JİTEM davası öncesi babaları katledilen kadınlar adalet talebini yineledi

  • 19:47 12 Aralık 2019
  • Hukuk
ANKARA - Yarın görülecek JİTEM davasının karar duruşması öncesi babaları devlet tarafından çeşitli tarihlerde katledilen kadınlar “Kayıp ve Mücadele: Adalet aramak” adlı panelde “adalet” talebini yineledi. JİTEM tarafından katledilen Kürt gazeteci Musa Anter’in kızı Rahşan Anter, ise ”Babamı 76 yaşında dar bir sokakta katlettiler. Onu katleden üst akıl dosyayı şimdi derin dehlizlerde kaybetmek istiyor” dedi.
 
Yarın Ankara’da karar duruşması görülecek olan JİTEM davası öncesi Hafıza Merkezi ve Cezasızlıkla Mücadele Güçbirliği  Mülkiyeliler Birliği Kültür Merkezi’nde, “Kayıp ve Mücadele: Adalet Aramak” adlı panel gerçekleştirildi. Panelin ilk oturumunda Ankara’da 1993-96 yılları arasında kaybedilen ve infaz edilen 19 kişi arasında olan Kürt bürokrat Namık Erdoğan ile Kürt iş insanı Adnan Yıldırım’ın kızları konuştu.
 
’25 yıldır boğazımda hançerle yaşıyorum’
 
Panelde ilk olarak 1994 yılında faili meçhul şekilde katledilen Kürt bürokrat Namık Erdoğan’ın kızı Begüm Erdoğan konuştu. Hissettiklerini kelimelere dökmenin çok zor olduğunu ifade eden Begüm, “İş insanın acısını anlatmaya geldiği zaman kelimeler kifayetsiz kalıyor. 25 yıldır boğazımda bir yumruk ve hançerle yaşıyorum. Her gittiğim yerde kapıdan çıkıp gelecek gibi. O gün sabah evden çıktı ve o gece eve gelmedi ertesi günde sonraki günler de gelmedi. Korkunç bir bekleyiş ve günler geçtikçe bulanamayış kaygısı, ölmüş dahi olsa cesedini bulma isteği dört gün süren kâbus öldürüldüğü haberi ile son buldu” dedi.
 
‘Bu kadar kolay mı insanları öldürmek’
 
Babasının iş çıkışı kaçırılarak infaz edildiğini ve cenazesinin Kırıkkale’de köylüler tarafından bulunduğunu aktaran Begüm, şöyle konuştu: “Şimdi böyle bir ölümü kabul etmek çok zor. O dönem ben 22 yaşındaydım. Neyin ne olduğunu da çok bilmiyorsunuz. Bunun nedenlerini kendinizce araştırıyorsunuz. Hep bunu sordum. Bu kadar kolay mı insanları öldürmek? Namık Erdoğan namusu ile şerefi ile onuru ile bu ülkeye hizmet etmiş Kürt bir bürokrattır. Nedir suçu Kürt olması mı?, işini layıkıyla yapmasını mı? kimseye verecek hesabı olmayışı mı? Daha bir sürü soru sorabiliriz. Bu söylediklerimiz suçsa evet babam suçluydu. Ölmeden cezalandırılmalarını görmek istiyorum.”
 
‘Suçluyu koruyan bir mekanizma var’
 
Bu katliamı devlet adına yaptıranların hayatlarını yaşarken birçok ailenin ise hayatının söndüğünü belirten Begüm, “25 yıldır adalet arıyoruz. Ama suçluyu koruyan bir mekanizma var” şeklinde konuştu.
 
‘Kürt oldukları için katledildiler’
 
Daha sonra konuşan faili meçhul bir şekilde katledilen Kürt iş insanı Adnan Yıldırım’ın kızı Leyla Yıldırım, babasının devletin bilgisi  dahilinde katledildiğine dikkat çekerek, “Elimizde Kürt işadamlarının listesi var’ diyen Tansu Çiller ve cumhurbaşkanı sorumludur. Karanlık döneme göz yuman tüm siyasetçiler sorumludur” dedi. “Aşikar olan cinayetlerin görünmüyor olmayışıdır” diyen Leyla, “Vatan Millet Sakarya” adı altında devletin kendi çıkarlarını gözeterek amaçlarına ulaşmak için her türlü yöntemle onlarca insanı Kürt olduğu için katlettiğini vurguladı.
 
