Cumartesi Anneleri: Kayıplarımıza ulaşmak için hukuk devletİ istiyoruz

  • 14:07 7 Aralık 2019
  • Güncel
İSTANBUL- Cumartesi Anneleri eylemlerinin 767’nci haftasında, “Hukuk devleti, insan haklarına saygılı ve bu hakları koruyan, adalete ve eşitliğe uygun bağımsız bir hukuk düzeni kuran devlettir. Artık yeter kayıplarımıza ve adalete ulaşmak için hukuk devleti istiyoruz” dedi. 
 
Kayıpların akıbetini sormak ve faillerinin yargılanması talebiyle sürdürdükleri eylemlerinin 767’nci haftasında Galatasaray Meydanı’nda buluşmak isteyen Cumartesi Anneleri, bir kez daha engellendi. Cumartesi Anneleri, engelleme üzerine polis ablukasına alınan İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nin bulunduğu sokakta eylemlerini gerçekleştirdi. Cumartesi Anneleri, üzerinde kayıpların fotoğraflarının olduğu tişörtler giyerek, gözaltında kaybedilenlerin fotoğraflarıyla karanfiller taşıdı. Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Ahmet Şık, HDP İstanbul İl Eşbaşkanı Elif Bulut ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Sezgin Tanrıkulu eyleme destek verdi.
 
Bu haftaki eylemde 6 Aralık 1993 yıllında Siverek’e bağlı Bağlar Mahallesi’nde amcasının evinde gözaltına alınarak, bir daha haber alınamayan Hüseyin Taşkaya’nın akıbeti soruldu.
 
‘Hakkımız yok sayılıyor’
 
Eylemde bu hafta açıklamayı İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri yaptı. Bireylerin her türlü hak ihlallerinden arındırılmış bir hayat sürmelerinin en temel anayasal hak olduğunu vurgulayan Gülseren, hiç kimsenin korku, endişe ve belirsizlik duygusu ile yaşamaya mahkum edilemeyeceğini dile getirdi.  Gülseren, “Hiç kimse bir hak ihlaline uğradığında etkili hak arama güvencesinden mahrum bırakılamaz. Herkesin adaleti bulma, hakkı olanı elde etme ve uğradığı haksızlığın giderilmesini talep etme hakkı vardır. Ancak bizim Anayasanın ve evrensel hukukun güvencesindeki bu haklarımız yok sayılıyor. Sahip olduğumuz hak ve özgürlüklere hukukun ilke ve esaslarına aykırı bir şekilde müdahale ediliyor. Herkese karşı dürüst, eşit ve tarafsız davranmakla yükümlü olan kamu görevlileri bize karşı keyfi, taraflı ve önyargılı hareket ediyor. Hukuk devleti, insan haklarına saygılı ve bu hakları koruyan, adalete ve eşitliğe uygun bağımsız bir hukuk düzeni kuran devlettir. Artık yeter kayıplarımıza ve adalete ulaşmak için hukuk devleti istiyoruz” diye belirtti.
 
‘İnkar ve cezasızlık son bulsun’
 
Urfa’nın Siverek ilçesine bağlı Bağlar Mahallesi’nde 6 Aralık 1993 yılında amcasının evinde gözaltına alınan ve kendisinden bir daha haber alınamayan Hüseyin Taşkaya’nın akıbetini sormak için bir araya geldiklerini dile ifade eden Gülseren, Hüseyin’in dosyasındaki inkar ve cezasızlığın artık son bulması gerektiğini söyledi. Hüseyin’in yaşam öyküsünü anlatan Gülseren, şöyle devam etti: “42 yaşındaki 4 çocuk babası Hüseyin, Siverek'te yaşıyordu. 1990’lı yıllarda tamamen Bucak Aşireti'nin hâkimiyetinde olan Siverek'te ağır hak ihlalleri yaşanıyordu. Müteahhit olan ve çevresinde sözüne itibar edilen Hüseyin, bu ihlalleri eleştirdiği için güvenlik güçlerinin ve Bucak Aşireti'nin hedefindeydi. Hüseyin, 6 Aralık 1993 tarihinde Siverek Bağlar Mahallesi'ndeki amcasının evinden askerler, polisler ve Bucak aşiretine mensup korucular tarafından gözaltına alındı. Gözaltı işlemini gerçekleştiren 30 araçlık konvoya Siverek Jandarma Karakol Komutanı Üsteğmen Ahmet Şentürk komuta ediyordu.”
 
