
Esin Kavruk’un kardeşi: Hukuksuzlukları teşhir etmeyi sürdüreceğiz
- 09:13 13 Aralık 2019
- Güncel
İSTANBUL - Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nde koğuşu basılarak işkence edilen ve zorla DNA’sı alınan Esin Kavruk ve diğer tutsaklar için sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını belirten kardeşi Ahmet Kavruk, “Hukuksuzlukları teşhir edip, bunlara yönelik mücadele hattı oluşturup omuz omuza mücadele etmeyi sürdüreceğiz” dedi.
Türkiye’nin Kuzey-Doğu Suriye’ye dönük operasyonuna ilişkin sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek 11 Ekim’de tutuklanan ve Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’ne gönderilen Esin Kavruk’un koğuşu 28 Kasım günü basılmış ve savcılık kararı ile zorla DNA’sı alınmıştı. Gardiyanlar tarafından yapılan baskında koğuşta bulunan Esin ve beraberindeki tutsaklara ayrıca işkence edildi. Ahmet Kavruk, kardeşi Esin’in gözaltı, tutuklanma sürecini ve cezaevinde tutsakların maruz kaldığı hak ihlallerine ilişkin ajansımıza konuştu.
‘Jineps'e, Kürtçe çağrışım yaptığı gerekçesiyle el konuldu’
Esin’in sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek gözaltına alındığını hatırlatan Ahmet, polislerin ev baskını sırasında el koydukları Jineps gazetesinin ilk harflerinde bulunan ‘Jin’ hecesinin Kürtçe’de ‘kadın’ anlamına geldiği ve bunun örgütsel doküman olduğu iddiasıyla el konulduğunu ifade etti. Ahmet, “Jineps gazetesini satarak örgüte para finanse ettiğimiz söylendi. Ancak gazetenin hemen alt başlığında ‘Çerkezlerin özgür sesi’ yazıyordu. Bu gazeteyi örgütsel doküman diyerek havuz medyasına vererek yaydılar. Ayrıca polisler ablamı gözaltına aldıktan sonra götürüldüğü sağlık kontrolünde başını eğmeye çalışmışlar. Ablam ise, ‘ben başımı eğecek bir şey yapmadım. Başımı eğmeyeceğim’ deyince o sırada polislerin fiziksel şiddetine maruz kalıyor. Ablam daha sonra savaş karşıtı söz konusu paylaşımlarını savcılıkta verdiği ifade ile kabul ediyor. Mahkemede ise tutuklanma talebiyle cezaevine gönderiliyor. Bakırköy Cezaevi’nde 3 gün boyunca DAİŞ’lilerle birlikte kalmaya zorlanıyor. Yani gözaltı sürecinden tutuklanma ve cezaevi sürecine kadar birçok hukuksuz uygulamalara maruz bırakıldı diyebilirim” bilgisini verdi.
‘Polis ve gardiyan dayatılan hak ihlallerinde ortaklaşıyor’
TEM polislerinin ve gardiyanların dayatılan hak ihlallerinde ortaklaştığını vurgulayan Ahmet, Bakırköy Cezaevi’nde yaşananları ise şöyle aktardı: “28 Kasım tarihinden yaklaşık bir 10 gün önce cezaevine TEM Şube ekiplerinden polisler gidiyor. Bu polisler ablam hakkında açılmış yeni bir soruşturma olduğunu ve buna istinaden tükürük örneğinin alınması gerektiğini söylüyorlar. Cezaevi yönetimi ablamı çağırarak polislerle ve infaz koruma memurlarıyla adli tıp kurumuna götürülüyor. Adli tıp kurumunda polislerle birlikte doktora çıkarılıyor. Doktora ‘ben iç beden muayenesini kabul etmiyorum’ demesi üzerine doktor iç muayeneyi kabul etmediğine dair rapor tutuyor. Ablam tekrar cezaevine bırakıyorlar. Ardından avukatlar soruşturmaya ilişkin hemen itirazda bulundu. Ablam da aynı şekilde soruşturmaya ilişkin cezaevinden itiraz dilekçesi yazdı ancak dilekçe bir hafta sonra reddedildi. TEM polisleri bilgilendirme için yeniden cezaevine geliyorlar. DNA’nın alınması gerektiği yönünde gerek ablam gerek ise B/6 koğuşundaki diğer tutsak kadınların temsilcileriyle ve cezaevi yönetimi bir görüşme yapıyor. Bu görüşme sırasında arkadaşları, böyle bir şeyin hukuksuz olduğunu söylüyor ve DNA vermeyeceğini yineliyor.
