Doktor Evin Bahar Dündar: Hastaneler ticarethanelere dönüştürüldü

  • 09:05 15 Aralık 2019
  • Güncel
Medya Üren
 
DİYARBAKIR - Diyarbakır Tabip Odası Yöneticisi Evin Bahar Dündar, “Sağlıkta Dönüşüm Programı” adı altında hastanelerin ticarethanelere dönüştürüldüğünü söyleyerek, “Bir hekimin bir hastayı muayene süresi Dünya Sağlık Örgütü’nün söylediğine göre minimum 20 dakikadır. MHRS sisteminde hekime 10’ar dakika arayla hasta muayene etmesi söyleniyor. Performans sistemi ve hasta başına alacağınız ödeme sistemi sebebiyle 10 dakikada bir hastayı muayene etmek zorundasınız” dedi.
 
Türkiye’de “Sağlıkta Dönüşüm Programı” sonrası sağlık alanında yaşanan problemler artarak sürüyor. Bu sorunların başında ise hekimlere uygulanan performans sistemi ve Merkezi Hekim Randevu Sistemi (MHRS) geliyor. “Sağlıkta Dönüşüm Programı” 2003 yılından itibaren hayata geçirilmeye başlandı. Bu program kapsamında hastanelerde performans kriterleri uygulamaya konuldu. Performans sistemiyle hekimler muayene ettikleri hasta sayısı ve üzerinden ücretlendirilmeye tabii tutuldu. Bununla beraber Sağlık Bakanlığı’nın 2011 yılında faaliyete koyduğu MHRS’de hastalar dakikalarca bekletiliyor, randevu alamıyor, aldıkları randevular ise aylar sonraya veriliyor.  Merkezi Hekim Randevu Sistemi’nin (MHRS) hem hekim açısından hem de hastalar açısından mağduriyetlerini ve performans sisteminin yarattığı sıkıntıları Diyarbakır Tabip Odası Yöneticisi Evin Bahar Dündar anlattı.
 
‘Ne kadar hasta baktığın önemli olmaya başladı’
 
Sağlıkta Dönüşüm Programı adı altında 15 yıl önce bir açılım gerçekleştiğini hatırlatan Evin, bu projenin ilk bakıldığında pozitif görünse de zamanla hastaneleri ticarethanelere dönüştürdüğünü söyledi. Projenin beraberinde hekimi ve sağlık çalışanlarını performans sistemi üzerinden daha fazla sömürdüğünü belirten Evin, taşeron işçi alımının ardından devlet kadrosuna aldıklarını ancak özlük haklarının bir taşeron işçi kadar kaldığının altını çizdi. Evin, “Tamamen ticari mantıkla kar zarar hesabı yapıldı. Sağlıkta dönüşüm projesi müşteri memnuniyeti esas alınarak örgütlendi. Beraberinde performansa dayalı ödeme sistemi de gelişti. Hem hekime hem de hekim dışı sağlık personeline hastanenin cirosu üzerinden ödeme yapılacaktı ve bunun üzerinde idari bir baskı başladı. Sağlık hizmetinin niceliği ve niteliği değil, sayılar önemliydi.  İşlemin kalitesi, kullandığınız malzemenin kalitesi ya da yaptığınız hizmetin başarısından bağımsız ne kadar hasta baktığın ve bu hastalara ne kadar işlem yaptığın önemli olmaya başladı” dedi. 
 
‘Randevu sistemi beraberinde engeller getirdi’
 
Performans sistemi sebebiyle yaptıkları işlemlerde karar alma sürecinin hekimden alınarak idareye verildiğine değinen Evin,  piyasa koşulları sebebiyle kullanılan ilacın üç muadili varsa en kaliteli olanın değil en uygun fiyatlı olanın tercih edildiğini ifade etti. Evin, “Performans sistemi sonrasında randevu sistemi geldi. Biz nitelikli, eşit, adil, sağlık hizmeti istiyoruz ve randevu sistemi bu açıdan önemliydi. Ancak beraberinde kimi engeller getirdi. Bir hekimin bir hastayı muayene süresi Dünya Sağlık Örgütü’nün söylediğine göre minimum 20 dakikadır. MHRS sisteminde hekime 10’ar dakika arayla hasta muayene etmesi söyleniyor. Psikiyatrın 10 dakikada bir hastanın hastalığına tanı koyma olasılığı yoktur ancak performans sistemi ve hasta başına alacağınız ödeme sistemi sebebiyle 10 dakikada bir hastayı muayene etmek zorundasınız. Bir diğer sıkıntı ise MHRS sistemi sonucu devlet hastanesinde randevu alamayan hasta tetkikleri için özel hastanelere gelmek zorunda kalıyor. Hastalar kamu hastanelerinde sıra beklememek için ultrason, tomografi, MR çekmeye geliyorlar. Hastalar haliyle yüksek ücretler ödemek zorunda kalıyor” diye belirtti.
 
‘Her insan senede 4-5 kere acil servise başvurmuş’
 
Hastanelerin kar amacı güden kurumlara dönüşmesi sebebiyle işleyişte de sayıların konuştuğunu dile getiren Evin, Sağlık Bakanlığı’nın verilerini şu şekilde sıraladı: “Sağlık Bakanlığı’nın 2018 verilerine göre 782 milyon 515 bin hasta hastaneye başvurmuş. Bu ülkenin nüfusu 80 milyon ve bu demek oluyor ki ayda ortalama olarak ülkenin nüfusu kadar hasta hastanelere başvuruyor. Bu sayının yüzde 25’i acil servise başvurmuş. Ortalama her insan senede 4-5 kere acil servise başvurmuş. Ben bir acil servis hekimi olarak söyleyebilirim ki başvuran hastaların sadece yüzde 10’u acil. Geri kalan yüzde 90 MHLS sisteminde yaşadığı mağduriyet sonucu bu servise gelmek zorunda kalıyor. İl dışından gelen hastalar randevu sisteminden mağdur oldukları için hastaneye başvurmanın yolunun acil servisten geçtiğini düşünüyor.”
 
