Emine Aslan'ın ailesi: Yatağa kelepçelenerek ölüme terk edildi

  • 10:09 5 Aralık 2019
  • Güncel
MARDİN - Tutuklu bulunduğu cezaevinde yaşadığı sağlık sorunları nedeniyle hastaneye kaldırılan ve geçirdiği ameliyatın ardından yaşamını yitiren hasta tutsak Emine Aslan Aydoğan'ın ailesi, CİMER’e, Adalet Bakanlığı’na ve Cumhurbaşkanlığı’na daha önce üç defa dilekçe yazdıklarını kaydetti. Emine’nin ameliyat edildikten sonra yatağa kelepçelendiğini söyleyen ailesi, "Cumhurbaşkanlığının dahi haberdar olduğu annemiz ölüme terk edildi" dedi.
 
 
Tutuklu bulunduğu Urfa T Tipi Kapalı Cezaevi’nde rahatsızlandıktan sonra kaldırıldığı Mehmet Akif İnan Devlet Hastanesi’nde yaşamını yitiren 65 yaşındaki Emine Aslan Aydoğan’ın cenazesi önceki gün Viranşehir'de defnedildi. Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi'nin cenaze aracı vermediği, polislerin de imamın mezarlığa girişini engellediği cenaze töreni sonrası kayyım atanan Kızıltepe Belediyesi de aileye taziye evi vermedi. Sağlık sorunları nedeniyle kaldırıldığı hastanede 10 gün içinde dört kez ameliyat olan Emine'nin ailesi tutuklandığı süreçte hayatından endişe ettikleri anneleri için konuştukları savcılık ve cezaevi yönetiminin kendilerine "Biz orada ona bakacağız tedavi edeceğiz" şeklinde yanıt verdiklerini söyledi. Aile üyeleri "65 yaşındaki bir kadının yeri cezaevi mi?" diye sorarak duruma tepki gösterdi.
 
Emine, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Viranşehir ilçe yöneticiliği yaptığı 2018 yılında, üzerinde gizli tanık ifadesi olduğu gerekçesi ile yargılandığı davadan "örgüt üyesi olmak" iddiasıyla 8 yıl 7 ay hapis cezası nedeniyle 17 aydır cezaevinde kalıyordu. Bulunduğu cezaevinde görme sorunu, safra kesesi rahatsızlığı ve böbrek tümörü hastalıklarını taşıyan Emine'nin aylarca rahatsızlanmasına rağmen hastaneye götürülmediği belirtildi. Sadece cezaevinde bulunan revirde muayene olduğu öğrenilen Emine'ye ilaç olarak da ağrı kesici verildiği kaydedildi.
 
'Kürt olup çalışmalarda yer aldığı için tutuklandı'
 
Yaşamını yitirmesinin ardından engellemeler nedeniyle acılarını bile yaşayamadıklarını ifade eden anne Elif Aslan, "Benim kızım 17 ay önce cezaevine girdi. Çalışma yaptığı ve Kürt olduğu için cezaevine girip ceza aldı. Bir an olsun yerinde durmuyordu. Cezaevine girdikten sonra bütün hastalıkları nüksetti. Böbreklerinde sorun yaşadı ve birden çok ameliyat geçirdi. Rahatsızlandığında da onu doktora değil revire götürüyorlardı. Gittiğinde ona sadece ağrı kesici veriyorlardı" dedi.  
 
'Kızımı bile bile ölüme gönderdiler'
 
Elif, yaşananlara şu sözlerle tepki gösterdi: "Son on gün hastalığı ilerleyince onu hastaneye götürdüler, ameliyat oldu. 9 gün boyunca yoğun bakımda kaldı. O acısını çekti çekti en sonunda dayanamadı. Urfa'da hastaneye kaldırdıktan sonra ameliyat ediyorlar. Ameliyat edince de bize hemen haber vermediler. En son onu çocukları görmeye gitti. İki eli de hastane yatağında kelepçeli duruyor, başında 6 asker kalıyormuş. Bu yaptıkları insanlık değil, kızıma neden bunu yaptılar. Kızımı bile bile ölüme gönderdiler. Öldükten sonra bile onu rahat bırakmadılar. Kendi taziyemizi bile evimizde kurmamıza izin vermediler. Bu nasıl bir düşmanlık?"
 