‘DAİŞ’liler koğuşlardan çıkarılmış’
Daha sonra ablam Adalet Bakanlığı, İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü’ne kendisinden zorla DNA almaya yönelik söz konusu müdahalenin daha büyük sorunlara yol açabileceğine dair bilgilendirme dilekçesi yazıyor. Ardından 28 Kasım tarihinden üç gün önce ortada hiçbir şey yokken cezaevi savcısı cezaevine geliyor ve ablamın kaldığı B/6 koğuşuna gidiyor. Tutsak kadınlarla hiçbir şeyden haberi yokmuşçasına hatta çok da ilgili bir şekilde cezaevinin rutinine dair konuşma yapıyor. Ablamlar ilginin nedensiz olamayacağını düşünerek tedbirler almaya başlıyorlar. Koğuşta günlük kıyafetlerle yatıp kalkmaya başlıyorlar. 28 Kasım sabah 08.30 da robokoplu jandarmalar, robokoplu ceza infaz kurumu memurları hatta stajyer gardiyanlara varıncaya kadar tüm infaz memurları ve cezaevi müdürleri gelerek ablamı almak istediklerini söylüyorlar. Ablam ve arkadaşları ise daha önceki görüşmeleri hatırlatarak reddediyor. Bunun üzerine robokoplu jandarmalar ceza infaz memurları koğuşa giriyor ve 17 kadını çok ağır darp ederek hücrelere atıyor. Avukatlar 2-3 gün öncesinden ablamın ve arkadaşlarının koğuşunun olduğu koridorda bulunan odalarda kalan DAİŞ mensuplarının bulundukları yerlerden çıkarıldığını ve odaların boşaltıldığını öğreniyorlar. Ablamı koğuştan çıkartıp cezaevi arabasına bindirip infaz kurumu memurları ve jandarmalar ile hastaneye götürüyorlar.”
‘Suç duyurusunda bulunacağız’
Ablası Esin’in kendisini gözaltına alan TEM polislerine kelepçeli bir şekilde teslim edildiğini söyleyen Ahmet, Esin’in tüm gün kelepçeli bekletildiğini ifade etti. Ablasının hastanede polis şiddetine maruz kaldığı bilgisini paylaşan Ahmet devamında hastanede yaşananları ise şöyle anlattı: “Doktora çıkarılıyor ve herhangi bir iç beden muayenesini kabul etmediğini söylemesi üzerine burada herhangi bir fiziksel müdahale de bulunulmuyor. Doktor rapor tutarak herhangi bir şey yapamayacağını söylüyor. Polisler bunun üzerine ablamı odadan çıkarıp kimsenin olmadığı ayrı bir odaya alıyorlar. Ablam oda da ayakta kelepçeli bir halde beklerken polislerden biri arkasından dizlerine doğru tekme atıyor ve ablam yere düşüyor. Ablam ayak bileğinin ağrısından dolayı arkadaşlarının yardımıyla yürüyebiliyor ancak. O saldırı sırasında iki polis memuru ablamın üzerine çıkıyor ve ellerini ve bacaklarını tutuyor. Ablamın çenesi sıkılarak zorla ağzından tükürük örneği almaya çalışıyorlar. Ablam şuan maruz kaldığı saldırıdan dolayı yürüyemiyor ve zorla örnek alınmaya çalışıldığı için damağında yırtıklar var. Böyle hukuksuz bir sürece maruz kaldı. TEM polisleri daha sonra ablamı cezaevi memurlarına ve jandarmaya teslim ediyorlar. Jandarmalar ablamın şiddete maruz kaldığını görünce hiçbir sorumluluk almamak için ablamı doğrudan başka bir doktora götürüyorlar ve ablam bu gittiği doktordan şiddet gördüğüne ilişkin darp raporu alıyor. Avukatlar henüz cezaevinden bu raporları temin edemediler. Yine yaşanan saldırıda koğuşta bulunan çok sayıda kadın yaralandı. Birçoğu maruz kaldığı şiddet nedeniyle yürümekte zorlanıyor. Cezaevinden beklediğimiz raporlar henüz gelmedi. Raporların gelmesi halinde toplu suç duyurusunda bulunacağız.”
‘Yaşananları teşhir etmek üzere mücadele edeceğiz’
Bu saldırıların korkutma ve sindirme politikalarının bir parçası olduğunu söyleyen Ahmet, yaşanan hukuksuzlukları teşhir etmek için mücadeleyi sürdüreceklerinin altını çizdi. Ahmet, “Medyada birçok insanın başına gelen bu tür şeyleri okuyorduk. Yaşananlar bizim de başımıza gelmiş bulundu. Ablamın gözaltına alındığı süreçten itibaren sürekli tehditlere, şiddete, hukuksuzluklara maruz kalması tüm insanlarda ister istemez bir endişe yaratıyor. Zaten tüm bu yapılanların amacı da devlet açısından insanlarda bir endişe ve korku ortamı yaratmak. Kendi yaptığı bütün hukuksuzluklara, bütün keyfi uygulamalara göz yumulmasını, herhangi bir itirazın edilmemesi isteniyor. Kısacası iktidarı için bunu yapıyor. Şuan hala zaman zaman hakkında soruşturma açılan veya farklı gerekçelerle tutuklanan insanlar oluyor. Cezaevlerindeki koğuşlara dahi böylesi bir uygulamayı yapan devlet başka insanlara daha ciddi boyutta olabilecek saldırıları yapabilir diye düşünüyor tutsaklar. Bundan sonra olacak hukuksuzluklara da yine göz yummayacaklarını dile getiriyorlar. Biz de dışarıda olan sosyalistler devrimciler her zaman elimizden gelenin en fazlasını yaparak bu hukuksuzlukları gün yüzüne çıkartıp bunlara yönelik olarak bir mücadele hattı oluşturup omuz omuza mücadele edeceğiz” diye konuştu.