‘70 binden fazla sağlık çalışanı şiddete maruz kaldı’
 
Sağlık hizmetinin kalitesinin hasta memnuniyeti üzerinden ilerlediğini kaydeden Evin, sağlıkta hekimle hastanın arasında iletişimin önemli olduğunu ancak hekimin bir dükkân sahibi, hastanın da bir müşteri olmadığına dikkat çekti. Memnuniyet denilen şeyin göreceli olduğunu aktaran Evin, “Dolayısıyla hekimin verdiği sağlık hizmetinin niceliğini ya da niteliğini hasta ölçemez. Bu sadece hekimin haklarını değil hastanın haklarını da zedeliyor. Hekim hastayı memnun etmeye çalışırken hastaya hastanın beklentileri doğrultusunda işlem yapmak zorunda kalabiliyor. Sağlık Bakanlığı İletişim Merkezi (SABİM) gibi bir sağlık araştırma merkezi bir şikayet merkezine dönüştürülünce hekim, sağlık personeli ve hastalar ayrı bir kutup haline getirildi. 2018 yılı içerisinde 70 binden fazla sağlık çalışanı şiddete maruz kaldı” dedi.
 
 ‘Randevu alamayan hasta özel hastanelere gelmek zorunda kalıyor’
 
Hekimliğin öncelikle ruhen tatmin gerektiren bir iş olduğuna dikkat çeken Evin, bunun için hastaya yeterli düzeyde hizmet sunduklarından emin olmalarının gerektiğini söyledi. Evin, “Hastaya yeterli düzeyde eğitim vermek için de aynı oranda hekim ve personel sayısı gerekir. TÜİK verileri diyor ki; 2018 yılında bir önceki yıla göre sağlıkta harcama yani cebimizden çıkan meblağ yüzde 17,5 arttı. Hasta devlet kurumuna muayene için başvuruyor ama aldıkları hizmet için ya girişte ya da eczanede para ödemek zorunda kalıyor. Yine TÜİK verilerince toplam sağlık harcamalarında bizim katkımız yüzde 69’du. Sağlık harcaması 100 liraysa yüzde 69’u bizim cebimizden çıkıyordu. Bu oran 2019’da yüzde 72’ye çıkmış durumda. Her geçen gün ‘ücretsiz’ verilen sağlık hizmeti özelleşiyor ve cebimizden çıkan para miktarı artıyor. Bunun yanında sağlık alanındaki yatırımlar yüzde 79 iken yüzde 64’e düşmüş. Bizim sağlık yatırımlarına yaptığımız yatırım ise yüzde 30’a çıkmış. Bu da demek oluyor ki sağlıkta özelleşme birçok noktada ücretsiz sağlık hizmetinden uzaklaşma hepimizin önünde bir engel olarak duruyor” şeklinde konuştu.
 
‘Hekim sayısı ihraçlar sebebiyle azaldı’
 
Aile hekimlerinde de ticari amaç güdülmesiyle sağlık hizmeti mantığının tükenmiş durumda olduğunu belirten Evin, hastanelerde bir aşıyı bile hekim yaptığından kaynaklı aile hekimine güvenin de sarsıldığına değindi. Birinci basamakta tedavi edilebilecek rahatsızlıklarda bile hastalar ikinci, üçüncü basamak ileri merkezlere yöneldiğini ifade eden Evin, “Gerçekten ileri merkezde tedaviye ihtiyacı olan hastaların hizmetinden çalınmış oluyor. Bu yüzden de birinci derece sağlık hizmeti bilincinin gelişmesi hem de hizmet ağının yaygınlaşması gerekiyor. Mevcut sağlık politikalarıyla zaten yetersiz olan hekim sayısı ihraçlar ve güvenlik soruşturmaları sebebiyle gittikçe azaldı. Yeni mezun hekim arkadaşların atanması aylar, yıllar sürüyor. Acil servislerde ya da polikliniklerde hekim sayısının yetersizliği bariz bir şekilde görülüyor. Hizmet veren hekim ve poliklinik sayısı arttırılmalıdır” diye kaydetti.
 
‘Hastanelere sağlıklı giren insan bile hasta çıkıyor’
 
Son olarak Evin şunları söyledi: “Hastaneler ulaşılabilir olma noktasından tamamen uzaklaştı. Şehrin en ücra köşesinde devasa binalarda hekimler performans sistemi ile cebelleşmek zorunda kalıyor. O hastanelere sağlıklı giren insan bile hasta çıkıyor. Kan vereceğiniz yerden muayene olacağınız yere kadar 1-2 kilometre yürümek zorundasınız. Kentin birçok noktasında sağlık hizmeti sunulabilecek kaliteli hastaneler varken o hastaneler kapatıldı ve yerlerine tamamen kar amacıyla müteahhitlere kiralanarak hastaneler yapıldı. O hastanelere başvuran hastaların 2019 yılında sağlıkta dönüşüm neticesinde yaşadıkları mağduriyet oldukça üst düzeyde.”