
Rahşan Anter: Mahkeme salonunda babamın öldürüldüğü zamanlara gittim
- 09:02 15 Aralık 2019
- Güncel
Habibe Eren
ANKARA - JİTEM Ankara davasında tüm sanıklara verilen beraat kararının ardından mahkeme salonunda babasının katledildiği 1992 yılına kadar gittiğini belirten Rahşan Anter, “Lanet olsun başka ne diyebilirim. Bu bitmeyen bir acı ve mücadele. 70 yaşına kadar bu adalet arayışını sürdürdüm. Bundan sonra da devam edecek” dedi.
19 kişinin 1990’lı yıllarda zorla kaybedilmesi veya infaz edilmesine ilişkin 19 kişinin yargılandığı Ankara JİTEM davasının karar duruşması dün Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım halen “firari” görüldüğünden dosyasının tefrik edilmesine hükmedildi. Davada Mehmet Ağar dahil tüm diğer sanıklar beraat ederken, heyet beraat kararını açıkladığı sırada, “dosyada hiçbir delil yok” dedi
90’lı yıllarda katledilen iş insanı ve yazarların failleriyle ilgili 20 Aralık 2013’te iddianame düzenlendi. İddianameye göre sanıklar şu isimlerin katledilmesiyle suçlanıyordu: Abdülmecit Baskın, Namık Erdoğan, Metin Vural, Recep Kuzucu, Behçet Cantürk, Savaş Buldan, Haci Karay, Adnan Yıldırım, İsmail Karaalioğlu, Yusuf Ekinci, Ömer Lutfi Topal, Hikmet Babataş, Medet Serhat, Feyzi Aslan, Lazem Esmaeılı, Asker Smıtko, Tarık Ümit, Salih Aslan ve Faik Candan.
‘Lanet olsun bu bitmeyen bir acı devamı da gelecek’
Duruşmayı izleyenlerden biri de Kürt gazeteci yazar ve aydın Musa Anter’in (Ape Musa) kızı Rahşan Anter’di. 1992 yılında JİTEM tarafından silahlı saldırı sonucu katledilen Musa Anter’in davası en son JİTEM ana dosyasıyla birleştirilmiş ve güvenlik gerekçesiyle Ankara’ya taşınmıştı. Beraat kararına tepki gösteren Rahşan, “Tabi ki bugünkü davanın böyle neticeleneceğini bildiğimiz halde yine bir ümidimiz vardı. Dün gece ümit içinde bugünkü mahkemeyi bekledik ama hüsrana uğradık. Lanet olsun diyorum. Başka ne diyebilirim. Bu bitmeyen bir acı ve mücadele. Devamı gelecek gibi de gözüküyor” diye tepki gösterdi.
‘Beraat ettirmek için her şeyi yaptılar’
“Suçlu insanları beraat ettirmek için her türlü taklayı attılar” diyen Rahşan, halkın nezdinde sanıkların cezalandırıldığını söyledi. Rahşan, “Bunlar müebbet hapis cezası aldı, halkın gözünde cezalandırıldı. Eminim bir gün herkes uyanacak ve burada mahkemeleri bekleyen üç beş kişi olmayacağız. Bu süreci uzatarak zaman aşıma uğratıyorlar. Bu insanların aileleri gidiyor kalan sağlar da eğer mecal kalırsa onlar devam ettiriyorlar. Ettiremeyenlerin de mücadelesini gençler devam ettiriyor. Bu nereye kadar gidecek bilmiyorum” diye konuştu.
‘AİHM de dalga geçiyor’
İç hukuk yollarının tükendiğini, kararın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) gideceğini belirten Rahşan, sonunda Türkiye’nin mahkum olacağını söyledi. Rahşan, “Bütün bunlar bittikten sonra insanlar AİHM’e müracaat edecek. Benim babamın davasında Türkiye’yi mahkum ettiler. 28 bin avro ceza verildi Türkiye’ye. AİHM de dalga geçiyor bizlerle. Büyük büyük cezalar verilmesi gerekiyor. AİHM’de ümit değil bana göre” dedi.