‘Babamın cansız bedenini televizyonda gördükten sonra çocuk değildim’
 
Yarın görülecek JİTEM davasında sanıkların hepsinin aklanacağını belirten Leyla, sözlerine şöyle devam etti: “Hafızalara kazınmak için tekrar katillerin unutulmayacağını söylemek istiyorum. Çocukları, torunları belki utanır onlar hesap sorar. Bizler ise babası öldürülen çocuklardık. Biz çocuktuk ama çocuk değildik. Ben babamın cansız bedenini televizyonda gördüğüm andan itibaren artık çocuk değildim. Bunu birçok Kürt çocuğu yaşamıştır. Benim yaşıtlarımın anlattığı kaygılar bana gülünç geliyordu. Her şeye rağmen güçlü durmak zorundaydık. Polis noktalarına rağmen Diyarbakır Surlarına korkusuz bir şekilde tırmanan çocuklar gibi ya da annesinin cansız bedenini günlerce sokaktan alamayan çocuklar gibi…”
 
‘Mahkeme katillerin aklanması için fırsata dönüştü’
 
“Annelerimiz kadının varlığının önemsenmediği bir ülkede Kürt ve öteki olmanın ağırlığı ile mücadele ettiler. Katiller cezasız kalmasın diye devletten hesap sormak için yaşadılar” diyen Leyla, birçok platformda yaklaşık 25- 26 yıldır adalet arayışı içerisinde olduklarını söyledi. Leyla, “O zaman çocuk olan bizler babalarımızın öldürüldüğü yaştayız. Yarın da delil yetersizliğinden bu sanıklar beraat edecektir. Karanlık bir dönemin aydınlatılmasının önüne geçilmiştir. Mehmet Ağar ve sanıkların apaçık korunduğu mahkeme süreci sanıkların olmadığı boş duruşma salonlarında yapıldı. Mahkeme katillerin aklanması için fırsata dönüştü. Belki de adalet hiçbir zaman yerini bulamayacaktır. Devlet ‘bu dönemde bu suçları işledik’ demeyecektir. Sonuçta bu dava Kürt sorunu davasıdır. Dillerini inkâr etmediği için öldürüldüler. Hepimiz biliyoruz ki 90’larda yapılanlar Kürtleri sindirme politikasının bir parçasıdır” dedi.
 
Panelin ikinci oturumunda ilk olarak1995 yılında JİTEM tarafından katledilen Ape Musa olarak  gazeteci Musa Anter’in kızı Rahşan Anter konuştu.
 
‘Terazi mağdur ve haklı için basmıyor’
 
Babasının katledilmesinin üzerinden 27 yıl geçtiğini söyleyen Rahşan, “ O yıl doğan çocuklar artık 28 yaşında. Babam öldürüldüğünde ben 48 yaşındaydım. Şimdi 72 yaşındayım. Hiçbir şey değişmiyor. Ne oldu bu kadar yıl içinde. Kocaman hiçbir şey. Adalet mülkün temeli yazan mahkeme salonlarında hukuksuzluk gerçeğini yaşıyoruz. Terazi mağdur ve haklı için basmıyor artık” dedi.
 
‘Babamı 76 yaşında dar bir sokakta katlettiler’
 
Çocukluk döneminde 11 yıl boyunca babasının sürgünleri arkasından cezaevlerine gittiklerini söyleyen Rahşan, yaşadıklarını şöyle anlattı: “Biz Anter kardeşler yıllarca hapishane kuyruklarında bekledik. Kürtlerin kuyruklu olduğuna inanan ırkçı ve cahil bir dönemde çocuktuk. Bu cehalet farklı bir şekilde bugünlerde devam ediyor. Her ne kadar babam ailesini uzak tutmaya çalışsa da polis takipleri tehditleri hiç bitmedi. Bizim üzerimizden babamıza baskı yapıldı. Abim 20’li yaşlarda İsveç’e gitmek zorunda kaldı.70’li yılların ortasında bütün aile dağıldı. Adaletsizliğin faturasını acı ödedik Takip edildiğimde önümde devamlı Toros vardı. Tüm bunlar yetmezmiş gibi babamı 76 yaşında dar bir sokakta katlettiler. Onu katleden üst akıl dosyayı şimdi derin dehlizlerde kaybetmek istiyor. Babamın ölüsünü bize göstermediler. Bir manga asker eşliğinde dört tane taşıyacak adamla yalnız gömüldü. Yahu bu neyin adaleti.”
 