‘Bizde yok Sedat Bucak’a sorun’
 
Ailesinin Hüseyin’i sormak için jandarmaya, emniyete, savcılığa ve valiliğe başvuru yaptığını anımsatan Gülseren, “Askeri yetkililer gözaltı işleminden kısa bir süre sonra Hüseyin’in polisler tarafından götürüldüğünü söyledi. Emniyet ‘bizde yok Sedat Bucak'a sorun’ dedi. DYP milletvekili, aşiret reisi- korucubaşı Sedat Bucak  ‘Bizim ekip almış fakat devlete teslim etmiş; bundan sonra haberimiz yoktur, devlet biliyor’ dedi. Olayı soruşturmak, suçu ve suçluyu açığa çıkarmakla görevli Siverek Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, akrabalarının ve bütün mahallelinin tanıklığında gerçekleşmesine rağmen Hüseyin’in gözaltına alınmasını ailenin soyut iddia olarak değerlendirmesinde bulundu. Ailenin tüm başvuruları sonuçsuz kaldı. Hüseyin’den bir daha haber alınamadı” ifadelerini kullandı. 
 
‘Akıbetini açıklayın’
 
Hüseyin’in gözaltında kaybedilmesinden korucubaşı Sedat Bucak başta olmak üzere korucular Ahmet Bucak, Ahmet Ersin Bucak, Halil Beyazkaz, Kemal Üzeyroğlu, İsmet Özeyranoğlu, Mustafa Üzeyroğlu sorumlu olduğunu dile getiren Gülseren, “Hüseyin Taşkaya'nın gözaltında kaybedilmesinden dönemin Siverek Jandarma Karakol Komutamı Üsteğmen Ahmet Şentürk, Siverek kaymakamı Celalettin Yüksel, Urfa Jandarma Alay komutanı Seral Saral, Jandarma Asayiş Bölge Komutanı Korgeneral Hasan Kundakçı, Urfa Emniyet Müdürü Mehmet Cebe, Urfa Emniyet Müdürlüğü Siyasi Şube Müdürü Mustafa Tekin, Urfa Cumhuriyet Başsavcısı Hüseyin Fidanboy, Urfa Valisi Tevfik Ziyaeddin Akbulut sorumludur” dedi.
 
Hüseyin’in gözaltında kaybedilişinin üzerinden 26 geçtiğini hatırlatan Gülseren, iktidarı ve adli makamları göreve çağırdı. Gülseren, “Hüseyin Taşkaya dosyasındaki cezasızlığa son verin. Etkin soruşturma ve kovuşturma faaliyeti sonucunda Hüseyin Taşkaya’nın akıbetini açıklayın. Onun gözaltında kaybedilmesine neden olanları adil bir biçimde cezalandırın” dedi.
 
‘Hiçbir vasfı olmayan insanlara güç verirseniz…’
 
Ardından söz alan Hüseyin’in kızı Serpil Taşkaya ise, 26 yıldır kayıpları için mücadele ettiklerini belirterek, “Bu mücadeleyi sürdürmeye devam edeceğiz. Hiç bir vasfı olmayan insanlara güç verirseniz o gücü vahşice kullanır. Benim babam ve diğerleri hiç bir vasfı olmayan insanlar tarafından katledildi” diye konuştu.
 
‘Kayıplarımız sistemin aynasıdır’
 
Hüseyin’in oğlu Şerif Taşkaya da, babasının yüzlerce tanığın olduğu bir yerden gözaltına alındığını ifade ederek, devamında şunları söyledi: “Urfa’da bir şey elde edemedik. Ondan sonra 1995 de Galatasaray Meydanı’nda kayıplarımız aramaya başladık. Kayıplarımız katilleri olan Mehmet Ağar, Tansu Çiller dönemlerini arar olduk. Kayıplarımız sistemin aynasıdır. Bu aynayı ne kadar görmek istemeseler de biz buradayız” dedi.
 
Dün babasının kaybediliş yıl dönümü olduğunu hatırlatan Şerif, “Babamın kaybedilişinin 26’ncı yılını anamadık. Çünkü biz bu ölümü kabul etmiyoruz” ifadelerini kullandı. 
 
'Hesasplaşmadan gitmeyeceğiz'
 
Daha sonra söz alan Rıdvan Karakoç’un kardeşi Hasan Karakoç, annesi Asiye Karakoç’un kardeşinin akıbetini soramadan yaşamını yitirdiğini anımsattı. Hasan, “Onların bıraktığı yerden mücadele edeceğiz. Sesimizi kısmaya çalışanlar utansın. Sizinle hesaplaşmadan gitmeyeceğiz. Size rahat ve huzur vermeyeceğiz” şeklinde konuştu.
 
Annelerin ziyaretine polis engeli
 
Eylemden sonra Harbiyeli Anneler, İHD binasına gelerek Cumartesi Anneleri’ni ziyaret etmek istedi. Polisin engellemesiyle karşılaşan Harbiyeli Anneler ve polisler arasında kısa süreli bir gerginlik yaşandı. Yaşanan gerginlikten sonra Harbiyeli Anneler Genel Bilgi Taraması (GBT) kontrolünden geçildikten sonra Cumartesi Anneleri ile görüşebildi.