 yaşında yaşamını yitiren Emine’nin cezaevinde sağlık hakkının engellenmesi ile birlikte hasta tutsakların durumu tekrar gündeme geldi.
 
Bin 334 hasta tutsak var
 
İnsan Hakları Derneği'nin (İHD) son verilerine göre 220 bin kapasiteli Türkiye cezaevlerinde şu anda yaklaşık 280 bin tutuklu bulunuyor. Bunlar arasında 457’si ağır olmak üzere bin 334 hasta tutsak da yer alıyor. 2017 yılı başından 6 Ekim 2019 tarihine kadar cezaevlerinde 44 hasta mahpus yaşamını yitirdi. 44 tutsaktan 19'unun kalp krizi gibi anında müdahale edilmesi gereken bir hastalık nedeniyle yaşamını yitirdiği belirlenirken, bu rakamların çok daha yüksek olduğu tahmin ediliyor. 
 
İHD Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Nuray Çevirmen, hasta tutsakların durumuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
 
‘Hastaların tedavileri yapılmıyor’
 
Cezaevlerindeki hak ihlallerinin çok boyutlu olduğunu, her türlü hak ihlalinin yaşandığını belirten Nuray, bu ihlallerin kamuoyuna çok fazla yansımadığını,  cezaevlerinin toplumun dikkatini çekmeyen bir alan olduğunu vurguladı. “Cezaevindeki insanlar kaderleri ile baş başa kalmış durumdalar” diyen Nuray, şöyle devam etti: “Çok fazla hasta var ve bu hastaların tedavileri neredeyse yapılmıyor. Üçlü protokolden kaynaklanan bazı sıkıntılar var. Cezaevlerinden hastaneye sevklerde mahpuslar dış güvenliği sağlayan jandarmaya teslim ediliyor. Çoğunlukla mahpusların 'benim personelim yeterli değil’ diyerek sevki yapılmıyor. Hastanelerde zaten kısa sürede sevk alınamadığı için hastalığın boyutu çok daha ileri düzeye taşınabiliyor.” 
 
'Hasta mahpusların durumları ciddi'
 
Bir hafta önce cezaevinden kendilerine bir hasta tutsağın mektup gönderdiğini aktaran Nuray, “Normal bir hastalıktan bahsederken bir hafta sonra yapılan tetkiklerde ileri düzeyde kanser olduğu anlaşılıyor. Bu çok ciddi bir durum. Ayrıca yaşamsal olarak sıkıntıların yanı sıra cezaevlerinde temiz suya erişimde sıkıntıların olması, temizlik imkanlarının olmaması, iaşe bedellerinin yeterli derecede karşılanmaması ve mahpusların ailelerinden çok uzakta olmaları nedeniyle psikolojik sorunlar hastalıkları artırır vaziyette. Kaldı ki hem psikolojik hem fiziksel olarak çok uzun süre cezaevinde kalmanın getirmiş olduğu sıkıntılar da üzerine eklenince gerçekten oradaki insanların durumu ciddi bir boyutta” diye vurguladı.
 
‘Cezaevlerinin kapasitesi dışında 66 bin mahpus var’
 
Cezaevlerinin 220 bin kapasitesi olduğunu ancak şu anda cezaevlerinde yaklaşık 290 bine yakın tutuklu ve hükümlü olduğuna dikkat çeken Nuray, “66 bin civarında fazladan mahpus cezaevinde. Zaten bu bile tek başına yeterli imkanlara ulaşılamamasının bir göstergesi. Sadece İnsan Hakları Haftası kapsamında değil, tüm süreler boyunca cezaevlerinde çözüme dönük bir politikanın oluşturulmasını istiyoruz. Hasta mahpusların mutlaka serbest bırakılmasını istiyoruz. Kendi ailelerinin yanında tedavilerini görsünler. Mahpusların Adi Tıp Kurumu’na sevk edilmesi ve ‘cezaevinde kalamaz’ raporu alabilmesi çok güç. ‘Cezaevinde kalamaz’ raporu alabilen tutsaklar ise ‘toplum güvenliğini tehdit edebilir’ gerekçesiyle serbest bırakılmıyor” dedi. 
 
Yeterli doktor ve personel yok
 
İHD’nin hasta tutsakların genel olarak yaşadığı sorunlarına ilişkin paylaştığı bilgiler ise şöyle: "Aşırı kalabalık koğuşlar, sağlığa erişim hakkının engellenmesi, kelepçeli muayene, revire geç çıkarılmak, hastane sevklerinin ya geç yapılması ya da hiç yapılamaması, ısıtılmayan ve havalandırılmayan koğuşlar, gün ışığından yeterince faydalanamama, hapishanelerde yeterli doktor ve sağlık personeli bulundurulmaması, atak geçirme riski yüksek ve kendi ihtiyaçlarını karşılayamayan mahpusların tek kişilik yerlerde tutulması.”