’70 yaşındayım bugüne kadar 7 tane darbe gördüm’
Dün 90’larda faili meçhul cinayetlerin bugün ise katliamların devam ettiğine dikkat çeken Rahşan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Gittikçe kötüleşiyor. Ben 70 yaşındayım bugüne kadar 7 darbe gördüm. Cuntasını gördüm, onu gördüm bunu gördüm. 6-7 Eylül’de Rumların camlarının nasıl yıkıldığını gördüm. Ermenilerin nasıl yurtdışına gittiklerini gördüm. Süryanilerin nasıl kaçtıklarını gördüm. Hepsinin anlatacağı bir şeyi vardı. Türkiye’nin ve Türk devletinin politikalarından dolayı nasıl sersefil olduklarını gördüm. Bunların hepsi devam etmekte. Cumhurbaşkanı artık Türkiye’ye şahsım demeye başladı. İyice megaloman oldu. ‘Ben Türkiye’yi temsil ediyorum diyor. Hayır, sen bizi temsil etmiyorsun. Bir günün gündemi ertesi güne taşınamayacak kadar yoğun. Artık gençler ne yapacağını şaşırıyor. Absürtlüğün her gün daha da yaşandığı bir ülkedeyiz.”
‘Bu mahkemede Cizre’nin de acısını yaşıyoruz’
Sokağa çıkma yasakları sırasında Cizre ve Sur’da yaşananları hatırlatan Rahşan, “Düşünebiliyor musunuz küçücük bir çocuk hem annesi hem babaannesinin kanlarının altında oturuyordu. Rüyalarıma giriyordu. Annesinin kanlı terlikleri duruyordu. Cizre’den çıktı buradaki mahkemeye geldi. Bu mahkemede bizim acılarımızla birlikte onların da acılarını yaşıyoruz” dedi. Yeniden aynı şeylerin yaşanmaması için muhalefete görev düştüğünü belirten Rahşan, “CHP ne yapıyor? Bu ülkeyi Atatürk yazıları ve bayrakla kurtaramazsınız. Birlikte olmayı öğrenemezsek kurtaramayız hiçbir şeyi” diye belirtti.
‘Hangimiz ne yapabiliyorsak yapacağız’
Mahkeme kapılarında insanların yıllarca adalet beklediğini vurgulayan Rahşan, “İnsanın kıymeti olmayan az ülkelerden birisi. Beraat kararından sonra berbat haldeyim. Bir gün gülemeyecek miyiz? Tek başına değil, ben tek başıma gülmem. Eğer herkes de mutluluk olursa ben ona gülerim. 70 yaşına kadar bu adalet arayışını sürdürdüm. Bundan sonra da devam edecek. Musa Anter’in çocuğu olmak doğduğun andan itibaren adalet ve insan hakları için yaşaman demektir. Ben babamın yaşına geldim neredeyse, mücadele nereye kadar da gitse devam edeceğiz. Bastonumla nereye gidebiliyorsam ne yapabiliyorsam yapacağım. Kıyamıyorlar bazen ‘yaşlısın gelme’ diyorlar ama bir yerde kıyılacağız. Kıyılacağız ki var olacağız. Hangimiz ne yapabiliyorsak yapacağız” ifadelerini kullandı.
‘Kararda babamın ölümüne kadar gittim’
Karar verildiğinde babasının katledildiği 92 yılına kadar gittiğini söyleyen Rahşan, “Babam öldürüldükten sonraki o adalet sürecine gittim. Hep gelgitler yaşıyoruz. Babam öldürülmeden evvelki 70 yaşına kadar olan babamın serüvenlerine evlatları olarak sahibiz zaten. Mahkeme mahkeme gezdik. İçeride dışarı da ‘babamız nerede işkencede mi, orada mı burada mı’ hayatımız hep böyle geçti. Ben nasıl acılı olmayayım? Nasıl güleyim? Gençlerden bir şey yapamadık diye özür diliyorum. Hepimiz kararlı ve ilkeli olmamız lazım. Ne istediğimizi açık ve net söylememiz gerekli artık” diye konuştu.