'İki eli kelepçeli annemin başında 6 asker nöbet tutuyordu'
 
Yaşamını yitirmeden iki gün önce annesi Emine'yi hastanede ziyaret eden Şükrü Aydoğan ise annesini en son gördüğünde iki eli kelepçeli bir şekilde yatakta olduğunu söyledi. 6 askerin annesinin başında nöbet tuttuğunu ifade eden Şükrü, "Onu en son biz gördük. Beni gördüğünde de morali yerine geldi. Konuştuğunda sesi bize gelmiyordu. Hastane odasında iki eli kelepçeli başında 6 asker vardı. Elini bile zor öpebildim. Ben o durumda annemin fotoğrafını çekmek istedim ama bana izin vermediler. 9 gün boyunca yoğun bakımda kaldı. Hastane odasında askerle o durum yüzünden tartıştım. Onu görüşümden iki gün sonra durumunun daha da kötü olduğunu ve artık konuşamadığını öğrendim. Biz bu durumun ardından avukatı arayıp dilekçe yazmak için vekalet verdik. Aynı gün hastaneyi aradım durumu nasıl diye. Bana ‘Başınız sağ olsun anneniz vefat etti’ dediler. Biz de bunun üzerine hastaneye gittiğimizde zaten her şeyi hazırlamışlardı" diye konuştu.
 
Savcılık 'Biz annenize bakacağız, o bize emanet' demiş!
 
Şükrü, annesi tutuklandığında savcılık ve cezaevi yönetiminin endişelerine karşı "Biz onu tedavi edeceğiz ona bakacağız" cevabı verdiğini belirterek, şunları ifade etti: "Cenazemizi alıp çıktık. Ama cenazeyi defnederken de mezarlığa götürürken de bize her konuda zorluk çıkardılar. Taziye kurmak istediğimiz Kızıltepe'de de bize taziye evi vermediler. Taziye evi vermedikleri için taziye yapmak istediğimiz ev de polisler tarafından basıldı. Biz de başka bir evde taziye kurmak zorunda kaldık. Annem geçen sene tutuklandı. O tutuklanıp cezaevine konulduğunda ben savcılara, gereken herkese 'Annem hasta orada yapamaz' dedim. Onlar da bana ‘Biz orada ona bakacağız onu tedavi edeceğiz’ dediler. Onu doktora götürdüler, onun için heyet toplandı ama bir türlü tedavi etmediler. O haliyle aylarca cezaevinde yattı. Onu her seferinde soruyorduk ama cezaevindeki doktorlar sadece annemi muayene ediyorlardı. Ben görüşmelerden her döndüğümde dilekçe yazıyordum. Kendim CİMER üzerinden Adalet Bakanlığı’na ve Cumhurbaşkanlığı’na yazı yazdım. Bir tanesi reddedildi. Diğer ikisine de halen cevap gelmiş değil. Cumhurbaşkanlığı’nın dahi haberdar olduğu annemiz ölüme terk edildi."
 
'65 yaşındaki bir annenin cezaevinde işi nedir?'
 
Son olarak konuşan Emine'nin akrabası Menifa Aslan da, "Onun hiçbir suçu yoktu. Bir taziye kurmamıza bile izin vermediler. 65 yaşındaki kadın içeride her şeyi yaşadı. En son da dayanamadı yaşamını yitirdi. Cezaevinde her şeyi yaptılar. Şimdi de ölü insandan korkuyorlar. Bir insan neden ölü bir insandan korkar? 65 yaşındaki bir annenin yeri cezaevi değil. Onun yeri kendi eviydi. Hiç bir annenin yeri cezaevi değil" diye vurguladı.