JİTEM davasından umudunun olmadığını söyleyen Rahşan,  “Yarın hepimiz orada olacağız. Bu insanların içeriğe tıkılmadığı, ceza almamaları bizim gözümüzde onların idamıdır. Babamın davası adaletsizlik girdabında kaybettirilmek isteniyor” dedi.
 
Ardından 7 Kasım 1980’de Mamak Askeri Cezaevi’nde askeri araç içerisinde darp edilerek katledilen yayıncı İlhan Ardost’un kızı Alaz Erdost konuştu. Alaz, “Babası öldürülen insanların 5 aylık olması 20 yaşında olması 40 yaşında olması hiçbir şeyi değiştirmiyor. Artık bir yas evinde yaşıyoruz. Babamla yaşadığımız ek bir anımız yok” diyerek konuşmasına başladı.
 
 ‘Türkiye’nin bu davadan suçlanmasını istiyorum’
 
2010 yılında bir referandumla geçici 15. Maddenin kalkacağına ilişkin bir değişikliğin sunulduğunu anımsatan Alaz, “Bir samimi yargılama olmayacağını biliyorduk. Dönemim kuvvet komutanları için dava açılması için müdahil olduk. Bu dava devam etti. Zaman aşımına uğramış zaman aşımı 30 yılmış. Geçici 15. Maddenin kaldırıldığı referandumda önümüze sunulan güzelliklerden biride bütün darbecilerle yüzleşebilmek için yaptıklarını söylediler. Zaten zaman aşımına uğramış. Şu an AİHM’de Ben sadece Türkiye’nin bu davada suçlanmasını istiyorum. Sonuna kadar gideceğiz” ifadelerini kullandı.
 
‘Mücadeleyi paylaşmak istiyorsunuz’
 
Ardından Sivas Madımak Otel’de yakılarak katledilen şair Metin Altıok’un kızı Zeynep Altıok konuştu. Anlatmanın bir misyon olduğunun altını çizen Zeynep, şu ifadeleri kullandı: “Eşitlik hak ve barış mücadelesinde şöyle bir şey düşündüm: Kendimi gerçekten eşit hissettiğim tek yer babaları öldürülmüş insanların yanı. Bütün karmaşanın kara bulutların içinde iyiyi hissettiğimiz tek yer orası. Ve o insana iç huzur getiriyor. Mücadeleyi paylaşmak istiyorsunuz. Yaşamımın yarısını aynı şeyi anlatarak geçtiğini fark ettim. Aslında daha kötü yenilikler var ama anlatacak yeni bir şeyiniz yok.”
 
‘Musa Anterleri, Metin Altıokları gelecek kuşaklara anlatacağız’
 
Daha önce CHP milletvekili iken Sivas Katliamı için verdiği önergenin kendisine ‘kişisel’ olduğu için iade edildiğini anımsatan Zeynep, “ Sanki ben babamın katilini kaç kişi olduğunu biliyormuşum gibi. Bu katliamın izin sürmek, araştırmasını istemek kişisel değildir. Saray hukukunun geçerli olduğu Türkiye’de zaman aşımına uğrayan Sivas Katliamı davasının arkasından o kişi bizzat ‘hayırlı olsun’ diyebilmiştir. Nice sayısız zaman aşımlarını yaşadık. Başka zaman aşımları olmasın diye. Biz bitti demeden bu davalar bitmez. Bugün seçilmiş insanların kayyımla tutsak edilmiş olduğu bir ortamda Selahattin Demirtaş’ın sağlık sorununun bir hafta saklarken bazı tutukları adli tıp kurumuna sevk ediyorlar. Biz bunları unutmadıkça o bilmeyi sürdürdükçe bugün Metin Altıokları Musa Anterleri gelecek kuşaklara anlatacağız” diye konuştu.
 
‘Hepimizin öyküsü aynı’
 
Panelde son sözü alan Sivas Katliamı’nda yaşamını yitiren Behçet Aysan’ın kızı Eren Aysan ise, bu ülkede maalesef herkesin öyküsünün aynı olduğunu dile getirdi. Eren, ”Artık çoğalmak istemeyen bir aile olduğumuzu fark ettim ama çoğuz işte. Tüm ailelerin yaşadığı hukuksuzluğa tanıklık ettiğimizin farkına vardık” dedi.